onca yıldan sonra, seni çok etkileyen ama bir türlü ne olduğunu hatırlayamadığın rüya ansızın aklına gelir tüm netliğiyle. dip‘lerde gezinirken aradığın yanıtların, bu netleşmeyle yakından ilgili olduğunu fark edersin. öyle ya! neydi o esrarengiz kaçışın anlamı? sebebi neydi peki? hangi rolü üstlenmiştin? nereye ve ne zamana kadar kaçman gerektiğini biliyor muydun? yoksa riskli bir doğaçlama mı planlamıştın? yüzeye ulaşabilmenle kaçışın arasında gerçekten bir bağlantı var mıydı? kaçış boyunca, asıl önemli olan dip‘te olmak mıydı, yoksa yüzeyde olmamak mı? bunların bir kısmına yanıtlar bulduğunu düşünsen de, yanıtların çoğunu, gün ışığında aramak zorundaydın. yani yüzey’de. peki ya rüya? ona daha çok var.
Yorum BırakSeries: Yüzey
önünde öyle uzun bir yol vardır ki, her şeyi ölçüp biçmeye, üzerinde uzun uzun düşünmeye, etrafında olan bitenlerle ilgili ufak tefek deneyler yapmaya, hattâ canın sıkıldıkça oyunlar oynamaya alıştırmışsındır kendini.
– ilk kez hayallerinden söz ettin. sessizce dinledim. yapmakta olduğun şeyin farkına varıp susacaksın diye ödüm kopuyordu. – bazen “seslendirme”ye ihtiyaç duyar insan. ama sonuçta onlar o ânın hayalleridir. ne söyleyecektiysen, o an söylemeliydin. nasıl yargılayacaktıysan… – yargılamak mı? ben kurtuluşundan bahsediyorum. önünde öyle uzun bir yol vardır ki, her şeyi ölçüp biçmeye, üzerinde uzun uzun düşünmeye, etrafında olan bitenlerle ilgili ufak tefek deneyler yapmaya, hattâ canın sıkıldıkça oyunlar oynamaya alıştırmışsındır kendini. yaşayışında, bir-iki radikal dönüşüm dışında, küçük düzeltmeler ya da güncellemeler olur genellikle. güncelliğini yitirmiş bir kişiliğe sahip olmak seni olduğu kadar, çevrendekileri de sıkar. yani, “başkalarını”… başkalarının senin için…
Yorum Bırak– hep bir seçim yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. oysa sen sürekli, “karar vermek”ten bahsediyordun. bense buna bir türlü anlam veremiyordum. – peki hangisinin daha zor olduğuna karar verdin mi? – bu konuda bir seçim yapmak çok zordu. zaman zaman yönünü değiştiren olaylar yaşarsın. büyük bir dikkatle “asıl” yöne dönmeye çalışırken, bu çabanın, aslında tekrar yön değiştirmene sebep olduğunu fark edersin. o zaman da vardığın yeni noktanın (yeni yönün), ilerlemen gereken asıl yön olduğunu anlarsın (sanırsın). bu da yaşadıklarının ve yönünün aslında senin kontrolünde olmadığı anlamına gelir. bu noktada kontrolü tekrar kazanmak için yapman gereken, öncelikle, yönünü kabullenmek, en azından bir…
2 Yorum– sen gerçeklerden söz ettikçe ben gerçekliğimi yitiriyordum. bu durumdan kurtulmak için ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. – kurtulmak mı? – seni yargılayamazdım. hayatın kontrolden çıktığı an, onun bütünüyle kontrolünde olduğunu sandığın andır. artık etrafında olup biten her şeyin “sen öyle istediğin” için gerçekleştiğini düşünürsün. uçsuz bucaksız bir teslimiyete yelken açmışsındır. varsayımlarında boğulursun. gözünü açtığında karanlığın ortasında bulursun kendini. bu kez her şeyi baştan alır, daha ağır adımlarla, daha düz bir çizgide yürümeye çalışırsın. yol seni “gideceğin” yere götürür. başka bir yere gidemezsin zaten.
Yorum Bırak– konuştuklarımız, kopuk rüya parçaları gibiydi. belki saatlerce sürüyordu ama birkaç kelimeden ibaretti. – neydi o kelimeler? – uyandığımda söylesem olur mu? önce anlam vermeye çalışırsın. anlam veremediğin her şey anlamsızdır. yaşamak dışında bir zorunluluğun olmadığını hissedersin. hissettikçe daha hissiz sanırsın kendini. hislerinin kararlara yol açtığını bilmezsin. koşarak gidilecek yerler vardır, oyalanmak gereken yollar da. sense şarkını mırıldanarak yürürsün hep. ne kadar telaşlıysan, o kadar sükûnette. zamanını beklersin. sürenin dolmasını. çığlık atman gereken yerde saçma sapan susarsın. başkaları konuşur senin yerine.
2 Yoruman gelir ki kaybolursun yol bile gizler kendini yere düşmüş bir ateşsin söneceğin dünden belli rüzgârlara heveslisin değil mi sonu karanlık? öyle uzun, öyle yorgun yürüdükçe göreceksin
Yorum Bırak– bana söylediklerinden türlü anlamlar çıkarıyordum. sendeki âni dönüşüme bahaneler bulmaya çalışıyordum ama bir türlü aklıma yatmıyordu. sonra hiç beklemediğim bir gün kendiliğinden anlattın olanları. şaşırdım. – anlattığımdan emin misin gerçekten? – ben daha çok anlatmadıklarını dinlemiştim. hani onlar yalansız. sonunda kafan karışır. enine boyuna düşünmeye bile cesaret edemediklerin gelir düşer aklına. sana neler söylenmiştir bugüne kadar? nerelerden geçmişsindir? neleri kabullenmişsindir? nelerden nefret etmiş?… şüphelerine sıkıca bağlıyken, bunca eminken yani yanlışlarından hayatın, neden tutup son adımda güvenmeye başlarsın? bir sonraki adımsa ilk adımdır, bilirsin. başka bir renge boyamak gerekir şimdi tüm olanları. başka bir sokaktan yürüyerek varmak aynı noktaya. durup…
Yorum Bırak– bir kural’dan söz etmiştin. bunun benimle de ilgili olduğunu söylemiştin. tam olarak ne demek istediğini anlayamamıştım o zaman. sen gittikten uzun bir süre sonra bunu tekrar düşündüğümde kural’la ilgili çok önemli bir şeyi fark ettim. nerden aklıma geldi bilmem. ama çok geç kalmamıştım neyse ki. – neydi fark ettiğin şey? – kural’ı sen koymuştun. hislerini kabullenmekle başlar her şey. hep nedenler düşünürsün ya, bazen de nedensizdir hayat. sen büyük anlamların arayışındayken, basit bir matematikle sağlamanı yaparlar. boş gözlerle bakarsın ardına sonra, elinde yalnızca bir ipucu kalır belki, ömür boyu onu çözmek zorunda kalabilirsin. kendini aramakla geçirebilirsin o ömrü. bakarsın…
Yorum Bırak– seni yolundan çeviren şeyin ne olduğunu sordum. bir an durakladın. sonra gülümseyerek ellerini uzattın bana. öyle anlamsızdı ki, şaşıramadım bile. – bunları ona da anlattın mı? – o biliyor zaten. kendini zorlarsın. belki yanılıyor olma ihtimaline karşı tekrar gözden geçirirsin olanları. zamana yıllar sonrasından bakabilmeyi istersin, kuşbakışı. bir yere oturtamazsın çektiğin acıyı. birden çok çizgi olabilseydi keşke hayatta, birden çok seçeneği yaşama olanağı. o zaman pişmanlık diye bir şey olmazdı herhalde. hani, kendine bile söylemeye korktuğun o “pişmanlık” ihtimali. öylesine düzgün bir yaşamdır ki aklındaki, her beklenmedik yolda duvarlara çarparsın, soğuk bir şaka olduğunu anlarsın yaşamanın. durup düşünürsün en…
Yorum Bırak– ben önce bir şeyi isterim, gerçekten isteyip istemediğime daha sonra karar veririm. – hiç gerçekten elde ettiğin oldu mu peki, istediğini? – hiç. asıl hikayenin kime ait olduğunu düşünürsün. kim kahramandır, kim misafir? bu her şeyden önemli hâle gelir senin için. ya düşündüğün gibi değilse? o zaman bunu değiştirmek için yapmayacağın şey yoktur. önce afili isimler ararsın bu çaresizliğine. asillere özgü bir çıkmaz yol, sıradan bir mutluluktan yeğdir her zaman. asıl hikâyeyi kendince asil hikâyeye dönüştürecek bir fikir ararsın. bulamadıkça sıkıntın büyür, bulduğun geçici çözümler de doldurmaz içindeki büyük boşluğu. üşüyüp durursun yalnızlığında. senin hata dediklerin, yaşamın ta kendisidir…
Yorum Bırakyollara düştüysen eğer sonuna dek yürünecek kararsızlığı geçtikçe korku, peşinden gelecek kim tutar ki ellerinden vakitsiz düştüğün zaman? zaman buzdur ellerinde eridikçe göreceksin.
Yorum Bırak– yakınlık seni çok korkutuyordu. can havliyle uzaklaştırıyordun kendinden. sonra da neden terk etmek istediğimi soruyordun. çıkmaz bir yola girdiğin her halinden belliydi, kurtuluşunsa terk edilmekten geçiyordu. “terk edilebilir” olmaktan, en azından. – peki neden terk etmedin? – burada olduğumdan emin misin? her cümlenin bir tarihi vardır. her yaşananın, sebebi. bir yerden başlamıştır işte, nereye gideceğinin kararını “bugün” verecektir. sense bugünü çarmıha germek istersin hep. yaşamaktan ziyade, “üzerine konuşmak” tercihindir. zamanı böyle böyle tüketirsin ve hiçbir şey yaşamak zorunda kalmadın sanırsın. keşke ânı, daha yaşanırken geçmişe gömebilseydin. ama işte yaşamak zorunda oldukların, senin payına düşenler yani, peşinde kâbus gibidir. tarihin…
Yorum Bırak– bazen her şey bir oyunmuş gibi geliyor. ne zaman bitecek diye bekliyorum, bitmiyor da. – oyun olsa da olmasa da her şey zamanı gelince biter. bitmiyorsa, henüz bitmemiştir. – bitmesin. oturur düşünürsün bir gün, sevginin kimyasını, özlemin kaynağını, nesneler arasında kurulabilen tüm bağları. doğanın sırlarını düşünürsün, çekim kuvvetini, enerji birikimini, burçları… evrende olup da kendinde olmayanı, sana imkânsız gelen tüm olağanlıkları… hemen yarın ölme olasılığını, yani, bu olanağı… aklın karışır. sisli düşüncelerden oluşan uzun bir yolun sonunda anlarsın ki yaşıyor olmak, ciddiye alınamayacak kadar ciddi bir durumdur. aksi halde insan delirebilir.
Yorum Bırak– ben istersem her şey yoluna girer. – isteye-bilir misin? – öyle çaresizim ki! vazgeçtikçe kendine gelirsin. terk ettikçe açılır zihnin. içinin neyle dolu olduğunu görürsün hayretler içinde. hiç pişman olmayacaksın sandığın yürüyüşünde, sendelemeye başlarsın. yakında kendini yerde bulacaksındır, belli olmuştur artık. hiçbir söz, hiçbir bakış senin değildir. yine de vazgeçmezsin yolundan. istersin ki hayat seni çekip çevirsin. acıların “yüzey”e çıkmaya başlar. düşünür, kendine bir “zaten” ararsın yana yakıla. hemencecik bulursun.
Tek Yorum– beni sevmeni istemiyorum. – sevmeyeyim öyleyse. – işte bu yüzden. öyle bir anda aydınlanır ki ortalık, bütün yaralarınla apaçık ortaya çıkarsın. sorsalar her şeyi anlatacaksındır. neden bunca nefretle dolu olduğunu, neden sevgiden korktuğunu, ait olmanın zorluğunu ve bu kocaman hiçliği. elinden tutsalar, kupkuru bir bozkıra götüreceksindir onları, ruhunu serinletmek için. kendini tanımak, hissetmek için. yaraların sızlamaya başlar, yürümeye çalışırsın bitkinliğinle. sustuğundan, sakladığından hep, ilk çıkmaz yola girersin yine. çıkmaz.
Tek Yorum