BÖLÜM I Zeynep, yatağın üzerine yığdığı eşyalarıyla uğraşıyordu. Odanın kapısında durmuş izliyordum. Arkası bana dönük, bir hışımla çanta hazırlıyordu. “Bileti” dedim. Sesim gereğinden fazla kısık çıkınca durup boğazımı temizledim. Beni duyunca elleri durmuştu. Başını çevirmiş, omzunun üzerinden yarım yarım bana bakıyordu. “Bileti kaça aldın” dedim, kırık dökük. Başını yeniden önüne çevirip, aceleyle “seksen liraya” dedi. Yatağın üzerinden seçtiklerini hızla katlayıp çantaya yerleştiriyordu. Söyleyecek başka şey kalmadığını anlamış olsam da odanın kapısından ayrılırken “saat kaça” dedim hiçkimsenin duyacağı sesimle. Hazırlanması çok uzun sürmedi. Bu yoculuğu zaten kafaya koymuş, yanına neyi alıp neyi almayacağını sanki önceden planlamış gibi görünüyordu. Tüm kıyafetleri, eşyaları…
Yorum BırakSeries: Payanda
Başka hiçbir şey söylemeden çantasını omzuna alıp evden çıktı ve kapıyı kapatmamış olmasından bir anlam çıkarmaya gerek bırakmayacak kadar soğuk bir sessizlikle merdivenleri inmeye başladı. O an kapıyı kapatmak aklımdan geçse de bu sahneye bir anlam ilavesi yapacak hiçbir girişimde bulunmamayı tercih ettim. Valizin, apartman kapısının dışındaki demir paspastan geçerken çıkardığı gürültüyü, kapının kapanırken çıkardığı tiz ses izledi. Bunlar olurken ben mutfak penceresindeki yerimi almıştım. Zeynep apartman kapısından çıkarken kırmızı, eski, ikarus marka belediye otobüsü de gürültüyle karşı yokuştan inmeye başlamıştı. Yağmurun altında hızla koşarak, otobüsle aynı anda durağa vardı. Telaşla atladı. Otobüsün patırtıyla kapanan kapılarının hemen ardından uzun gıcırtının…
Yorum Bırakİçerinin havasızlığından mı, yoksa yağmur kokusunu alma isteğinden mi bilmiyorum, bir süre sonra kapıyı açıp balkona çıktım. Yağmurun şiddeti epey artmıştı. Balkon demirlerine ağırlığımı verip iri damlalara başımı uzattığımı hatırlıyorum. Çenemden damlayan suları hissettiğimi de… Gözümü açtığımda koşarak yaklaşan üst komşumuz Metin abiyi gördüm. Otobüsten inmiş, söylene söylene, su birikintilerinin etrafından hızlı ama ufak adımlarla dolaşarak geliyordu. Paçaları su içinde, ters dönmüş şemsiyesini zaptetmeye uğraşırken o da beni gördü. Apartmana iyice yaklaşınca “dalgın dalgın kimi bekliyon aslan” dedi gülerek. Kekeleyerek “yok” diyebildim sadece. “Yok tabii yok. Döver gibi yağıyor yau namussuz” diyip binanın girişindeki küçük çatının altında kayboldu. Apartman kapısının…
Yorum BırakUyandığımda gece yarısıydı. Saatlerdir uyumama rağmen hala yorgundum. Bir sigara yakma niyetiyle pakete uzandıysam da boş olduğunu anlayınca, hem sigara hem biraz hava alırım diye düşünerek dışarı çıkmak üzere ayaklandım. Kapıyı çekiyordum ki anahtarlar deyip geri döndüm. Masanın üzerinde duran anahtarlığa uzanınca her şey aniden ağırlaştı. Gözlerim yeniden doldu, telefon elimde büyüyordu. Gözümü kırpmadan, tuşlara arka arkaya basarak “vardın mı? merak ettim” yazdım. Sonra kendime düşünme fırsatı vermeden gönderdim, gitti. Tek isteğim bu yoksunluk, bu yok sayılmışlık halini biraz hafifletmek için öfke veya nefret dolu da olsa bir cevap alabilmekti. Köşedeki tekel bayiye yaklaşırken yaşlar damlaya dönüşmesin diye gözlerimi olabildiğince…
Yorum BırakBölüm II Seneler önce bir arkadaş, çirkin zeynep yok dünyada demişti. Neden bahsediyorduk bilmiyorum. Sonra “çirkin zeynep de yok çirkin ceren de çirkin pelin de” diye eklemişti. Ceren güzel kadındı hakikaten. Bizim bölümdeydi, birçok derste aynı sınıfta olduk. Uzun süre, uzaktan selamlaşmalarımız dışında bir iletişimimiz olmadı. Şu başını öne eğip yavaş yavaş yürüyen, güzel yüzlü, minyon, kendine has giyim tarzı olan kadınlardandı. Çok arkadaşı yoktu, çok da konuşmazdı. Daha okulun ilk günlerinde, hepimiz liseden yeni çıkmış, çocukluktan kurtulmaya çalışan yeniyetmelerken, onun bakışlarında, duruşunda bir olgunluk, bir görmüş geçirmişlik vardı. Birkaç kez kantinde arkadaşlarıyla sohbetine kulak misafiri olmuştum. Hatırı sayılır bir…
Yorum Bırakİlk şaşkınlığı üzerimden atıp “yaşıyorum, hayırdır?” yazdım. Aradan iki dakika geçti geçmedi yeni bir mesaj geldi: “Bugün eşyaları yerleştirirken telefon rehberimi buldum. Kurcalarken numaranı görünce bir yoklayayım dedim”. Cevabı yazmaya başlayınca, baktım uzayacak, aramak daha akıllıca geldi. Nefes nefese ama gülerek “Sıkıldın de mi yazarken?” diye açtı telefonu. Güldüm. “Hayırdır, niye nefes nefesesin?” soruma “Eşya yerleştiriyorum” diye cevap verince ikinci kez gülümsedim. “Gül gül, yine taşındım evet” “İyi etmişsin, nereye taşındın?” “Ankara’ya” “Hadi canım! E Hoşgeldin o zaman, iyi etmişsin” “Bakıcaz artık iyi mi ettim kötü mü…” “Cemal süreya neden beni hatırlattı?” “Ya nası hatırlamazsın? Şu senin Cebeci’deki eve ilk…
Yorum BırakBölüm III Otobüs durağına arkamı dönüp yokuşu esneyerek tırmanırken tek bir araba bile geçmedi. Telefonun saati gece iki küsürü gösteriyordu. İlerideki boş arazide yanan ateşi telefondan başımı kaldırınca farkettim. O sırada etrafta gidilebilecek tek yermiş gibi duran ateşe yaklaştıkça başında oturan iki kişi belirginleşmeye başlamıştı. Aramızdaki mesafe sesimi duyabilecekleri kadar kısalınca “merhaba iyi geceler” dedim. “Sağol bilader” diye yanıtladı biri. Diğerinden de yarım ağız bir “eyvallah” duyuldu. O anda kolunun bir hareketiyle orada olduğunu belli eden bir başkası ise arabayla ateşin arasına yerleşmiş, battaniyeye sarınmış yatıyordu. Ateşe sokulduğumu görünce üşüdüğümü anlayıp buyur ettiler. İlk birkaç dakika kimse konuşmadı, yalnızca, oturmakta…
Yorum BırakBölüm IV Sabah ezanını duyduğumu hatırlasam da eve ne zaman nasıl geldiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Eve gelişimi de ne zaman yattığımı da hatırlamıyordum. Hatta sabah geldiğimde kahve yaptığımı, uyanıp mutfağın halini görünce anladım. Uyandığımda, aslında önceki günle ilgili hiçbir şey hatırlamıyordum. Perdeleri, sonra pencereleri, balkon kapılarını bir bir açtım. Sigara kokusundan kaçıp balkona attım kendimi. Zeynep aklıma gelince kalkıp bir çay koydum. Aklıma gelen her ayrıntıda evdeki yerimi değiştirip yeni bir iş buldum kendime. Böyle birkaç saat geçirdim. En son camları siliyordum. Bir kova su, içine biraz camsil… Ona gelene kadar da banyo temizlenmiş, ev toplanmış, Zeynep’in kalan ufak…
Yorum BırakBilmem ne pavyonunun önüne parkedip kapıdaki siyah takım elbiseli, kirli sakallı abilerin arasından içeri girdik. Bitik ablalarla bitik abiler, eski tahta düğün sandalyelerinde, koyu bir sigara dumanının altında muhabbetteydi. Siyah bez üstüne yaldızlı harflerle “Ankara Geceleri” yazısı önünde iki sandalye, üzerinde bir elektro saz, bi darbuka… İki abi sahneden iniyordu. Tam biz girerken ara vermişler belli ki, bi anlık sessizlikten sonra müzik başladı. >> Ferdi Tayfur / Can Bırakmadın / 4’58” En dip masaya yürüdük. Müfit abi Kepo’yla oturmuş, arkası dönük, masanın üstü zengindi. Yanlarına yaklaşınca Kepo “Vay kardeşim gelmiş” diyerek ayaklandı. Onu duyunca Müfit abi de “vay vay vay”…
Yorum BırakMüfit abinin bu sözlerinden o anda çıkardığım yalnızca Zeynep’in geri dönme ihtimaliydi tabii. Halim yalnızca buna müsaade ediyordu sanırım. Konuşmasının üzerine ümitlenmiş, Zeynep döndüğünde ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. Güzel bir karşılama, güzel bir yemek hayali kuruyordum. O da bunu anlamış olacak ki hikayesine açıklık getirmek için devam etti. “Sen şimdi sanıyorsun ki, koca adam, yaşamış görmüş, müneccim gibi konuşuyor. Diyor ki o kız geri gelir falan filan. Hemen gözün parladı. Aslanım bak mühim olan gelip gelmemesi değil. Sen ne yapmak istiyosun? Anladın mı. Tercihi sen yapacan. Gelse de gelmese de ya onunla yaşamaya devam edecen ya da amaan deyip yoluna…
Yorum Bırakİşte geçmiş zaman yalan olmasın yüz küsür aldım ben bundan bastım beşle onbire sıralı. Bi yandan da Volkan’ı sıkıştırıyorum, oğlum baban kaç bastı filan diye, hani ordan mevzu ne kadar garanti onu çözmeye çalışıyorum. Bi sonraki maaşı bağladım çünkü amına koyim. Zaten borç gırtlağa kadar. Bilader neyse yarış başladı, benim göt yusuf yusuf, tak tak beş numara birinci onbir ikinci. Süpriz amına koyim, bire seksen veriyo ikili. Sekiz bin küsür lira. Kasa veremedi o zaman, gittik muhasebeden aldık parayı. Hipodromda o zaman yarışlar siz hatırlamazsınız. Ama ben uçuyorum, bi yandan da Volkan’ı arıyorum peder kaç aldı onu soracam. Ara ara…
Yorum BırakBölüm V Eski kasa Toyota’nın arka koltuğunda başımı cama dayamış durgun Ankara sokaklarını seyrediyordum. Binalar, sokak, binalar bir sokak daha, binalar… Gece yarısını geçmiş olmalıydık. Ankaralılar evlerine çekilmişti. Daha dün tanıştığım bu adamların yanında ne aradığımı, benimle aniden neden böylesine samimi olduklarını düşünüyor ama bir yanıt bulamıyordum. Serdar abi ön koltukta radyoda kanal aramakla meşguldü. Göz ucuyla gördüğüm, yanımda oturan Kepo’ysa kimsenin kendisini görmediğinden emin, huşu içinde burnunu karıştırıyordu. Nereye gittiğimizle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Müfit Abi’nin polis olduğunu anlattıklarından anlamıştım ama Serdar’la Kepo’nun kim olduklarından, ne iş yaptıklarından bihaberdim. Gerçi Müfit abi onlara ekip diye sesleniyordu. Büyük…
Yorum BırakMüfit abi kalabalığa dalmış etrafı kolaçan etmekle meşguldü. Serdar abiyle Kepo da arabadan iner inmez gözden kaybolduğundan, ne yapacağımı bilmez halde Müfit abinin peşinde geziyordum. Arabaların hali içler acısıydı. Kiminin kaput kiminin kapı kiminin tavan boyaları kalkmış rezil olmuşlardı. Etraftaki onlarca polisle merhabalaşmasını ya da birileriyle konuşup bilgi almasını falan beklediğim Müfit Abi boyaları kalkmış sıra sıra arabaların ilk başladığı yere kadar yavaş yavaş yürüyüp geri arabanın başına döndü. Telefonundan bir numara seçip aradı. Halinden hiç memnun olmadığı yüzünden belliydi. “Müdürüm saygılar. Biz geldik malum yere yalnız burada şimdi bizim yapacağımız bir şey yok. Zaten herkes yığılmış. Asayiş baksın bi…
Yorum BırakSigaramın bittiğini farkedip Kepo’dan bir sigara istedim. Yolun karşısında dördümüz kaldırıma oturup karşıda sıra sıra parketmiş arabaları ve etraflarındaki insanlarla polisleri izlemeye koyulduk. Karşıda dükkanların ışıkları da açıktı. Belli ki ekipler arabaların olduğu tarafta yola bakan dükkanların sahiplerine bir şekilde ulaşmıştı. Kamera kayıtlarını izlemekte olduklarını tahmin etmek zor değildi. “Bakanın oğlu nerdeymiş?” diye sorunca hepsi şaşkınlıkla bana döndü. “Aha konuştu. Vallaha konuştu. Bakan dedi” diye dalga geçti Serdar Abi. Müfit Abi “Gitmiştir oğlum o. Durur mu, ne işi var tantanada” diyerek açıkladı. Kepo “Eee reis, n’abacaz şimdi?” diye sorunca Müfit abi yeniden telefonuna davrandı. Aradığı her kimdiyse, “Selam bilader. Heaa…
Yorum BırakBiraz önce yolun karşısında, kaldırımda oturduğumuz yere doğru yürürken, Müfit abi, Serdar abiyle Kepo’ya dönüp, hiç tiyatroya gittiniz mi? diye sordu. Yüzlerindeki ifadeden gitmedikleri anlaşılınca gözlerini bana çevirerek, sen gittin mi oğlum? dedi. Bu oğlum lafı birden pek bir dokunmuştu. Elbet yaşımın küçüklüğünden oğlum demişti bana ama bu gece tanıştığım bu ilginç adamın bana oğlum deyivermesi birden duygulandırmıştı beni. Bir anlığına halimi farkedince, ne arıyorum lan ben burada diye sordum kendime. Müfit abi sorusuna cevap bekliyordu. Kekeleyerek çıkan bir evetle yanıtladım. “Anlat bakayım ne olur tiyatroda? Oyuncuları sahneyi falan geç onları biliyoruz”. “Abi ışıkçı olur işte, sesçi olur, kostüm yani…
Yorum Bırak