Bir çocuk daha doğuyordu o an. Bir adam bir kadına daha aşık oluyordu. Birileri ölmekteydi. Bir ağaç yeniden çiçek açıyordu. Erik reçelinin üstüne bir sinek daha konuyordu.Koşarken kırıldı bir ayakkabının topuğu. Bir vitrin camını indirdi bir ayyaş. Bir sigaranın ucu yandı, korna çaldı bir minibüs, bir soluk daha aldı. O an çok yükseklerde bir jet sessiz süzüldü, gökyüzüne bir çizik daha attı.
Çaydanlıkta su kaynamaya başlamıştı. Pencereden yüzüne vurdu ışık. Tam alnının ortasında sıcaklığını duydu. Ansızın bir hayat hikayesi olmadığını farketti. Kimsenin hayat hikayesi yoktur. Ne garip bir düşünceydi hayatınının ana karakterlerinden biri sanmak kendini. Adı konmamış bir hastalıktı bu. İnsanlar yoktur. Evet, dedi gerçek bu. Varolmamız mümkün mü? Tunceli’den göç etmişti bu şehre. Avuçlarını güneşe çevirdi. Işık ellerinde birikti.
Sultanım, kalbimdeki bu sevgiyi sök at
Altın yüzlüm,yerine başka bir sevgi koy artık
Öldürüp can verensin
Mevsimleri döndüren
Sultanım, aydınlığınla doldur bu yüreği
Ki yürüdükçe dünya benle güzelleşsin.
Bekçi gözündeki yaşları sildi. Güneşin güzel yüzüne baktı mutlulukla. Yüreğinden karşılıksız bir aşkın yükünü atmış, çayın kulübeyi dolduran kokusunu içine çekti. Müslüman olsa da bazen güneşe dua ederdi. Güneş binlerce kilometre öteden, binlerce yıl öteden sızmayı iyi bilirdi. Sultan bugün gülümsüyordu.
"Patika" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar