Öykünün tamamını buraya tıklayarak PDF formatında indirebilirsiniz. Metin, Metinciğim, Metin Bey oğlum, Metin Kardeşim, Meto, Metin oğlum, Metin Abi, Metin Bey. Metin bunların hepsiydi. Otuz üç yaşında, orta boylu, yakışıklı, sarışın mavi gözlü, iyi eğitim almış, bugüne dek yaptıklarına bakılırsa zeki, yetenekli bir adam. Sonra bir gün ne olmuşsa olmuş, bana getirdiler. Karşıma oturduğunda bu yukarıda saydıklarımın hiçbiri kalmamıştı elinde. Annesinin anlattığına göre, etrafına kapısı olmayan yüksekçe bir sur örmüş, içeride öylece yaşamaya başlamıştı. İşini, sosyal ilişkilerini bir anda bırakıp ailesinin yanına dönmüş, babasıyla evin bir odasını küçük bir ahşap atölyesine çevirerek ürettiği ahşap hediyelik eşyalarla hayatını sürdürmeye başlamıştı. Sabah…
Yorum BırakSeries: Metin Üzerinde Çalışmalar
“Metin defterine bakabilir miyim?” sorusuna cevap almayı beklemek tuhaf olurdu ama değişik kelimelerle birkaç kez daha sordum. Sonra, izninle alıyorum diyerek deftere gözatmaya koyuldum. Anlaşılması güç metinler arasında etkilendiğim cümleler çıktıkça, hem yüz ifademle hem de konuşarak beğenimi ifade etmeye çalışmamın Metin’de bir karşılık bulacağını, ilgisini bana yönlendireceğini umsam da Metin boş gözlerle odayı süzmeyi sürdürdü. O gün Metin’in ağzından tek kelime çıkmadı, yüz ifadesi değişmedi. Daha ayrıntılı incelemek için annesinden ve tabii Metin’den rica ederek defterin bir kopyasını aldım. Sonraki bir kaç görüşme boyunca, hareketlerinden, mimiklerinden anlayabildiğim kadarıyla yavaş yavaş bir yakınlık kurabildik. Ancak ağzından ilk kelimenin çıkması için…
Yorum Bırak“Madem öyle, anlatayım hocam” diyerek girdi söze. “Kafanı çok şişirmeyeceğim, hikaye aslında çok basit. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yaşıyorum. İnsanlarla, hayatla, kendimle, dünyayla olan ilişkimde ne kadar çabalarsam çabalayayım aynı hataları belli bir döngüde tekrarlıyorum. Bunun farkına varmadan önce bu çok trajik, çok yorucu bir durum değildi. Farkında değilsin çünkü. Ama bir kaç yıl önce farkına vardım ki, her şey aynı. Arkadaşlar, evler, şehirler, sevgililer değişiyor ama sonuç hep aynı. Ne kadar çabalarsam çabalayayım değiştiremiyorum kendimi. Olmuyor. Aynı sırayla aynı mutluluk ya da hayal kırıklıkları, çekilen, çektirilen acılar falan filan. Ben de bıraktım hocam. Kepengi indirdim. Dükkanı kapattım. Mevzu bu”.…
Yorum BırakMetin’le bu iletişim kanalını yakaladıktan sonra, görüşmelerimiz bir yıldan biraz fazla süre devam etti. Bir kaç kez, o olmadan ailesiyle de görüştüm. Bu görüşmeler neticesinde Metin’le ulaşabildiğimiz son nokta artık kendisini kapattığı o surların içinden çıkıp yeniden dış dünyaya adım atmak değildi belki ama eğer bir gün bunu arzu ederse, bu isteğini bastırmayacak, üzerine cesaretle gidecekti. Kimbilir belki bu istek hiçbir zaman uyanmayacaktı ama halinden memnun bir insandan bunun üzerinde bir gayret beklemek de anlamsız olacaktı. Zira Metin bir noktada kendisinde bir rahatsızlık olduğunu kabul etse de bu rahatsızlıkla yaşamanın bir yolunu bulmuştu. Ruh halini çalkantısız, durağan hale getiren bu,…
Yorum BırakMetin, bir yıl önce anne babasını birer ay arayla kaybettikten sonra evdeki eşyalara hiç dokunmadan yeni bir ev tutmuş. “Annem babam ölünce proje patladı hocam. Çıkmak gerekti. Tam deli olacaktım yoksa. Ufak bir ev buldum. Eski evi öylece bırakıp, kendi eşyalarımı aldım çıktım. Bizimkilerden kalan birikmiş para vardı. Bir süre kafayı toplayana kadar onunla idare edeyim, sonra da ya eski işi devam ettiririm veya bakarım yeni bir şeyler diye düşündüm. Sonrasını da yazdım işte senin deftere. Çuvalladım. Sana anlattığım gibi oldu. Bir bak istersen sonra konuşalım” diye özetledi son görüşmemizden bu yana olan biteni. Sözlerinin sonunda da üç yıl önce…
Yorum Bırak2 İnsan içine çıkalı neredeyse bir ay oldu. Dün yeni bir aşamayı geçmeye karar verip Zehra’yı aradım. Son sevgili Zehra. Yakınına taşındığımdan bahsettim. Olan biteni merakla dinledi. Mutlaka görüşelim diyerek bitirdik konuşmayı. Sabah, uyanmadan önceki son rüyamda değişiklikleri kaydettin mi dedi annem, “kaydetmeden çıkmasaydın. Silinir gider aklından”. Öğleden sonra dışarı çıktım. Güneş gözlüklerinin beni rahatlattığını keşfettim geçenlerde. Onu da unutmadan söyleyeyim. Güneş gözlüğüyle dolaşınca daha rahat hissediyorum kendimi. Epeyce dolaştım. Gece cesurca bir adım daha atarak kalabalık bir bara girdim. Tanıştığım güzel memeli kızla sık sık kapıya sohbet etmeye çıktık. İnsanlara epeyce ilginç geliyordu hikayem. Sohbetin bir yerinde, “içeriye girmeden…
Yorum Bırak3 Bugün ellinci oldu belki arayışım. Telefonumu da kaybetmişim. Eski rehberimden buldum telefonunu. Ama açmıyorsun. Gece diyorum birlikteydik. Birlikteydik işte aynı yataktaydık. Şimdi ne oldu yani? Bardaki kızı diyorsan o yalan. Ben uydurdum onu. Hem evdeydim o gün, içkiyi sevmem ben bilmiyor musun? Yalandı onlar. Hayaldi veya. Uydurdum işte. Çok uydururum ben. Ellinci oldu belki bugün arayışım. Öldün belki. Sokakta köpekler saldırdı ya da kamyon ezdi ne bileyim. Belki hastanedesindir şimdi, telefonun asfaltın orta yerinde çalıyordur. Arabalar geçiyordur yanından. Kocatepe’nin yanından giden tünel… Kimse yürümez bu saatte oradan. Kimse görmüyordur telefonunu. Ama sen de yürümezsin oradan bu saatte. Yo yo…
Yorum Bırak6 Uzun bir yoldan, uzak bir yerden döndüm. Tatil veya kafa izni diyelim. Akşamüzeri apartman kapısında karşılaştığımız kadın “döndün mü?” dedi. Gülüşüme anlam veremeyince başka yapacak bir şeyi kalmamış gibi O da güldü… Bir şey söylemeden eve girdim, çok geçmeden uyumuşum. Sabah uyandığımda Zehra yanımdaydı. Akşama doğru yeni yolculuğa onunla çıktık. Şimdi yoldayız, birazdan sabah olur, bir durur sigara alırız. Çayımızı içerken ben sana apartman kapısındaki kadını anlatırım. 7 Yola çıkalı iki günden fazla oldu. Saat olarak hesaplamak istedim ama dikkatim dağılıyor. Kaset başa döndüğüne göre kırk beş dakikadır susuyoruz. 8 Gecenin bu saatinde dinlemek istediğim şarkı hala evin bir…
Yorum Bırak9 Yatağımda dönüp çalan telefonu gözlerim kapalı buldum. Kulağıma yaklaştırdığımda ben daha efendim bile diyemeden “ben olsam kavunu atmazdım” dedi. Sabah saat kaçtı hatırlamıyorum. Yorganı yeniden üzerime çekip telefonu kulağımın üzerinde bıraktım. Bir süre daha duydum sesini. Sonra dalmışım. Uyandığımda sabah olmuştu. Esnaf yavaş yavaş açıyordu dükkanları. Bazen kepengin açılırken çıkardığı sesten ayrı bir haz aldıklarını düşünüyorum. Hala çalışabildiklerini ya da hala hayatta olduklarını hissettiriyordur belki. Veya bunları etrafa duyurmanın bir yoludur; ben hala buradayım, der gibi. Aklımdan bunlar geçerken saate baktım. Tam o anda hemen yanımızda kopan kepenk gürültüsüyle Zehra da uyandı. Arabayı park ettiğimiz yer, yorgunluktan olsa gerek,…
Yorum Bırak11 >> Göksel / Hastasıyım / 3′ 52″ Hadi gidiyoruz, diye açtım odanın kapısını. Yatakta uyuşukluk yapıyordu. Saat ikiyi geçmişti. İlçenin tek belediye otobüsünden yeni inmiştim. Elimde benzin bidonu, terden sırılsıklam olmuş tişörtümün göğsünü sallayıp serinlemeye çalışıyordum. Nazlanması devam edince az önce pazardan iki milyona aldığım radyoyu açtım. Başta sesin nereden geldiğini anlamadı. Sesi biraz daha açıp radyoyu cebimden çıkardım. Ardından, parçayı söyleyerek, yavaş yavaş tişörtümü üzerimden sıyırdım. Kalk hadi! Uykulu uykulu bir güzel dans ettirdim. Üç dakika elli iki saniyelik eğlenceden sonra giyindik. Ortalığı toplamamız on dakikadan az sürdü. Bakkalın sattığı tek gazeteden bir tane alıp huni yaptım. Cebinden…
Yorum Bırak13 Giderken bıraktığı notu ertesi gün kahvaltıdan sonra buldum. Salonun kapısının yanındaki küçük sehpanın üzerinde. Yanından geçerken rüzgarımla hareket edince farkettim. Erken kalkmak zorunda kalmış çocuk gibi, doğrulup yavaşça geri uzandı yerine. Ne olduğunu görür görmez anladım elbette. Alıp masaya oturdum, okudum. Sonra kalkıp bir çay koydum kendime. Masaya dönüp yeniden okudum. Kolumu yerçekiminin insafına bırakınca dikkatim dağıldı. Hayret nasıl da ayrıntılarıyla hatırlıyorum. Elim önce masaya çarptı, masanın sarsıntısıyla çay tabağında duran kaşık mesai başlangıcını haber verir gibi şıngırdadı. Zehra’nın kısa notunu masaya koydum. Çayımdan son yudumu da alıp masadan kalkarken günün rutini çoğu gün olduğu gibi hissettirmeden içine alıverdi…
Yorum Bırak“Okudum” diye yanıtladım. Derin bir nefes çekip söze nasıl gireceğimi düşündükten sonra, “Metin” dedim, “Zehra’yı çok merak ettim, sende bir fotoğrafı var mı?”. Metin dudaklarını buruşturarak makul bir süre düşündükten sonra, “Bilmiyorum hocam, bir bakmam lazım” diyerek yanıtladı sorumu. Ürkütmekten, sorguya çekiliyormuş hissine kapılmasından çekinerek “Tamam, bir bakarsın, bulursan bir sonraki görüşmemizde yanında getir. Merak ettim gerçekten” diye ekledim. Ardından da Zehra’yla şu yolculuğa çıktıkları arabasının markasını sordum. Belli ki bu soru çalışmadığı yerden çıkmıştı Metin’in. Yüzündeki, bir yandan bilmiyorum diyen, bir yandan şüpheyle düşünmeyi sürdüren o ifadeyle uzun uzun bana baktı. Kendi yarattığı gerçeklik içerisinde bir nirengi noktası aradı…
2 Yorum