– Seni teselli edecek kelime bulamıyordum. Öyle inandırmıştın ki, ben bile büyük bir ümitsizliğe kapılmıştım. Yine rolleri değişmek üzereydik işte. – Yine rolleri değişmek mi? Evet, bundan daha önce de bahsetmiştin sanırım. Hangi anlamda peki? – “Birbirimizin yerine mi?” gibi… Kaçmaya karar vermişsen, hiçbir şeyi umursamayan değil, tam tersine, en önemsizine varana kadar, umursayansındır. Bir şeyden kaçmak için, bir şeyin varlığını kabul etmek öncelikli koşuldur. Birinden kaçmak, birinin… Bir duygudan, bir düşünceden; bir duygunun, bir düşüncenin… Demek istediğim, kaçmak istediğimiz şeyler, (bu tanımın eksik kaldığı noktada, bir “kaçış” tanımı olarak) “nedenimiz” bu kadar basit şeylerden oluşsaydı keşke! Ama o ancak…
Yorum BırakSeries: Dip
Kaçıyordum… Kaçmaya karar verme süreci çok bunalımlı olmuştu. Öyle ki, kaçmak zorunda olduğumu hissediş nedenimin önüne geçmişti bu karar.
– Başından beri, benden hoşlanmadığını gösteren davranışlar da sergiliyorsun. Buna rağmen, benden bir türlü vazgeçemediğini seziyorum. – Belki de buna izin vermiyorsun?… – Buna izin vermemi bekleyemezsin zaten… Yorulduğum anda, beni daha az yoracağını düşündüğüm çözüm yollarına yöneliyordum. Neden büsbütün gitmediğimi kendime sorduğumda ise, zaten kaçmakta olduğumu hatırlıyordum. Bu durumu kabullendiğim anda ise, “kaçmak alışkanlık yapıyor” diyebiliyordum. Asıl sorunun bu alışkanlıktan mı yoksa çözümsüzlükten mi kaynaklandığına ise bir türlü karar veremiyordum. Bu, durumun sürekliliğine yol açıyordu. Kaçmak, süreklilik yapıyordu…
Yorum Bırak– Sana bunu defalarca anlattım. Her seferinde yeni sorularla geldin karşıma. Bunun artık bir yere varamayacağını düşünüyorum. – Bir kere daha anlatmayı denesen? – Bir kere daha denedim zaten, az önce… Bazen öyle noktalara geliyordum ki, her şey apaçık, tüm netliğiyle karşımda duruyordu. Durumu çözmek an meselesiydi böyle “an”larda. İşe koyulmak için gücümü topladığım zamansa, esas işimin durumu çözmek olmadığını, zaten, defalarca böyle noktalara geldiğim halde, sonuçta, durumun çözülemez olduğunu kabullendiğim için kaçmaya karar verdiğimi anlıyordum. Kaçtığımı hatırlıyordum yine. Esas işim kaçmaktı artık, anlamak değil…
Yorum Bırak– Dönüp dolaşıp yine aynı şeyleri konuşuyoruz bence. Aynı soruları soruyoruz birbirimize ve aynı cevapları veriyoruz değişik cümlelerle. – Bunu fark etmiş olmak her şeyi çözüyor mu peki? – Sorun da bu zaten, hiçbir şeyi!… Yaşadığımız her an, evet, bize bir şeyler katardı. Olumlu ya da olumsuz olmasından bahsetmiyorum. Herhangi bir konu üzerinde düşündüklerimiz, önceki “an”lardan bağımsız olamazdı. O anların biçimlendirmesinden soyutlayamazdık kendimizi. Bu durumda, tıpkı bir filmin fotoğraf karelerinden oluşması gibi, bizi çevreleyen her şey de tüm o anların yansımalarından oluşuyordu. O anlardan birini bile yok etmeyi başarmamız, bugünkü yansımaları da farklı yönlendirebileceğimiz anlamına gelmez miydi? Peki o anlardan,…
Yorum Bırak– Benden korktuğunu söylemeye çalışıyorsan buna gülerim! Sana nasıl zarar verebilirim ki? – İşte yine aynı görüntü! – Böyle görünmesini sen istemiştin ama… Her şeyin, başlangıcı olmalıydı, diye düşünüyordum. Bu, tarihsel bir başlangıç da olabilirdi, konumsal bir başlangıç da. Bu durumda, ya sorunun -nedenimin yani-, ilk ortaya çıktığı zamanı tespit etmeliydim, ya da soruna temel teşkil eden noktaya ulaşmalıydım. Bu ikinci yolu izleyeceksem çok daha dikkatli davranmalıydım. Çünkü bu, birinci yolun, yani tarihsel bakış açısının, dairesel bir örneği gibiydi. Yani, eğer bu yolu tercih edeceksem, bir öncelik-sonralık ilişkisi aramamalıydım. Noktalar arasındaki uzaklık, zamansal değil, konumsal bir uzaklıktı. Birinci yolu tercih…
Yorum Bıraksondan başa mı gidiyor? baştan beri hep mi yanlış? bir şey olacaksa eğer bir şey, “olmamış” demektir! ortada duruyor işte düşmeyi bekleyen biri ve hiç kimse çözemiyor gizlediğin, nedenini…
Yorum Bırak– Kendi başına çözebileceğin işleri bile bana yüklemeye başlamıştın. Bunun açıklamasını az çok yapabiliyordum aslında. Ama düşündüğüm gibi olmamasını da umut ediyordum içten içe. – Seni bir “kaçış” olarak mı görüyordum yani? – Hep öyle görmüştün zaten. Ve bunu gizlemiyordun da. Gülümsediğin üzere… Kaçmak, topyekün bir eylemdi. Yaşayışına, düşüncelerine, duygularına, söylediklerine, yazdıklarına kadar sızıyordu. Tam bir şey yapacakken örneğin, yapamıyordun, yapmıyordun. Ya da, yazacakken tam, yazamıyordun. Bu, bir “yetersizlik” mi, yoksa “gereklilik” miydi? Yani, zaten kaçtığım için, bir şeyleri anlatmam engelleniyor muydu, yoksa, yine kaçan biri olarak, “anlatma”yı kendime yakıştıramıyor muydum, anlatılması gereken zamanda? Eğer öyleyse, yanlış zamanlarda anlatmış olmam…
Yorum Bırak– Bana esas soruyu sormanı bekledim hep. Ama sen buna –aslında- yaklaşamadın bile… – Hangimizin “esas” sorusunu? – Ya “esas” soru buysa?… Kaçmaktan başka çaresi olmayanla, “kaçan” kişi aynı kabul edilemezdi. Kaçmak, söylemeye çalıştığım, bir tercih olmalıydı. “Kaçmamak” da bir tercih olduğu gibi… Bu noktada soruna, yani, nedenime yaklaşan bir durum ise, bir tercih yapmaktan başka çaresi kalmayanla, hesaplıca bir tercih yapan arasındaki ilişkiyi (çelişkiyi) anlayabilmekti. Ama her şey, yine burada, başa dönüyordu. Kaçıyordum ve buna bir anlam yüklemek zorunda değildim. Zaten, kaçarak, bunu ödemiş oluyordum. Bir “neden” yüklemek zorunda değildim. Benim zaten bir “nedenim” vardı… Kaçmak da, yine ve…
Yorum Bıraköyle uzaktır ki artık başladığın o ilk anlam anlamı kaybettiğinde ışıklar çoktan sönüktür anlatmaya mı çalıştın? belki anlattın seyrini ama kimse izleyemez izlediğin, nedenini…
Yorum Bırak– … – … – Önce sen söyle… “DİP”te bunlar olurken, bir caddeyi boydan boya yürüyor da olabilirdin; bir kitabın son sayfasını çeviriyor da… Ve belirgin bir sonu olmayacaktır. Bazı şeyin belirgin bir başlangıcı da olmadığı için… (YÜZEY) korkularınla baş başa umutsuz ve silahsızsın görüyor herkes içini görüyor çırpınışını soruyor da içten içe ne oluyor? ne olacak? ve kimse sahiplenmiyor düşlerini, nedenini… bir ışık, gördüğün anda bir ışık ki kaybolmakta soramıyorsun da, yazık! ne çözecek bu düğümü? “san”dığın anda da, yazık! tam ortada kalmaktasın ve kimse göremiyor göz- yaşlarını, nedenini… sondan başa mı gidiyor? baştan beri hep mi yanlış? bir…
Yorum Bırak