Sabaha karşı nasıl da diner deniz, buğulu süt gibi.
Elleri kana bulanmış çoban iskeleye vardı. Kayıkların sakin salınmasına daldı. Nemli tahtalardan gelen iniltiler sabaha karıştı. Çoban insan kanının koyun kanına ne kadar benzediğine şaştı. Adam öldürmenin ne kadar kolay olduğunu farketti aniden, koyun keser gibi. Bunu daha önce neden düşünmediğine şaştı sonra. Ilık kan. üstünde yine öyle pis kokuyordu. İskeleye yatıp ellerini tuzlu suya daldırdı. Deniz çalkalandı. Denizin kanı sevdiğini gördü hayretle. Suyu avuçlarına alıp yüzüne çarptı. Acı pis bir koku. İyot ve gaz yağı. Yakınlarda bir bekçi kulübesinden radyonun sesini duydu. Kanalları değiştiriyordu içerideki. Hüzünlü bir keman sesini geçip geri döndü. Melodiyi tanıdı çoban. Bir türküydü bu. Bir keman ağlayarak söylüyordu. Başını kaldırıp sisler içindeki şehre baktı. Ve hüzünlü bir keman sesinin İstanbul şehrine ne kadar yakıştığını düşündü. İnsanın ne küçük bir hayatı olduğunu sürekli kulaklarına fısıldıyordu şehir. Hüzünlü bir keman.
Sisin içinden bir vapur çıkageldi, sessiz. Yalnız deniz duydu. Bu küçük iskeleye nasıl yanaştığını anlamaya çalıştı çoban. Karaya oturması gerekirdi. Güvertede onlarca soluk yüzlü insan gördü. Kaygılıydılar. Elbiseleri koyu renk ve jilet gibi ütülü. İkisi şarap içiyordu o vakitte bile. Kederle ağlıyorlardı birbirlerine yaslanmış. Kaybolduklarını hissetti çoban. Gözlerinin altı morarmış bir adam vapurun yanından sarkıp sordu: “How can we go to Soledas?”. Çoban yorgun insan yüzlerine baktı bir vakit. Sonra eliyle tepelerin ardında yükselen güneşi işaret etti. Adamın yüzü aydınlandı. Neşeyle bir kahkaha patlattı şarap içen sakallı bir adam. Göğüslerinden kederin ağır yükü kalktı. Vapurun bacasından yükselen gri duman havada kanat vurup bir martı sürüsüne döndü. Çığlık çığlığa şehrin üstüne saçıldı. Suyu dalgalandırarak hareket etti vapur. Sakallı adam yanındakine döndü: “Bu vapurlarda bir iş var Sait. Şiirler gerçeğe dönüyor.”
Soledas dedi kendine çoban. duymuş gibiyim.
"Patika" tefrikasının tüm parçaları:
Yorumlar