Adnan bizim kasabanın delisidir. Çok eskiden beri delidir ya, niçin delirdiği ayrı bir hikayedir. Kırk yaşlarında, yaşına uygun bir hal ile, geçimini pazar pazar dolaşıp sigara satarak sağlar. Ben buraya geldiğimden beri tanırım onu. Pazarda karşılaşıp -içmediğim halde- sigara almışlığım da vardır. Kendi halindedir, kimseye bir zararı yoktur.
Adnan birini vurmuştur.
Akıl hastanesine gidip rapor hazırlama görevi bana verildiğinde iki kilo mandalina alıp gittim yanına.
Beyaz odadan içeri girdiğimde Adnan, pencereye sırtı dönük, tahta sandalyede oturmuş, sol elini dizinin üzerinde sallıyor; ara sıra da sağ eliyle, kafasındaki düşünceleri savmak ister gibi, başına konmuş hayali sinekleri kovalıyordu.
Beni görünce salınmasını kesmedi. “Sigaralarım nerede?” diye sordu. Hepsini içtim, dedim.
“Parasını vermiş miydin?”
“Parasıyla sana mandalina aldım.”
Elimdeki poşeti Adnan’a verdim. Getirtilen başka bir sandalyeyi çaprazına çekip oturdum. Adnan poşetteki mandalinalardan birini sağ eliyle aldı. Elma ısırır gibi ısırıp kabuğu ile çiğnemeye başladı. Acılığı gelince tükürdü ağzında ne varsa. Sonra bir ısırık daha, sonra bir tükürük daha, sonra bir mandalina daha…
“Nasılsın adnan?”
“İyiyim. Yalnız deli olmuşum biraz.”
“Deli olmakla kalmamışsın, biraz da katil olmuşsun sanki?”
“Eh o da var tabi.”
“Ne oldu?”
Devinimi durur gibi oldu ama durmadı. “Ne mi düşündüm, ne mi yaptım?” diye tersledi beni ağzındaki mandalinayı tükürerek. “Ne yaptığını daha çok merak ediyorlar ama ben ne düşündüğünü bilmek isterim” dedim.
Devinimi de salınması da durdu. Sağ elini yanağına koydu. Bir ara, istemsiz, eli kafasından ayrıldı. Tekrar yapıştırdı. Belli belirsiz kafasını pencereye çevirdi. Odaya döndü. “Anlamak için” deyip salınmaya devam etti.
“Bir anlama kavuşmak için, bir anlamı mı yok etmek istedin?
“Hatırlamıyorum” derken salınmaya devam ediyordu.
“Yanlış yapmışsın” dedim.
“Doğru düşündüm ama” dedi.
“Doğru mu davranmışsın?” dedim.
“Yanlış mı düşünmüşüm?” dedi.
O gün Adnan bana “nasıl olduğunu” bütün ayrıntıları ile anlattı. Sağlı sollu, çapraz olarak sorduğum hiçbir soruda düşmedi. Araya sıkıştırdığım “ne için” sorularına da bundan daha fazla cevap vermedi. Her sorduğumda önce yüzüne belli belirsiz, huzurlu bir gülümseme oturdu; sonra kafasını pencereye dönmek istedi, vazgeçip aniden bana dönüp ”sigaralarım nerede” diye sordu.Her seferinde. Üstelemedim bir noktadan sonra. Ama biliyordum; soyut, tutarlı, değişmez bir anlama kavuşmak için anlamların yok edilmek istenmesi ya da varların yok sayılması ancak bir delinin delirme nedenine bağlanabilir. Böyle değiştirilmeyecek bir anlam veya gerçekliğe ulaşılması ise delinin de delirmesidir.
Odama dönüp raporumu yazdım:
İLGİLİ MAKAMA;
Kasabamızın delilerinden Adnan Akgün kendini vurmuştur. Mağdur pazarcı esnafından Halil Yılmaz hastaneden çıkmış, durumu gittikçe düzelmektedir. Adnan mandalina yemeyi bilmemektedir.
Arz ederim.
"The Gunner's Dream" tefrikasının tüm parçaları:
- THE GUNNER’S DREAM 1
- THE GUNNER’S DREAM 2 (FINAL CUT)
- THE GUNNER’S DREAM 3 (ENDLESS RIVER)
Yorumlar