İçeriğe geç →

PATİKA – 13

// Bu metin, 17 parçadan oluşan Patika tefrikasının 13. parçasıdır. //

Evden atıldığı günden beri böyle yürür, sarhoş gibi. Meçhul köpek Moşe. Bit torbası, kemik çuvalı Moşe. Sarıdır tüyleri, kuyruğu sarkık ve burnundan eksik olmaz hiç mavi yeşil bir sıvı. Yalpalayarak yürür. Her gece bu köşeye gelip kuyruğunu sıkıştırır, ard ayakları üstüne oturur. Evin kalın güneşlikleri akşam olunca çekilir, içeriden sıcacık bir ışık yayılır. Tanıdık kokular çalınır burnuna. Bebekliğini hatırlar. Tatlı köpecik. Genç bir kadının sıcak ellerinde huzur bulduğunu anımsar. Kucağında uyuya kaldığını. Karnı acıktığında yemek bulabildiği günler. Fakat en çok sıcacık ellerin vücudunda dolaştığı o güzelim dostluğu özler. Dayak da yedi Moşe, yemedi değil. Bir türlü nereye işeyeceğini öğrenemedi fakat. Aptal dediler onun için. İnsanın bile aptalı olur, Moşe aptalmış çok mu? Evden atıldı derken bir gün. Dünyanın sevgilisiydi, yerine başka bir köpekcik bulunuverdi. Şimdi her akşam bu köşede evi izler, her zaman toz topraktan kızarmış gözleri, burnundan akan sümüğüyle. Bir süre sonra kalkar soğuk kaldırımdan, yalpalayarak o yamuk yürüyüşüyle düşer yollara. Ne yapacağını bilmez çirkin Moşe. Hep inanmıştır farklı olduğuna ve dalga geçtikçe diğer itler, atar içine söylenenleri. Dalga geçtikçe diğerleri içinde acı bir zehir birikir, çekilir içine sessizleşir. Ve ispat etmek için kendine değerini diğerlerinin eksiklerini süzer uzaktan. Yalnızlaşır gün geçtikçe. Saplanır kara bir batağa. Çıkamaz aptal Moşe. Belki daha güzel olsa şu anda, belki daha akıllı olsa şu anda… Bilir hepsini, Moşe de bilir.

Bu gece de rahat bir yer aradı, uzun seyre dalıp perdelerin arkasında yanıp sönen düş gibi ışıklara. Sonra bir kuytuda rüyaya yattı Moşe. Koca karanlık bir ormanda tekinsiz bir koku duydu. Hiç bir yerde ve her yerde tehlike. En güzel ve en ölümcül yerde doğanın içinde. Çaresiz. Hırladı karanlığın içinde dişler parıldadı. On Moşe daha katıldı yanına. Keskin bir kan kokusu çok yakında. Kulaklarını ve kuyruğunu dikerek fırladı yattığı yerden Moşe. Sokağı, sersemlemiş, kolaçan etti. Sağa sola gitti. Rahatlayamadı fakat, kan kokusunu burnundaki mavi yeşil sümük mükemmel çözüyordu. İnsan kanının kokusu, tehdit demekti yalnızca. Sağ sol zikzaklar çizerek kokuya yaklaştı. yerde yatan bir kadın. Burnuyla dürttü kadını, hayattaydı henüz burnuna göre epey soğuk fakat. Gecenin karanlığına, bir hayaletle konuşur gibi uludu. Kadının çevresinde dönerek faklı yönlere.

On üçünden beri sokaklarda yatan bir adam vardır. Üstünde her mevsim uzun bir palto, yolduğu sivilcelerden kabusa dönmüş irinli çopur yüzüyle Hamza. Uzun soğuk gecelerde üstüne yatan köpeklerle ısınır. Küçükleri ısınmak için paltosunun içine alır. Bunu görüp köpek sikiyor diye laf da çıkardılar onun için. Dayak da yedi. Hamza bunun nasıl akıllarına gelebilmiş olduğuna çok şaşrdı yalnızca, sustu. Ne o köpeklerinden ne köpekler onun dostluğundan vazgeçebildi. Yemeklerini, bitlerini ve kaderlerini bölüştüler. Hamza bir vakit islamın kılıcıyım diyip elinde döner bıçağıyla gezince temiz sopa yedi esnaftan. İslamın kılıcı olmaktan hızla vazgeçse de mahalleye gerçekten göz kulak olduğu anlaşıldı bir süre sonra. Esnaf beslemeye başladı. Verdikleri yemekleri köpeklere dağıttığını görünce küfürler etseler de herkes birbirine alıştı. Hamza bir tek Moşe’yi istemedi yanında. Gece üstüne işiyordu çünkü. Kokudan pislikten değil saygısızlık olarak algıladığı için kovmuştu Moşe’yi. Şimdi uluması geliyordu uzaktan. Hamza için uzak, yanındakiler için yeterince yakın bir mesafe. Grup uykudan silkindi. Kendilerinden olmayan bir köpeğin uluması. Kan. Huzursuz dolandılar. Kulakları dikleşti iyice. Sesin tam olarak nereden geldiğini anlıyabiliyorlardı artık. Aldırmayıp geri yatabilirlerdi, yanıt mı verseler? Grup lideri güzel gözlü kaslı bir çoban köpeği dolandı önce. Kan. Ve karanlığın içine derin bir haykırış bıraktı. Hemen ardından diğerleri eklendi. Hamza uykusu bölünmüş doğruldu. Köpekler dönüp duruyordu. Ters giden bir şey var. Kalktı ve liderinin ardından yürüdü.

Köşeyi iki öncü döndü ilk. Havlayarak yaklaştılar sonra geri döndüler. Hamza’yı görmeliydiniz o gece. Rüzgarda dalgalanan delik deşik paltosunun içinde, kararlı, dimdik gölgelerin arasından çıkageldi. Gerçek bir kahraman gibi. Okumayı çok sevdiği o çizgi romanlardaki gibi. Ağır çekimde girdi sahneye. Ortalık yıkılıyordu. Cama çıkan apartman sakinleri uzaktan manzarayı görünce telefona sarıldılar. Birazdan polis otosu beliriverdi, gecenin içinde telsiz konuşmaları.Şimdi çevrede ne kadar insan varsa televizyon izlemeyi bırakıp camlara üşüşmüştü. Arabadan iki polis indi. Birisi yıllardır bu şehirde yaşıyordu. “Ne oldu Hamza?” “Valla biz de böyle bulduk komserim”

Kadının kan kaybettiğini görünce arabaya aldılar. Hastaneye götürürken yeni ataması yapılmış olan hayret içindeydi, sokaktaki adamı bırakıp gitmişlerdi. Ne malumdu onun yapmadığı. Bu ülke adam olmaz diye düşündü. Sonra buranın kendi kuralları olabilir diyip sustu. Bir açıklayan çıkardı nasılsa. Bu onun akıllı yanıydı.

Tefrikada Gezin← Önceki parçaSonraki parça →

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>