kurgu basittir.
aklına ilk gelen üç kelimeyi ya da kavramı seçersin ve onlarla ilgili düşündüklerini yazarsın. teknoloji, gece, kağıt, yolculuk, meclis tv, giyim, yemek, rüyalar, porno, sarı tabelalar vs… kelime sınırlaması yoktur. hiç bir sınırlama yoktur.
sonra yazdıklarını gönderdiğin kişi senin seçtiğin o üç kelime ile ilgili kendi düşüncelerini yazar. yazarken de senin o kelimeler (kavramlar) ile ilgili düşündüklerin hakkında ne düşündüğünü de aynı başlık altında. sonra kendi de üç kelime seçer, ne düşündüğünü yazar ve sana yollar. yani altı kavram hakkında ne düşündüğünü yazmış olur.
sen -aynı şekilde- sana yeni gelen üç kavram hakkında ne düşündüğünü, onun düşündükleri hakkında ne düşündüğünü yazıp üç yeni kelime seçer, yazar ve yollarsın.
böyle böyle sürüp gider “üçlemeler”. üçüzler, üç meseller, üçlükler, üçübiryerde’ler, üç’ler..
her değiştokuşta değişik başlıklar altında ismi bile evrilir ki kendi yapısı içindeki kaotik düzene de yeterince uygundur bu.
her yeni kavramda, daha önce düşünmediğin ya da üstün körü geçiştirdiğin bir “konu” hakkında düşünüp kalem oynatıp kendini görmek, gelen yazılarda onu görmek, o’nun o konu hakkında düşündükleri hakkında ne düşündüğünü yazmaya çabalayıp onu nasıl gördüğünü görmek.
yeterince basit ve tam da o noktada karmaşık bir yapıda gelişir “çoğalan anlamlar ansiklopedisi”
——
– yani? dedi, bir süre sonra.
– ne yanisi? novellalar ya da kıssalar mı bekliyorsun benden?
böyle böyle sürüp gider “üçlemeler”. üçüzler, üç meseller, üçlükler, üçübiryerde’ler, üç’ler…
omzuma ceket atılsa hamile kalırmışım gibi, üçün bir’leri.
Yorumlar