“Geceleri evin kapısı açık uyuyorum Rüstem abi”
Ramazan üç köşelidir. Kafası yani. Ters bir üçgene benzer. Armuta benzetenler de olur. İnce çenesinden yukarı doğru genişleyen, alnında boynuz gibi çıkıntılarla son bulan üç köşeli kafası vardır üç köşeli Ramazan’ın. Bizim mahallenin çocuğudur. Burada doğmuş büyümüş. Anası babası da burada doğmuş büyümüş. Onların ana babalarından da burada doğan büyüyenler var. Başka yerde doğanlar da var. Ama üç kuşaktır Hicazkârlıyız dese başı ağrımaz. Kınayan da çıkmaz.
Hicazkârımız adını aslen Dereboylu büyük kanun üstadı Meftûn Şekip’ten alır. O zaman itin öldüğü yer olan mahallemizde şimdilerde yerinde yeller esen pınarın başına rakı içip demlenmeye gelen üstâdımız yoldan geçip de pınar başında mola verenlere hicazkâr makamında taksimler çalarmış rivayete göre. Sonra pınarın adı Hicazkâr Çeşmesi kalmış. Mahallede yerleşim başlayınca Hicazkârçeşme denmiş ilk. Sonra yıllar içinde pınar kaybolunca mahallenin adı da Hicazkâr kalmış. Ama ahali unutmamış üstâdı; çeşmenin olduğu ana caddemizin adı Meftûn Şekip caddesi.
Üç köşeli Ramazan Meftûn Şekip Caddesi’nde oturur. Derman eczanesinin olduğu apartmanın giriş katında. Üç numaralı daire. Anası babası ölünce ev ona kalmış. İçindeki eşyaların hiçbirini atmamış, elden çıkarmamış. Rahmetli babasının kıyafetlerini giyer hâlâ. Babasının kıyafetlerini giyer ama pejmurde adam değildir Üçköşe. Babası şık adamdı. Ziyadesiyle dolu bir gardrop bıraktı Ramazan’a. O da hakkını verir. Ütüler, kolalar Vakko gömlekleri, en hasından terzi işi takım elbiseleri, el yapımı makosenleri. Rivayet odur ki geceleri annesininkileri de giyer evde yalnızken. Gerçi evde hep yalnızdır Üçköşe dört senedir.
Üçköşe Ramazan’ın bir de kedisi var, Nedim. Nedim kedi deyince aklına ne geliyorsa odur. Cam önü kalorifer üstündedir kışları. Yazları da banyonun taşlarında yayılır. Ramazan’ın ensesinde uyur. Kedi Ramazan’a rahmetli hanımından yadigar. Rahmetli kendi tabiridir. Dört yıl önce bugün Sermin yenge birkaç parça eşyasıyla kapıdan çıktığında Ramazan kırk dört yaşındaydı. Bugünlerde sorunca yetmiş yediden gün aldım diyor. Yetmiş yediden gün aldım, hepinizden bunaldım diye de espriyi patlatır.
İçkisi sigarası yoktur Ramazan’ın. Kumar da bilmez. Konuyu bilmez yani. Haberi yoktur öyle bir şeyin varlığından. Üç köşeli Ramazan Zeki Müren dinler her akşam. Saatlerce dinler. Hem de plaktan dinler. Üç köşelide imrenilecek bir plak arşivi vardır annesinden yadigâr. Mualla teyze muazzam kadındı. Pencere açık bir şarkı tuttururdu rahmetli… Artık evde temizlik yaparken mi, dikiş dikerken mi bilinmez. Pileli tül açık pencerede balon gibi şişer, zaman zaman keyifle salınırdı esintiyle. Üfff ne güzel kadındı Mualla hanım teyze. Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm‘ü söylediği bir gün dördüncü kattaki müzmin bekar Kamil dayı caddeye çıkıp arabaları durdurmuştu işaret parmağını ağzına götürüp. Baharın adamın ağzına sıçtığı bir gündü. Yetmişli yıllardan bahsediyorum tabii, üç dört araba var zaten mahalleden geçen, öyle trafiği durdurmuş filan sanma. Acelesi olan bir abimiz, adını çıkaramadım şimdi, arabayı iterek götürmüştü yüz metre, ses olmasın diye.
Bir vefasız kederinden eriyor garip gönlüm
Yahu bu şarkılarla rakı içilmez mi Üçköşe diyenlere de cevabı hazırdır Ramazan’ın: “Senin benim kafaya gelmen için muhakkak içmen lazım güzel kardeşim”.
Ramazan babasıyla annesini aynı gün kaybetti. İkisi de akciğer kanserinden rahmetli oldu. Cenazeleri üst üste defnedildi. Mualla teyzenin üste konmasını istedi Ramazan. İmam niye diye sorunca da biraz da annem üstte olsun demişti. Tövbe estağfurullah. Toprak atılıp Kur’an okunduktan sonra da dağılmakta olan ahaliye, “sevin lan birbirinizi” diye seslenmişti. “Sevin lan, sanmayın ki yaşıyorsunuz, ölüyorsunuz ölüyor”. Sonra da Sermin Yenge’ye sarılmıştı hıçkırarak. Sermin Yenge’nin gitmesi iyi olmadı. Yani tabi bize giren çıkan bi’şey yok. Üçköşe için iyi olmadı. Lafa gelince, iyi oldu der ama iyi olmadı.
Akşam koruluğa gelecen mi deyince mırın kırın etti tabi Üçköşe her zamanki gibi. Ama yine her seferinde olduğu gibi akşam onu da aldık. Koruluğa çıkarken Üçköşe pilli plakçaları koltuğunun altına almışsa bil ki ızdırap çekilecek. O gün de koltuğunun altında Philips pikap, elinde o gün çalacağı plakları koyduğu deri james bond çantasıyla çıktı apartmandan. Tüplü Şahinlerimizle koruluğa çıkınca biz sofrayı hazırlamaya koyulduk, Ramazan da teçhizatı ayarladı masanın köşesine. Bir de adeti vardır, rakılar konup da muhabbet başlamadan müziğe girmez.
Zeki Müren – Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır
// Devam edecek
Yorumlar