Uzakta bir barda insanlığın en güzel duası için dönüyordu bir plak. Imagine. Tarihin en eski, en soylu dileği, kırılgan bir erkek ağzından gökyüzüne yükseliyordu. Çoban tepeden aşağı kendini bırakmış, dar ve karanlık sokaklar arasından şehir merkezine kendiliğinden iniyordu. Yalnızdı ve kendinden başka düş kuran yokmuş gibi karaydı insan suratları.
Zenginler ve yoksullar hep ayrı mahallelerde yaşadı. Herhalde her ikisi de böyle daha rahat etti. Yollar genişledi. Sokak lambaları yanıyordu şimdi. Birbirine sarılmış kadın ve erkekler gördü. Ellerinde dondurma, şımarık oğlan çocukları. Yürüdü. Sokaklar aydınlandıkça neşelendi insan yüzleri, yumuşadı. Müzik çalındı kulağına. Biraz sonra döner ekmek kokusu. Kumpir üç milyon. Tam karışık. Restoranlar. Cebinde çok az para olduğunu fark etti. İlk defa ne yaptığını sordu kendine. Gerçek, verilecek yanıtı yoktu. Yalnızdı. Açtı. Hayatı ıskaladığını sezdi ilk defa, başka bir hayatı olabileceğini.
Yürüyen, dans eden, yiyen bir insan kalabalığı içinde çevresine baktı. Kaygısız ve barışık görünüyorlardı. “Ben bir şey arıyorum, ne olduğunu bilmeden.” Delilik işareti bir cümle. Dünyadan sonsuza kadar sürülmüş hissetti kendini. Aşklar, dostlar ve kendi etinden çocuklar kayıp gitmişti avuçlarından. Acı çektiğini itiraf etti. Ellerinde bir solucan gibi kıvrandığı bu acı ne kadar uzaktı insana. Hiçbir tesellinin cesaretini toplayamayacağı bir yerdeydi, mutlu insanlar arasında. İnsan olmayı reddetti. Tüm imkanları tükendi hayatın. Gözleri açıldı ve dünyayı olduğu gibi gördü. Derin bir çukurda boğuluyormuş gibi bunalarak haykırdı: TEKİM!
"Patika" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar