İçeriğe geç →

SYKLMLR Yazılar

BONA FELONUM

yirmi iki ufak not, muhtelif hediyelik eşya, peçeteye bir öpücük, ağlanmış bir mendil, zor durumda kalmamak için banyonun bir gözüne bırakılmış üç kadın pedi, bir pamuklu pijama (gri), otuz altı fotoğraf (biri vesikalık), çeşitli tarihlerde yazılmış on sekiz mektup, bir ruj, dibi kalmış bir allık (aynalı), saç kremi, biri seyahat tipi olmak üzere iki diş fırçası, bir kitap, teki sevişirken kaybedildiği için diğer teki de bırakılmış mor bir çorap (diğer teki bulunduğunda yanına kaldırılmak üzere), paketlendi, kaldırıldı. günün birinde biri, sen uyuklarken, pazar pazar, tatlı tatlı evi temizlemeye başlar. üzerinde gece verdiğin pijama. kollarını, paçalarını kıvırmış. başka yer yokmuş gibi…

Yorum Bırak

90+ 6: SON DÜDÜK

Şevket vardı. Altıpas şevket derdik. İmkan versen yatağı yorganı atar altıpasa, orda yatar; öyle tembel adam. Ama atıyor allahı var. Türkiye Kupası çeyrek final maçı, Zeytinburnu’yla… Şiir gibi top oynuyoruz, dört sıfır da mağlubuz. Dakika doksan artı altı. Maç bitti bitecek. Gözgöze geldik biz bunla. Hacı, orta sahanın az ilerisinden uzun bi orta kestim ben. İçerde de iki eleman var defans. Şevket iki defansın arasından bi rövaşataya kalktı, öyle bi hareket yok. Ben daha görmedim. Kaleci topu görmedi bile. Hepimiz baktık sadece. Seyirci bile bi düşündü sonra bağırdı anlıyo musun? Şevket o hızla hemen kalenin içinden topu aldı ama nası…

Yorum Bırak

DUA

Allah ne bilsin benim derdimi Selim abi ya? Manitası mı olmuş hiç? Ben Cemal Süreya’ya ediyom duayı. O gider anlatır.

Yorum Bırak

İTALİK

önünde eğilirken kendime önem atfetmeye çalışıyordum belki nazarında. dikkat çekmeye… zira italik son çaresidir yazarın.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; FERMATIN SON TEOREMİ

Nedir: Yolumu yönüm belirleyecek, demişti. Yolundaki ilk yerde kaldı; yolunu da yönünü de kaybetti. Yolundaki ilk yer onun son yönü oldu. Yönümü yolum belirleyecek, diye geçirmiştim ben de içimden. Yola çıkarken yönüm net olmadığından ilk yerde yolumu, dolayısıyla yönümü şaşırdım. Bunun için her “yer” benim için iki yol arasında bir yön oldu. Şimdi “yerde” ise, yoldayım demektir bu. Bir önemi yok aslında yola beraber çıkmamışken…

Tek Yorum

EŞİTTİR; ODALIK

Ankara’nın en bildik meyhanelerinin birinde demleniyorduk. Üç kişiydik sanırım. Masada o akşam tanıştığım berikinin arkadaşı yeni evlenmiş, parasızlıktan gelinin ailesinin evine yerleşmişler -sorarsan geçiciymiş- iç güveysiliğin zorluğunu anlatıp duruyordu masaya oturduğundan beri. Berikinin kim olduğunu hatırlamıyorum.. Konuştuğunu da. Uyuyor olabilir o sırada, bilmiyorum. Ben içgüveysiyi dinler gibi yapıp rakımı yudumluyordum. Gözden uzak, zorunlu meyhane masasında, can sıkıntısından, içtikçe uyuşuyordum. Gündemimizde ne vardı, anımsamıyorum. 2.kadehin sonuna doğru, iç güveysi durumunun iyi yanlarını anlatmaya geçmişken ve beriki bu sefer gerçekten uyuyorken, telefonla beni dışarıya konuşmaya çağırmıştı. O son konuşmamızda bana “hep böyle kal” dediğini hatırlıyorum. O günden beri de görmedim. Kuşkusuz iyi…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; BAY RİDGE

Bu Mc Kinley parkının hiç bir özelliği yok. Mc Kinley’in de bir özelliği yok. Elimdeki kitapçıkta sadece Amerikan başkanlarından biri olduğu yazıyor. Oysa ilginç bir hikayesi olacağını düşünmüştüm. Oturduğum banktan kalktım. Parkı boylu boyunca yürüdüm. Metronun altından geçerek 6. caddeye çıktım. 77. sokak yerine yanlışlıkla 78. sokağa dalmışım. Sokağın da herhangi bir özelliği yok. Sağlı sollu tek katlı evler, önlerinde çimlik alan, garaj, düzgün ve sıkıcı yollar… Sokağı bir uçtan bir uca yürümeye başladım. Aradığımı bulamayınca bir kafeye oturup kahve söyledim. Önümdeki notları açıp okumaya başladım; “Feragat, kelime anlamı olarak kişinin kendi isteği ile vazgeçmesidir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri…

Yorum Bırak

90+ 5: İTİKAT

olum geçen cahitlen oturuyoruz aynı böyle. o gün açıktı ama hava. hep ful yıldızdı yani biliyo musun? işte, ben gene aynı bu misal isyankâr konuştum tabi. yengeni anlattım falan filan… dedim o oldu bu oldu, böyleyken böyle. baya uzun uzun anlattım yani buna biliyo musun? ondan sonra kalktım, işicem aa oraya, senin oturduun yere. tam ben indirdim fermarı, çaaat enseye bi yedik şamarı biliyo musun? bi bağardı, kafası da güzel tabi, “inanmayosan tapmaycaksın götüm” dedi “çarpılırsın tabi”. aynen kafa açıldı benim anlatabildim mi o saniye. aynı şimdiki gibi oldum. ama yanlış anlama hani lafından dolayı değil. güzel konuştu cahit de…

Yorum Bırak

90+ 4: YAS

omuzlarım kırık dökük, başım önde, gözlerimi sehpaya dikmiş öylece oturuyordum. belki bir saattir, belki daha fazla. babam bi kaç kere girip çıktı salona. etrafımda dolaştı. gitti, geldi. nice sonra, hayatında ilk defa, iki elinde iki kadeh rakıyla girdi içeri. kadehleri sehpanın üzerine koyup önümde çömeldi. ben “neyin var”, “ne oldu” gibi bi şeyler sormasını bekliyordum. sağ eliyle ensemi kavrayıp, “balam” dedi. derin bi nefes çekip dudaklarını büzdü. ikimizin de gözleri doluyordu hızla. nefesini yavaşça bırakıp, “ölen ölmüş” dedi. “hadi cenazeyi kaldıralım”.

Yorum Bırak

90+ 3: DÖKÜK

“Kolay gelsin” demiştim sadece. Geçip dükkanıma oturacaktım. Yan dükkanın tadilatı başlayalı neredeyse iki hafta olmuştu. Gürültüsü patırtısı uzadıkça uzamış, artık tatsız bi hal almıştı. Üç gün önce dış duvarın sıvasını kazımaya başlamışlar, hem gürültülerinden hem toz pislikten benim dükkana da kimse uğramaz olmuştu. Bu “kolay gelsin” de öyle çıkmıştı işte ağzımdan. “Kolay gelsin”. İki haftadır içerinin işleriyle uğraşan ustalar yoktu bugün. Otuzlu yaşlarında, çelimsiz, uzun bi sigara içen, aydemir akbaş kılıklı bi usta gelmişti. “Usta ne zaman biter buranın işi” diye sorduğumda, “Abi ben Şevket, usta değilim kalfayım” cevabını duyunca ister istemez kanım ısındı kerataya. “Buranın işi de en kısa…

2 Yorum

90+ 2: KIRIK

Abdurrahman dayı, Antep’in ara sokaklarından birinde, hasır tabureli bi çay bahçesinde dalgın dalgın otururken yanaştı ahşap alçak masaya. “O sandalye benim nazarımda boştur delikanlı. Senden yana da boşsa bi çay da ben içeyim” dedi. İlk kelimesiyle kendime gelip yüzüne baktığımda dikkatimi önce çakır, hafif çekik gözleri çekti. Sonra pırıl pırıl, esmer yörük yüzü. “Buyur dayı” dedim gülümseyerek, “bence de boştur”. Altmışını devirmiş, burnundan üflediği sigara dumanıyla sararmış kır bıyıklarını eliyle düzeltip oturdu yanıma. Bir iki dakika öylece durduktan sonra “çay nasıl” diye girdi lafa. “Çay işte” dedim, “içiyoruz”. “E madem çaydır, ben de içeyim” dedi. Masadaki gazeteye bi göz attı,…

Yorum Bırak

GEÇİMLİK

öyle bir kıyıda, öyle bir buluşacağız ki bir gün seninle çırılçıplak kimliksiz…

Tek Yorum

ARŞİV

hep hikâye anlatmışız.

Tek Yorum

YÜZEY – SON: RÜYA

balkon ya da teras gibi bir yerden aşağıdaki kalabalığa bakıyorum. gözlerim telaşla “sen”i arıyor. herkesi, her yeri dikkatle inceliyorum. saatler, belki günler geçiyor. hiç beklenmedik bir anda merdivenlerden çıkarak yanıma geliyorsun ağır ağır. bir süre ses çıkarmadan ne yaptığımı anlamaya çalışıyorsun. sonra koluma dokunup varlığını, yanımdalığını işaret ediyorsun. başımı çevirip birkaç saniye (belki de birkaç gün) boyunca bakıyorum. hiçbir şey söylemeden, tekrar kalabalığa doğru çeviriyorum başımı. sıkıntı ve telaş içinde seni arıyorum. görebilsem yanına geleceğim. an gelir ki kaybolursun yol bile gizler kendini yere düşmüş bir ateşsin söneceğin dünden belli rüzgârlara heveslisin değil mi sonu karanlık? öyle uzun, öyle yorgun…

Yorum Bırak

YÜZEY – 21

– kaç zaman oldu? – çok. – hiç aklıma gelmezdi. kelimeler kulaklarında çınlar. sarsılırsın, içini korku kaplar bir anda. sıra sendedir artık. bu ihtimal üzerine hiç düşünmemişsindir. çünkü önce istersin, gerçekten isteyip istemediğine sonra karar verirsin. karar verebilirsen, o da. öfkeler, hayal kırıklıkları film şeridi gibi geçer gözlerinden. bir yandan kendinle dolar için, bir yandan acıyla… hayatı anlama şansı çıkar karşına. bir ses versen, her şey çözülecektir. sessizliğin çürütecektir yoksa. yeşermek de vardır işte, bilirsin! umutsuzca, çürümeyi seçersin. “hiç aklıma gelmezdi” dersin.

Yorum Bırak