öyle büyük bi hayatımız olmadı, büyük derken şatafat da var içinde yani bilgi de var, efendim cemiyet ilişkileri de var. Bi tek işte kabiliyetimiz vardı her şeye. Ama kabiliyet dediğin şeye çok saplanırsan ömür boyu avunursun işte bizim gibi. Bi de evde bir sürü ıvır zıvır olur. Çalmadığın keman olur, yok efendim şövaleydi…Arasından seçmek lazım bir iki onunla uğraşmak lazım. Yoksa ev gibi kendi de eskici dükkanına dönüyor adamın. E tabi kimininki antikacı oluyor eskici değil de, daha tango olanalrı diyorum. Biz de işte musluk falan tamir ediyoruz hanım takdir ediyor. Onunki de öyle mübalağalı bişey yani, en azından bunu…
Tek YorumSYKLMLR Yazılar
bahar geldi, şarapçılar sahile dökülsün artık. dünyanın güzelliğinden kendilerine pay çıkarsınlar. bir vakitlik de onlar kendini büyük görsün artık.
Yorum BırakTut elimden ferman eyle Gel bu derde derman eyle Götür yare kurban eyle Öldür derse öldür beni sonra öyle yürüdü otobüse. ben pencerenin arkasındaydım. perdedeydi o da aslına bakarsan. sonra kayboldu perdenin sonunda. Hemen sonra da otobüsün sesi yetişti. Epey geçti herhalde ki aradan, bi baktım bi ben kalmışım. Yazılar da bitmiş.
Yorum Bırakgün gelir kederliyiz, gün gelir üzülmek elden gelmez.
Yorum BırakÜniversitede bakıp iç geçirdiğin bir kızla karşılaş dedi bana, gözlerinin etrafındaki kırışıklara bak, çaktırmadan onu incitmeden, bir zamanlar ne güzel olduğuna hürmetle. Ölüm ucundan gösterir kendini o zaman, yüzünü açık eder o güzel kız, gururunu silerek. Bak, der gözlerimin etrafındaki kırışıklara, derste elimi atardım kamışına, oynardık saatler boyu. Çıldırmış gibi eve kapanmalar sonra, bir gün iki gün. Akşam olur dışarı çıkardık aklımıza gelirdi neden sonra… Hiçbir nefes o an aldığımız kadar temiz olabilir mi? Ateşten, gençlikten, aşktan geçip arındırılmış bir atmosfer… Üstünde ozon kalkanları, bıkıp usanmadan batıp doğan güneş bir de, ormanın bir köşesinde yeni keşfedilmiş bir böcek türü, onu…
Yorum BırakBozkırda gidiyor tren, güney ekspresi. Gökte yarım ay, dipsiz gece, toprak katı, dikenli çalılar sert, dikenlerin üstünde çiğ. Ay toprağın ve dikenlerin üstünde parlıyor. Tek bir ağaç yok mu bu ovada? Gümüş bir tepsi ufka uzanan. Bozkırda gidiyor tren. İlerledikçe küçülüp oyuncak kadar kalıyor. Kara kuru bir amca, Bir deri bir kemik, yollara alışkın. İnsan dediğin nelere alışmıyor. Yaslamış başını cama, yüzü ay ışığında parlıyor. Tak tak tak tak tak tak, sivaslıyım diyor, ayva yer misin?
Yorum Bırakbu narin yapraklar mı yardı ağacın kara kuru kabuğunu? gövdenin içinde açan ölür. çıkmak için sabretmek gerek. ağaç mı? sabrediyor o da. bin kere delinse sırtı, suyunu esirgemiyor. çiçek açsın da… yarası genç bir kız kadar güzel olduktan sonra varsın inceden sızlasın dalları.
Yorum Bırakdemir yolunun kenarındaki büyük kavaklıkta küçük bir kulübede geçinip gidiyor, iki çocuk bir karı bir de garip memet. memet istiyor ki bir çardak yapsın şu köşeye sıcaklar bastırmadan. veletler bir gün el sallıyor trene bir gün taş. koşuşturup duruyorlar kavaklar gibi boy salarak. canı ne zaman genç bir kadın çekse “emektar bizim hatun, çilekeş, ayıptır” diyor. incecik bir dere köpürmüş haline bakmadan. dinliyor şırıltıyı sigarayı tellendirmiş memet. vagonlar içinde geçip gidiyor dünya tıngır mıngır. çocukları çağıracak vakti gelince vagonlar. ne yapacaklar o zaman? memetle fatma ne yaptıysa onu. bir kulübe, belki bir çardak.
Yorum BırakBüronun ışıklarını kapatmadan önce kravatını gevşetme izni veriyor kendine. Kapıyı kitleyip alarmı kontrol ediyor. İş çıkışında yine gazetesini almış mimar Cüneyt bey. Hava soğuk mu soğuk, paltosuna sarınıyor. Arabasını her zaman trafiğe çıkarmıyor. Yürümek iyidir. Sokak lambalarının turuncu ışığında vitrinlere baka baka gidiyor. Ne çok dilenci var. Sokakta mendil satan ne çok çocuk… Ne olacak ülkenin geleceği? Kendisine ilişmelerinden ve onlar yokmuş gibi yürümeye devam etmekten nefret ediyor. Fakat genç bir kız yaklaşıyor yanına. Şalvarı çamurlu, çöp kokusu… “Abim bi ekmek parası, hadi be güzel abim”, aniden yapışıyor Cüneyt beyin eline. Kızın teni yumuşacık, ılık. “Hadi benim efendi abim, çoluğunun…
Yorum Bırakkızlar dans eder döner mevsimler çocuklar öpüşür ırmaklar akar sen sorarsın kendine durup benden sonra hayat var mı diye öyle güzeldir inanmak istemezsin öyle güzeldir sorarsın kendine bu andan sonrası var mı diye.
Yorum Bırakkökünden de söksen çıkıyor tırnak.
Yorum Bırakkuyruk fazla dikse bil ki göt açıktadır.
Yorum BırakSivilceler azmış gene basri, git kendine eczaneden krem al. Eyvallah der basri. Yağmurda ıslansa göğe bakar, eyvallah. Kedi miyavlar, eyvallah. Git faturaları yatır derler, eyvallah. Mesai saati bitti yarın gel, eyvallah. Önüne bir tas çorba koy, yüzüne tükür, eyvallah abi. Ananı sikim basri, eyvallah abi. Bu seçimde şuna oy atıyoruz, eyvallah abi. Sendikaya katılalım mı basri? Eyvallah abi. Yok katılmayalım, eyvallah. Bazen eyvallahın tonundan heyacanlandığı anlaşılır ama o kadar. Eyvallah ne demek sorarsın. Sırıtır. Sümük gibisin Basri, insan kurtulmaya bakıyor senden. Seni bi temiz dövsem kendine gelir misin? Yok be abi der. Bu sefer sen başlarsın. Basri ince belli bardakta…
Yorum BırakSevinçle baktı güneşe, titredi sabah aydınlığında. Gözünü alamıyordu. Çekirdek yandı karardı, yaprak biriktirdi sarardı. Aşık ne yana dönse ona yüzünü açtı, doyamadı. Bekledi, bekledi fakat akşama doğru çekip gitti güneş hışımla. Onsuz geriye karanlık kaldı. Ondan geriye yıldızlar hatıra… Büktü boynunu çiçek, büktü boynunu binlercesi. gece boyu uğuldaştılar gelir mi bir daha? gelir başını döndürür mü yine? döndürür bir güzel
Yorum BırakEkranda koca bir kertenkele görüyoruz önce. Sıcak kayalar üstünde ufka dalmış, dalgaların sesini dinleyip güneşleniyor. Azgın dalgalar taşlara vurup üstüne sıçrayınca soğuk damlalarla irkiliyor. Karada ağır olan hayvan az sonra denize dalıp kıvrılarak ilerliyor soğuk suyun içinde. Kamera ormanın içinde akan bir suya yöneliyor bu kez. Erkek kurbağa dişinin sırtına çıkıyor. Birlikte yüzmeye başlıyorlar derede. Küçük bir şelaleye gelip şelalenin arkasındaki boşluğa geçiyorlar. Manzarayı izliyorlar bir vakit. Sonra berrak derenin içine cumburlop atlayıp salınan yosunların arasında geziyorlar. Erkek hep sırtında dişinin. Rengarenk bir kayalığa çıkıyorlar. Erkek gidip gelmeye başlıyor. Ağaç dallarında papağanlar gölgeye çekilmiş, karşılıklı ötüp oynuyorlar. ara sıra bir…
Yorum Bırak