Bölüm II
Seneler önce bir arkadaş, çirkin zeynep yok dünyada demişti. Neden bahsediyorduk bilmiyorum. Sonra “çirkin zeynep de yok çirkin ceren de çirkin pelin de” diye eklemişti.
Ceren güzel kadındı hakikaten. Bizim bölümdeydi, birçok derste aynı sınıfta olduk. Uzun süre, uzaktan selamlaşmalarımız dışında bir iletişimimiz olmadı. Şu başını öne eğip yavaş yavaş yürüyen, güzel yüzlü, minyon, kendine has giyim tarzı olan kadınlardandı. Çok arkadaşı yoktu, çok da konuşmazdı. Daha okulun ilk günlerinde, hepimiz liseden yeni çıkmış, çocukluktan kurtulmaya çalışan yeniyetmelerken, onun bakışlarında, duruşunda bir olgunluk, bir görmüş geçirmişlik vardı.
Birkaç kez kantinde arkadaşlarıyla sohbetine kulak misafiri olmuştum. Hatırı sayılır bir genel kültüre sahipti. Keyifle dinlediğimi hatırlıyorum. Bunun yanında, ta o zaman dikkatimi çeken bir tarafı da hem erkekler hem de hemcinsleriyle iletişimindeki sıradışılıktı. Kadınlarla konuşurken olmadık bir anda karşısındakinin gözlerine, dudaklarına iltifat ediyor veya erkeklere el şakaları yapabiliyordu.
Üçüncü sınıfın sonlarında yakınlaştık. Herhalde o günlerdeki bir sohbetimizde söylemişti biseksüel olduğunu. Benim tepkisizliğime de şaşırıp “ee bişey demiycek misin?” diye üstelemişti. Sırıtarak “o zaman al mektuplarını ver mektuplarımı” demiştim. Ankara Kızılay’da Sakarya Çay Evi’ndeydik. Sakarya Çay Evi diye bir yer vardı Ankara’da. Yıkıldı gitti sonraki yıllarda. Genişçe merdivenli bir bahçesi, içeride de beyaz veya krem kaplamalı duralitlerle ayrılmış dört beş odası vardı. Birini geçince öbürü, onu geçince bir diğeri açılıverir, odalar binanın içine doğru yayılırdı. Bu penceresiz odacıklarda dip dibe taburelerde oturulur; içerisi, en koyu öğrenci sohbetlerinin yanında içilen çaylar ve sigara dumanıyla ısınırdı. Oradaydık o gün. O zamana kadarki erkek ve kadın sevgililerinden bahsetmişti. Sonrasında bu konu pek nadir açıldı. Genelde keşiflerimizdi sohbet konularımız. Şu filmi izledin mi, şu oyuna gittin mi, hadi canım bu albümü duymadın mı? Ya da onun engin şiir ezberi, oyunlardan tiradları, fuko’ları, sartır’ları.
Dönem dönem Ceren’in ruh hali tuhaflaşıyordu. Gömülüyor, içine kapanıyordu. Birkaç kez doktora gitse de söylenenlere pek kulak asmıyor görünüp dalgasını geçiyordu: “mallaştırıcı verip gönderdiler, şizofren olunca bi daha gelirsin dediler”. Sık ev değiştirirdi. Bazen semtinden sıkılır, bazen duvarlar üstüne üstüne gelirdi. Ama hep güzel giyinirdi. Güzel kadındı Ceren. Sadece bir kere aynı yatakta yatmış, biraz öpüştüysek de durulup uyumuştuk. Ertesi sabah da bir şey olmamış gibi davranmak yerine gece olanlardan kahvaltı eğlencesi çıkarmıştık kendimize. Okul bitince o bir evlilik yapıp istanbul’a sonra da yurt dışına gitmişti. Zaman içinde bağlantımız da koptu. Okuldan arkadaşlarla bir sohbette lafı geçmiş, boşandığını da öyle öğrenmiştim.
"Payanda" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar