Doymuyorsan, ihtiyacın o değildir.
Yorum BırakSYKLMLR Yazılar
an gelir ki kaybolursun yol bile gizler kendini yere düşmüş bir ateşsin söneceğin dünden belli rüzgârlara heveslisin değil mi sonu karanlık? öyle uzun, öyle yorgun yürüdükçe göreceksin
Yorum Bırak– konuştuklarımız, kopuk rüya parçaları gibiydi. belki saatlerce sürüyordu ama birkaç kelimeden ibaretti. – neydi o kelimeler? – uyandığımda söylesem olur mu? önce anlam vermeye çalışırsın. anlam veremediğin her şey anlamsızdır. yaşamak dışında bir zorunluluğun olmadığını hissedersin. hissettikçe daha hissiz sanırsın kendini. hislerinin kararlara yol açtığını bilmezsin. koşarak gidilecek yerler vardır, oyalanmak gereken yollar da. sense şarkını mırıldanarak yürürsün hep. ne kadar telaşlıysan, o kadar sükûnette. zamanını beklersin. sürenin dolmasını. çığlık atman gereken yerde saçma sapan susarsın. başkaları konuşur senin yerine.
2 Yorumson sözü söyleyen küfrü yiyecekti hep son gülen iyi ölecekti.
Tek Yorumdoğru yolda gittiğini sanarken birden bire fark edip sanki birileri seninle beraber yürüyormuş hissine her kapıldığında söylenen o özlü sözler gibi dokunaklı anlamlar çıkarıp anlamsızlığın hileyle de olsa aşıldığı noktada konuşulan konular arasından sana en uygun olan cümleyi izlek alarak bir şeye karar verirsin ya nedense en son aklına gelen ihtimali karşında bulur ondan kaçar gibi başka yollar arar gibi düşünüp durduğun o sessizlikler neden dediğin neden ama sen de bir uçurum kadar özgürlüğü hak edip bir uçurum kadar kendine doğruydun ki bunun hayata dönüşen özneleri olmadığından ne zaman bir önem keşfetsen sonunda bakıyorsun ki nesneleşip diğer tarafta bulduğunda kendini…
Yorum Bırak– sen gerçeklerden söz ettikçe ben gerçekliğimi yitiriyordum. bu durumdan kurtulmak için ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. – kurtulmak mı? – seni yargılayamazdım. hayatın kontrolden çıktığı an, onun bütünüyle kontrolünde olduğunu sandığın andır. artık etrafında olup biten her şeyin “sen öyle istediğin” için gerçekleştiğini düşünürsün. uçsuz bucaksız bir teslimiyete yelken açmışsındır. varsayımlarında boğulursun. gözünü açtığında karanlığın ortasında bulursun kendini. bu kez her şeyi baştan alır, daha ağır adımlarla, daha düz bir çizgide yürümeye çalışırsın. yol seni “gideceğin” yere götürür. başka bir yere gidemezsin zaten.
Yorum Bıraksiz bir umutsunuz bu kötümser dünyaya. elinizden her şey gelir, siz varsınız, daha ne? el ele tutuşmaya görün, mevsimler değişecek bir anda. göz göze geliniz, siz, ormanlar yeşerecek. inanın kıvılcım gibisiniz, aydınlığınız yeter. sizin baş edemeyeceğiniz bir şey yok bu dünyada. iş ki, “siz” olun, sizsiz kalmasın dünya. sizi anlamayanlar er geç farkına varacaklar. duyacakları pişmanlık, ömür boyu sürecek bir erdem denizinde boğacak onları. onlara bile faydanız dokunacak yani. içiniz elvermeyecek sonuçta. her defasında gülümseyeceksiniz bu güzel tablo karşısında. ve elbette o kadar önemsemeyeceksiniz yaptıklarınızı, bazen uzaktan el sallamakla yetineceksiniz. sizin varlığınız, inanın, hepimizi büyütecek.
Yorum Bırak– hep bir seçim yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. oysa sen sürekli, “karar vermek”ten bahsediyordun. bense buna bir türlü anlam veremiyordum. – peki hangisinin daha zor olduğuna karar verdin mi? – bu konuda bir seçim yapmak çok zordu. zaman zaman yönünü değiştiren olaylar yaşarsın. büyük bir dikkatle “asıl” yöne dönmeye çalışırken, bu çabanın, aslında tekrar yön değiştirmene sebep olduğunu fark edersin. o zaman da vardığın yeni noktanın (yeni yönün), ilerlemen gereken asıl yön olduğunu anlarsın (sanırsın). bu da yaşadıklarının ve yönünün aslında senin kontrolünde olmadığı anlamına gelir. bu noktada kontrolü tekrar kazanmak için yapman gereken, öncelikle, yönünü kabullenmek, en azından bir…
2 Yorumbiriktirdim sevdalarını sonbaharın… biriktirdim sevdalarını, sonbaharın deminde sezmiştim yağmura denk gelecek yersiz bir öfke vardı sancıya döndü ansızın umut beklenmedik bir yoldu yine yine yaklaşıyorduk bir yerlere, asi, usul sevgili! seni bekledim diye… “seni bekledim” diyebilmekten geçiyordu gün suskun duvarlar –ki ne olacaktı?– yüzüme bakıp durdular. öyle tenha tanıdım ki hayatı her sokakta her rüyada bağırmak yaşamaktan bizden bir imza bir iz –ikimiz– bir ses olsun istedim fazlasıyla susmuştum, karanlıktı… bir çaba, bir umut için… bir çaba, bir umut, içinden çıkılmaz işti ne zor kazançtı kimi ikimiz bir belki’ye anca yetiyorduk sabrın kanıtlarıydık bir anlamda buluştuğumuz yerler yağmalandı sonra çokça…
Tek Yorum– ilk kez hayallerinden söz ettin. sessizce dinledim. yapmakta olduğun şeyin farkına varıp susacaksın diye ödüm kopuyordu. – bazen “seslendirme”ye ihtiyaç duyar insan. ama sonuçta onlar o ânın hayalleridir. ne söyleyecektiysen, o an söylemeliydin. nasıl yargılayacaktıysan… – yargılamak mı? ben kurtuluşundan bahsediyorum. önünde öyle uzun bir yol vardır ki, her şeyi ölçüp biçmeye, üzerinde uzun uzun düşünmeye, etrafında olan bitenlerle ilgili ufak tefek deneyler yapmaya, hattâ canın sıkıldıkça oyunlar oynamaya alıştırmışsındır kendini. yaşayışında, bir-iki radikal dönüşüm dışında, küçük düzeltmeler ya da güncellemeler olur genellikle. güncelliğini yitirmiş bir kişiliğe sahip olmak seni olduğu kadar, çevrendekileri de sıkar. yani, “başkalarını”… başkalarının senin için…
Yorum Bırakdalga seslerine uyanıp pencereden baktım bir süre. hiçbir şey düşünmedim. gitmem gerekiyordu. nereye gideceğimi düşünmedim. susmayı öğreneceğim bir yere gitmeliydim herhalde. dilini bilmediğim bir yere belki. alışkanlıkları olmayan insanların arasına karışmalıydım. hiçbir şeye alışmamalıydım. aylar önce bu kuytu ilçede, yine bu otel odasında düşündüklerimle bir kıyıya varmıştım. o kıyıda ne kadar durduğumu hatırlamıyorum. belki birkaç hafta, belki birkaç ay. zaman, anlamını yitirmiş olmalı. önemli olan o kıyıda gördüklerimdi. her şeye bütün olarak baktığımda bir sonuca ulaşmıştım. hâttâ daha da ileri gidip, bir “kural” belirlemiştim. bir telaşla bu kuralı sınamak istediğim zamansa işe yaramamıştı. önce yanıldığımı, yanlış bir çıkarıma ulaştığımı düşündüm.…
Yorum Bırakvalizini teslim edip saate bakarsın. 6:30′u gösteriyordur. içini kemiren sessizlikten kurtulmanın zamanıdır. en uzun gece yaşanmıştır. birden ışıklar kararır. “çıt” yok. şüphesiz, oradaki en kutsal varlık sensindir o anda. katıksız bir duygudur bu. artık saklayacak yer de yoktur. teslim olmak gerekir. havaalanının ortasında korkuluk gibi dikilirsin bir süre… “gönder” nice sonra hayata dönersin işte… gözünü açtığında uzaklardan nurhak dağı görünür. ne kadardır uyuyorsun? ne gördün rüyanda? yağmur kümelerine girip çıkarak inişe geçildiği sırada içine tarifsiz bir sıkıntı dolar. nefes alamazsın. sebebiniyse birkaç saat sonra anlayacaksındır… bildiğin tüm maraş türküleri acı yüklüdür zaten. kahramansız bir öykü başlatırsın. zamansız. . . .…
Tek Yorumonca yıldan sonra, seni çok etkileyen ama bir türlü ne olduğunu hatırlayamadığın rüya ansızın aklına gelir tüm netliğiyle. dip‘lerde gezinirken aradığın yanıtların, bu netleşmeyle yakından ilgili olduğunu fark edersin. öyle ya! neydi o esrarengiz kaçışın anlamı? sebebi neydi peki? hangi rolü üstlenmiştin? nereye ve ne zamana kadar kaçman gerektiğini biliyor muydun? yoksa riskli bir doğaçlama mı planlamıştın? yüzeye ulaşabilmenle kaçışın arasında gerçekten bir bağlantı var mıydı? kaçış boyunca, asıl önemli olan dip‘te olmak mıydı, yoksa yüzeyde olmamak mı? bunların bir kısmına yanıtlar bulduğunu düşünsen de, yanıtların çoğunu, gün ışığında aramak zorundaydın. yani yüzey’de. peki ya rüya? ona daha çok var.
Yorum Bırak“açtım kollarımı, bekliyorum nicedir.”
Yorum Bırak