Müfit abi kalabalığa dalmış etrafı kolaçan etmekle meşguldü. Serdar abiyle Kepo da arabadan iner inmez gözden kaybolduğundan, ne yapacağımı bilmez halde Müfit abinin peşinde geziyordum. Arabaların hali içler acısıydı. Kiminin kaput kiminin kapı kiminin tavan boyaları kalkmış rezil olmuşlardı. Etraftaki onlarca polisle merhabalaşmasını ya da birileriyle konuşup bilgi almasını falan beklediğim Müfit Abi boyaları kalkmış sıra sıra arabaların ilk başladığı yere kadar yavaş yavaş yürüyüp geri arabanın başına döndü. Telefonundan bir numara seçip aradı. Halinden hiç memnun olmadığı yüzünden belliydi. “Müdürüm saygılar. Biz geldik malum yere yalnız burada şimdi bizim yapacağımız bir şey yok. Zaten herkes yığılmış. Asayiş baksın bi duruma, kameraları incelesin, olmazsa biz de çocuklarla bir geziniriz yarın” deyince karşıdan gelen sesi ben bile duydum. “Bu iş bu gece hallolacak Müfit, asayiş mi bulur Tem mi bulur ben mi bulurum bilmem. Bu gece hallolacak” diyordu Necmi müdür. “Anlaşıldı efendim” diyerek kapadı telefonu. “Adamı da darlamışlar belli” diye söylendi. Ardından Serdar abiyi arayıp yanına çağırdı. Birkaç dakika sonra Kepo’yla Serdar abi yeniden yanımızdaydı. Konuya önce Kepo girdi “abi ne işimiz var bizim arabayla boyayla allahını seversen. Bakacaklar kameralara bulacaklar. N’abayım ben şimdi burada” deyince Müfit Abi “Vallaa Kepo, ister oturalım şurada, ister gezelim ama Ankara’nın bu geceki eğlencesi bu gülüm” dedi. Sonra da gülerek “burası Çamlıca burdan çıkış yok amına koyim. En tepeden, aha en alta kadar herkes darlamış birbirini. Bu ibneyi bulacaz sike sike. Bulmasak da arayacaz, aramasak da arıyor gibi yapacaz… Dur yengeni bi ariyim, merak eder şimdi o” dedikten sonra birkaç adım uzaklaşarak eşini aradı.
Serdar Abi’nin de Kepo’nun da konuyla hiç ilgilenmedikleri çok açıktı. Müfit abi yanımızdan uzaklaşınca Serdar abi, “Melihim” dedi “Necla yengeyi tanıman lazım. Müfit başkanla Necla yengeyi karşılıklı koy, sabaha kadar izle, yerlere yatarsın. Geçen kahvede kağıttayız, saat de geç olmuş, Necla yenge kahveyi aradı taam mı. Kahveci getirdi seyyar telefonu, abi dedi yenge seni istiyo ne diyim. Müfit abi bi kağıt atıp, sor bakam dedi biz onu telefonla mı istemişiz. Yenge de sövüyor telefondan, duyuyoruz”. Gülerken bir anda terkedildiğim geliverdi aklıma. Çok da etkisinde olmadığımı farkedince bir yandan sevindim bir yandan da anlam veremediğim şekilde üzüldüm. Sanki bu adamlar beni içinde olmak istediğim o koyu hüznün içinden çekip çıkarmış, bu tuhaf eğlencenin içine yerleştirivermişlerdi. Gerçekten o dünkü halde olmak mı istiyordum? Ya da olması gerekenin o olduğunu mu sanıyordum? Mutsuzluğun nesi çekici olabilir ki diye düşünmeme fırsat vermeden Kepo koluma giriverdi. “N’oldu deli oğlan daldın gene. Girme olum oralara. Bak olay çözüyoruz. Biraz kendine gel. Sen de polissin bu gece. Dik dur. Dosta güven ver, düşmana korku sal Melihim. Caydırıcı ol”. Müfit abinin görüşmesi de bitmiş olacak ki üçü birden gülüyordu. Dördümüz geniş ama trafiksiz caddenin diğer ucuna doğru yürüyorduk. Serdar abi, ulan, dedi “karı meselesi değilse siksinler beni”. Acaba Zeynep ne yapıyordu şimdi?
"Payanda" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar