İçeriğe geç →

UYDURUK

Bir vakit onunla ahbaplık ettiydik, güzeldi de dostluğumuz, bir sürü konuda uydurduğu zanları ve bunların peşini kovalayacak enerjisi vardı, insan kendi ürettiği zanlara inanır bir süre, geçmişiyle ilgili olmadık hikayeler anlatmayı severdi, işte mavi bir bisikleti mi varmış , bisiklete binmeyi çok severmiş, sonra annesi bizim çocuk hiç dışarı çıkmazdı bisiklete bile binmezdi falan derdi, anlayışla karşılardım onu, hep yanlış anladım onu, hep yanlış anladım ama beni bu’ya hazırladı.

Ondan sonra bu’yla ahbap olduk, bu gerçekten cahildi, cahil olduğunu sezerdi belki ama açık vermezdi, bilmediği konuları ve bilhassa hoşuna gitmeyen gerçekleri kendi hayal dünyasında bambaşka bir forma sokar sana allayıp pullayıp satardı bu, bir iki defa gerçeğe yakın laflar etti hakkını yemeyelim, hemen kulağımı tıkadım, bu’yla geçirdiğim zaman beni sanki şu’nun yanına getirip bıraktı, şu ile bu gün hakkında konuşmak mümkün değildi, hep geçmişten bahsederdi, o zaman poğaçalar sıcacık çıkardı arkadaşlarla toplaşıp yerdik derdi mesela, poğaça alıp yiyelim diyemezdi şu, eski doktorlardan bahsediyorsa hastalandığını anlardık mesela, şu’dan sonra ben’le tanıştım. Ben’le tanıştığımda kendinden az çok memnundu, sonradan o da sapıttı, yaptığı işleri kendine atfetmekten veya yaptığı işleri sahiplenmekten vaz geçti, neden yaptığımdan emin olamam, sonuçları nereye varır hiç bir fikrim yok, öyleyse bu fiil bana ait olamaz, yörüngenin her hangi bir noktasını işgal eden bir gezegen gibi hissediyordu ben kendini, bir an sonra başka bir noktada ve hepsi bu kadar işte, bir yörüngede seyreder gibi o, bu, şu ve benle tanışmıştım, onlarla tanışmak zorundaydım belki, kader bahsine geldik mi? Ben’e sordum gezegensiz yörünge olur mu olmaz, yörüngesiz gezegen olur mu olmaz, öyleyse?

Öyleyse bir şeyi bilmek, başka her şeyden habersiz olmak demektir.

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>