Sana hiç dolmakalemi anlattım mı? Dolmakalemin ucu kullandıkça, elinin tutuş açısı, yazarkenki eğimi, kağıda bastırış kuvveti, harfleri ve sayıları meydana getirme şekline göre git gide eriyip biçimlenir. Sahibine göre şekillenmeye başlar ucu. Bir süre sonra tanımaya başlar seni. Bu nedenle bencildir, sıkısıkıya bağlıdır öznesine. Ancak onunla var olabilir. Tersi mümkün değil. Bir başkasına verildiğinde, herkesin yazım şekli farklı olduğundan, aldığı biçimden dolayı yazamaz, ters gelir, direnir kalem. Seni arar. Buna rağmen diretilirse bozar ucunu. Bir kere bozduğunda da işte sen bile yazamazsın artık. Eski haline nasıl dönecek? Aynı yollardan tekrar tekrar geçmen gerekir bir kırığı onarmak için. Belki de hepten…
Yorum BırakSeries: Sana Hiç Dolmakalemi Anlattım mı?
Uzun süre kapalı kaldığı kutudan çıkarıp elime alıyorum. Kapağı ve piston yeri silindir, gövdesi köşeli, siyah kapaklı ve şeffaf akrilik kalem hacmiyle elimi dolduruyor. Kapağın üst kısmında ince, gövdeyle birleştiği yerde kalın, gövdesinin pistonla birleştiği yerde ise yuvarlak hatlı kızıl altın kuşakları var. Askısı da aynı kaplamadan. Tok ve sağlam. İnsana dinginlikle karışık bir güven duygusu veriyor. Haznede kalan kurumuş mürekkebe bakılırsa altın kaplamasına ve siyah renklerine uygun bordo renk mürekkep çekmişim zamanında. Kalemi baş aşağı çevirip izliyorum. Mürekkep yapışmış çeperlere. İyice temizlenmesi lazım. Altın kuşaklı siyah kapağını saat yönünün tersine ağır ağır çeviriyorum kalemin vidasını. Büyüteç altına koyup dişlileri…
Yorum BırakNe umduk, ne bulduk şu süfli yaşamdan. Elimizde kırık uçlu bir kalem, parmağımızda kağıt kesiği. Tökezledikçe kalem, mürekkebi emiyor kağıt. Emdikçe inceliyor. İnceldikçe en ufak harekette yırtılıyor-kalemde birikmiş düşenceler. (Yırtılmış bir kağıt kadar inceliksizsiniz) Sana hiç bir kalem anlattım mı ben? KLM kökü yaralamak manasına gelir aynı zamanda. KLM-kalem-yazmak-yaralamak Seni hiç yaraladım mı ben? Dolmakalem bile kırılır, mürekkep kağıt üstünde dağılır, yazı biter, düş başlar. Dolmakalem yazmadıklarımı dahi unutmaz. Ne ki kağıt kesiği başka bir acıya benzemez.
Yorum BırakYazar yazar yazar, , konuşur konuşur konuşur, eller biçimsiz bir hal alana, parmaklarda nasırlar çıkana kadar anlatır da anlatır. Dolmakalem bunu bile bilir: Zordur. Ne kadar yazarsan yaz anlamayacaksın bile. Hatta; Anlattığın –anladığın da olmayabilir. Anlattığın-anladığın bile olmayacak bazen. Anlattığın-anlamayacak. Anlattığın-olmayacak. Anlamayacaksın bile. Yazamayacaksın bile. Ne kadar tutarsan tut, kalem…bilebilir: Olmayacaksın bazen. …çalıyordu yazdığım anlattığım değilken.
Yorum BırakSöylenmemiş şey susulmuştur. Ya da Bir şey ya söylenmiş ya unutulmuştur. Açık arttırmalarda, antikacılarda, dip köşe sahaflarda, sosyete pazarlarında, hırsız mezatlarında susturulmuşların peşine düşüyorum. Akrilik ya da reçine, alüminyum, çelik, cam, lame, ebonit, maki, uruş cilalı gövdeli; Altın, paslanmaz çelik, alüminyum, paladyum, rodyum uç yapılı; Vakum, kartuş, aerometrik, buton, bulb, damlalık, piston, geri çekmeli, konvertor, dalgıç ile doldurulabilen; Gömülü, daldırmalı, çivili, esnek, yarı esnek, italik, kaligrafik, fine, medium, bold, oblik, müzik, çift ton uçlu; Gövdesi çatlamış, uçları/ klipsleri kırılmış, bükülmüş, yamulmuş ve de incinmiş, tezyinatları eskimiş/ aşınmış, filigranları dökülmüş/sökülmüş, kaplamaları atmış, mürekkep pencerelerinde sızıntılar olan, hava kanalları tıkanmış, lastik keseleri…
Yorum Bırak