İçeriğe geç →

SYKLMLR Yazılar

Çoğul

siz diye mi geçsen diyorum artık yazdıklarımda? hem uzaklığından hem çokluğundan…

Tek Yorum

Diyalog

– yazın ne kadar güzelmiş – güzüm de güzel olacağa benzer

Tek Yorum

UZUN UZUN BAHSETTİM SENDEN

uzun uzun bahsettim senden. bi yanı gülümsedi zaman zaman. bazen kalktı dolandı, sigara yaktı, eliyle sakallarını okşadı, denizden su çekip ortalığı serinletti, dinledi ama konuşmadı. o sabırla dinledi, ben ağır ağır alçak sesle anlattım. tavşan kanı çayından içtik teknesinde. akşama doğru “öyle işte burhan dede” diye bitirdim sözü. senin de kafanı şişirdim. yok oğlum dedi titrek titrek, şişmedi kafam mafam. sonra patlattı motoru bütün gücüyle. be çocuğum dedi belini doğrultup, elli senelik kaptan burhan dede, önce şehrini yaşa kadının. yoksa anlayamazsın.

Yorum Bırak

YAZIK ETTİN KENDİNE

babamın bana umutla bakan gözleri, dünyanın en ağır mavisidir. ne zaman o gözlerle baksam kendime, bir ayrılık hüznü çöker. neden nasıl ayrıldığımı bilmeden bir deniz taşıp ağırlığıyla ezer, un ufak olurum. yazık ettin kendine derim, yazık ettin. böyle başlar merhamet… batıp çıkan kuş, çırpınan balık, gökte çelikten bir temmuz güneşi. el ele tutuşup babamla yürüdük ölümün kıyısında. boyun eğmişizdir artık ve sanki her şey o an içindir. bütün acıkmalar, bütün sevmeler, bütün yollar, bütün uykulardan sonra her şey el ele tutuşabilmek içindir. ve bir an sonra, kavuşan o iki el, denizde bir dalgadan ibarettir.

Yorum Bırak

Mutsuzluk bir basamaktır

mutsuzluk bir basamaktır. yukarı veya aşağıya doğru. doğrusu mutlu insan da yoktur. belki insan basamağın veya mutsuzluğun ta kendisidir.

Yorum Bırak

BAHAR

Sahi yüzün neye benziyordu senin? Çayırdan yeşili düş. Hatırladığım kadar güzel misin gerçekten? Bir ömürden gençliği düş. Sen o musun? Sevgiden varlığı düş. Akıl işe yaramaz her zaman, çocuktan anneyi düş. Sızlanıp kaldım gene, hayattan ölümü düş. Kader kısmet nasip işi biraz, oyundan kuralı düş. Kendim ettim, benden beni düş. Hayırlısı olsun derler, zamandan süreyi düş. Dönüp saklanacak bir bahanem oldu, bilenden bilgiyi düş. Yaman ve yolsuz gece. Ceylan avcıyı vurdu, masaldan o çakıl irisi gözleri düş. Düş de gör, acı neymiş.

5 Yorum

En iyi yol

bir insanın kim olduğunu anlamanın iyi bir yoludur canını yakmak. seviye belli olur. seni itham ediş biçimi kumaşın kalitesini gösterir, rol kesemez.

Tek Yorum

An – 50

geceydi. kuru soğuk, aşık ve sarhoş, eve dönecek derman yoktu dizlerinde. buz gibi kaldırıma oturup kaldı. tek bir ışık yanmayan karanlık bir sokak… bağırmak geldi içinden, uyumayın, karanlıkta sevişmeyin. korktu ama sesini çıkarmaya, sustu. sürünerek duvara doğru çekti kendini, yasladı sırtını, derin nefes alıp verirken bir ses duydu yanı başında. gözlerini kısıp baktı. gözleri karanlığa alıştıkça bir lağım faresi belirdi, kasılıp kusuyordu hayvan, ağzı beyaz köpürmüş. döndü çırpındı, sonra durup kendini izleyen insana baktı bir çift ufacık göz. o haliyle titreyerek geri kaçmaya çalıştı, seyriyip yay gibi atan kaslar doğru dürüst hareket etmesine izin vermedi ama. çok uğraşmadı bıraktı kendini…

Yorum Bırak

VAKTİ GELDİĞİNDE

yorgunum dediğimde, sensizlikten yorgun düşmüşüm yıllardır. içimde bekleyen o parlatılmış yalnızlığı ucuza bozdurmaktan korkuyordum en çok. şimdi senin yanında sınırlarını henüz keşfetmediğim yeni bir yalnızlık büyütüyorum. üşüyen, açıkta kalan yeni tenhalar, yeni gölgeler düşüyor gövdeme. başka saatlerde başka anlamlarla dalıp kalıyorum denize. yeni yalnızlığı yatağa atıyorum gizlice. vakti geldiğinde yeni bir aşkın ayakları dibinde yere çalmak için.

Yorum Bırak

BİSİKLET GEZİNTİSİ

sabahtı, serindi, bozkırdı. toprak buğulu, gözleri çapaklı düştü yola. gittikçe ses sada kalmadı. yalnız bisiklet çarklarının şıkırtısı ve hızlandıkça uğuldayan tekerler. küçük bir dereyle akıp giden daracık bir köy yolunda. yavaştan ısındı gün, bir karga inek bokunu didikledi. karşıdan bir kamyonet sonra bir traktör geldi. direksiyondaki adamı selamladı. asfalt köye varınca bitiyordu, köye girmeden toprak yola çıktı. çimenlik tepede gel git aşınmış kırmızı toprak bir yokuş. ayağa kalkıp yüklendi. sonunda tepenin başına varınca bisikleti bir kenera attı. bir kayanın üstüne oturup sırt çantasındaki termostan şekerli sıcak çay koydu. bir dereye, bir tren yoluna, bir ufalanmış taşlara baktı. gökte bir doğan…

Yorum Bırak

UZAYDA ÜÇÜNCÜ GÜN

Yatar çöl kumlarının altında binlerce eğrilmiş iskelet. Omurgaları ezilmiş, yamyassı. Belki aç belki tok öldüler. Her piramidin yakınında toplu işçi mezarları. Kemik basınçtan düzleşir mi, kaç kilo taşıdılar? Çarpılmış, yamulmuş omurgalar. Binlerce… Bir gizem diyorlar şimdi. Uzaylılar inşa etti piramitleri. Heyacanla dinliyor turist kafileleri. Tanrıların arabalarını anlatan turist rehberinden on adım sonra başlıyor mezarlar. Mezar bile değil, üstü örtülmüş kuyular. Ses ulaşsa da kemiklere, darılmıyor ölüler. Ne farkeder ki? Nasılsa bin yıl sonra herkes yanlış anlaşılacak. Çalışırsın, kendini çölde kum zerrelerine çevirerek, yavaş yavaş yok olursun. Senden geriye kalan olmaz, yanlış anlamalardan başka. Bu yüzden ne zaman bunalıp, kitlense çalışmak…

Yorum Bırak

UZAYDA İKİNCİ GÜN

Milyarlarca yıldızın arasında, öyle bir köşede, yapayalnız, sessiz, defalarca, dön bakalım. Her yeri kaplayan o büyük sessizlik, çığlık atsan, sessizlik, kulak kabartsan sessizlik, aldırmasan sessizlik. Duymayan, konuşmayan uzay. Her şeyden önce çaresizlik. İnsanın derdi bu büyük sessizlik. Ezen, ağlatan. Onca bina, onca savaş, seven, sevilen, çiçekler, hamam böcekleri. Dönüp duruyor. Yanıt yok. yarın ölüp gideceğini bilip nasıl olur da çalışabilirsin, aşık olabilirsin? Bir hoş sada mı? Hadi ordan. Sessizliğin içinde bu akış mide bulandırır. Bir türlü denize ulaşamayan bu insanlık. Dinmeyen akış. Zıplayıp duran bir şaman yahut namaz kılan adam. Sessizlik. Sımsıkı kapanmış dudaklar. Dönüş devam ediyor, boşuna. Boşuna. Her…

Yorum Bırak

UZAYDA BİRİNCİ GÜN

Sabahtan beri doğan günden alamıyor gözünü. Uyandığı an daha doğru aslında. Uzayda sabahtan bahsetmek anlamsız. Dünya çevresinde yörüngeye oturmuş bir istasyonda ona söylenenleri yapacak. Bir kahraman olmayı ve uçmayı hayal ederken kendini burada buluverdi. Yarım saat sonra bir radyo istasyonuyla canlı bağlantı kurulacak. Yayın sırasında sevdiği kıza adayacağı şiiri cebinden çıkarıp bir defa daha tane tane okuyor içinden. Boşlukta yayılan sevda sözleri. Kağıdı katlayıp özenle geri koyuyor cebine. Doğduğu şehrin üstüne varıyor ışığın sınırı. Sevinçle bir ters takla atıyor, çatılarda beslenen güvercinler gibi. Muazzam bir sabah. On milyonlar uyandı az önce. Asya, afrika. Aynı anda kalktıklarının farkında bile değiller. Ne…

Yorum Bırak

UZUN SÜRDÜ BU BAHAR

sanki akıp giden bulutlar altında ağlamadı meydan sanki bu erguvanlar az gelmiş sanki martılar yolunu kaybetmemiş sanki damağımızda tadı şarabın yetmezmiş gibi sanki içimiz yanmadı çıplak kadın bacaklarına hiç bu çıldırtan akasya kokusu fazla artık yeter uzun sürdü bu  bahar

Yorum Bırak

BİR DÜŞÜNCEYİ ANLAMANIN EN İYİ YOLU

Bir düşünceyi anlamanın en iyi yolu ona ihanet etmekten geçer. O zaman kavramlar bir formülün parçaları olmaktan çıkar, berraklaşır, insani anlamlar kazanır. Hele iki üç defa dönmüş bir adamın bilgelik mertebesine erişmemesi için eşek olması gerekir veya kişilik bozukluğu vardır. Medyayı dolduran onca eski solcuyu isim isim düşünün. Bunlardan hangisi yeniden dönüp sosyalist olsa ağzımız açık kendini dinletecektir. Gerçekten en kafalılar ihanet ediyor olabilir.

Tek Yorum