BÖLÜM I
Zeynep, yatağın üzerine yığdığı eşyalarıyla uğraşıyordu. Odanın kapısında durmuş izliyordum. Arkası bana dönük, bir hışımla çanta hazırlıyordu. “Bileti” dedim. Sesim gereğinden fazla kısık çıkınca durup boğazımı temizledim. Beni duyunca elleri durmuştu. Başını çevirmiş, omzunun üzerinden yarım yarım bana bakıyordu. “Bileti kaça aldın” dedim, kırık dökük. Başını yeniden önüne çevirip, aceleyle “seksen liraya” dedi. Yatağın üzerinden seçtiklerini hızla katlayıp çantaya yerleştiriyordu. Söyleyecek başka şey kalmadığını anlamış olsam da odanın kapısından ayrılırken “saat kaça” dedim hiçkimsenin duyacağı sesimle.
Hazırlanması çok uzun sürmedi. Bu yoculuğu zaten kafaya koymuş, yanına neyi alıp neyi almayacağını sanki önceden planlamış gibi görünüyordu. Tüm kıyafetleri, eşyaları hırsla darmadağın edilmiş görünse de çantasına yerleştirmek üzere seçtiklerinde belli bir düzen olduğunu algılamak güç değildi. Anlaşılan sabahki tartışmamız “bardağı taşıran son damla” olmaktan çok zamanı gelen yolculuk için sabırsızlanan Zeynep’in veda gösterisiydi. Şaşılacak derecede hızlı gerçekleşen hazırlığın ardından evin içini, benimle gözgöze gelmemeye özen göstererek birkaç kez kontrol edip son rötuşları da tamamladı.
Hazırlıklarını tamamladıktan sonra çantasını antreye çıkardı. Ben mutfaktan, donuk bakışlarla çantalarını süzerken o, dış kapının önünde ayakkabılarını bağlıyordu. Ayağını ayakkabılığın rafına koymuş, ayağına doğru eğilmişti. “Bir şey unutmuşum gibi geliyor” dedi mırıldanarak. Sesini duyunca mutfak kapısına doğru bir adım atarak görüş alanına girdim. Gözlerimi oğuşturup derin aldığım nefesi verdim. “Bir daha bak istersen etrafa” dedim. Bunun iletişim için bir adım, belki bir “son şans” olduğunu düşünmüştüm. Ben cümleme noktayı koyarken o doğruluyordu. Saçlarını yağmurluğunun içinden çıkarırken de “siktiret” diyordu, “nasılsa önemli bi’şey değildir”. O gün gözlerime baktığı son an oydu.
"Payanda" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar