Terkedilmiş karanlık gemiler gibiyiz ve öylece salıverilmiş denizin ortasına. Hep akıntıdır karşılaştıran bizi ve koparıp uzağa düşüren. Akıntıdır alır götürür, birbirimizin etrafında dolanarak, sokularak, çarpışarak…
Ağır ve nedensiz iniltiler bomboş güvertelerde. Her yerde pas ve deniz. Yükler boşaltılmış, tayfalar terketmiş. Sarhoş gemiler, yalnızca yüzdüğü için gemiler hala. Felakete uğramış, sevinç içinde, her kaygıdan kurtulmuş, bir tek hüzün kalmış geriye, tek bir çığlık sesi dahi duyulmadan çarpışarak…
İnildeyerek, öncesini ve sonrasını artık merak bile etmeden. Tek bildiği denize kapılıp gitmek. Akıp gitmiş ve ümide gerek kalmamış. Kendine ve diğerlerine ümit beslemeden, ne bir acıma, sessiz ve tek bir çığlığın dahi duyulmadığı çarpışmalar sonra…
Bunu bir şekilde istemiş olmalıydık bir tarihte, içten içe sezerek. Koynuna alırmışcasına, bağrına basar gibi, kucaklaşıp bir iyilik yapıyormuş edasıyla çarpışarak, çarpışarak, çarpışarak…
Savrulup gitmesin, uzağa düşmesin diye.
Yorumlar