İçeriğe geç →

SYKLMLR Yazılar

GÖZ GÖZ OLMUŞ GÖNLÜMÜZ, ET DEĞİL Kİ KANASIN

Bir kafir derviş oldum, havalar nasıl diye de sormuyorum, havalar beni sormayınca. Saçıldım gitti dünyaya, geri nasıl toparlarım hiç bilmiyorum. Ümitle doluyum ve şaşkınım, bir çocuk oldum bir adam. Herşey vaktini kollar. Kalpten içeri bir dil var, işte ondan başka da anlaşmanın imkanı yok galiba. Samimiyet ne kadar önemlidir, bizi göklere de çıkarır yerin dibine de sokar. Oysa kalbin içinde bir ev var, yer de bir, gök de bir. Yönsüz, şekilsiz şemalsiz bir ev. Peki ne var orada diye sorarsan, ben varım, benden sana bir selam.

Yorum Bırak

TAHSİN’LE BEN İÇTİK BUGÜN

Kıyıda bi masa seçtik, denize sıfır. Denizin çarşaf gibi olduğu akşam üstlerinden biriydi. Ufak bir koyun sonunda kayalıkların tam başladığı yerdeki mekana ilk kez geliyorduk. Hemen bir kaç adım yanımızdan yüz yüzelli metrelik kumsal başlıyor, karşı kayalıktaki diğer mekana kadar da hiç kimse görünmüyordu. Güneş karşı kayalıklara doğru hızla devriliyor, kumsaldaki şekillerin gölgeleri anbean bana doğru uzuyordu. Kış günü dersin ama hava sakin, dingin, esintisizdi. Sıcaklık üşütme sınırında olsa da üzerimiz sıkıydı. Yeteri kadar sigara, çakmakla masaya oturduk. Masa dört kişilikti. İki erkek olunca, bi ümit, hep dört kişilik masaya oturulur. Gece yalnız dışarı çıkarken yanına güneş gözlüğü almak gibi……

Tek Yorum

DÖRT BUÇUKTAN BEŞ

‘o kadar mutsuz oldum ki, bundan sonra mutluluktan hep yüz alsam, taş çatlasa kırk beş düşer karneye.’

Yorum Bırak

ÇEŞİT ÇEŞİT RAYİHA

“Kadir seni sevseydi iki bacağımın arasında uyumazdı dün öğlen”. Seval, Yeşim’in bu sözlerini duyunca gözlerinden ateşler çıkaracak kadar sinirlense de tek kelime etmeden, neredeyse koşarak eve döndü. Saçlarını fesleğenle kardı, iki memesinin arasına nergis yığladı. Basma elbisesinin üstten iki düğmesi açık, Kadir’in kapısına dayandı.Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş halde, kapıya öyle sert vuruyordu ki Kadir telaş ve korkuyla kapıya koştu. Açtım ki dağ, taş, ova, dere, tepe, tastamam bahar yığıldı üzerime. Gözlerim iki memesinin arasındaki karaltıda, öylece kalakalmışım. Üçe kadar saydı besbelli içinden. Memelerini esaslı bir seyrettirdi. Arkasından diziyle bir vurdu ki taşaklarıma… Vay anam vay ben ne ettim? “Bir daha…

Tek Yorum

MASAL – 4

o önde ben arkada, toz duman içinde bi kaç beş on zaman yürüdük. geceye kalır mıyız, uzak mı? deyince, ”ilk masalın mı?” diye sordu, gözüme sürekli kaçan tozlardan buruşmuş yüzümü kolumun arkasında tutarak evet der gibi başımı salladım. ”masal senin” dedi, sen istemeden güneş batmaz. ”batıyor ama?” diye sorunca durdu. toz, kuru otlar bi kaç saniye havada asılı kaldıktan sonra üzerime çökerken ”o zaman, sahip çık masalına” dedi. domates bahçesi koyu yeşil, kocaman yapraklı, koyu, devasa ağaçlarla çevrili uçsuz bucaksız bir alandı. ufka doğru bakınca gelincik tarlasına benziyordu. ”murlak ağacı bunlar” dedim. yürümeye başladığımızdan beri konuşmamıştık. ”bu mevsimde yaprakları insan…

Yorum Bırak

HAKKI

rüzgar esiyorsa onu serinletsin diyedir, yağmur yağıyorsa göz zevkinedir. hakkı bir şey istedi mi onu alacaktır ya, güzellikle istemeyi bile yediremez kendine. hiçbir siparişi standart isteyemez. makarna mı yiyecek hakkı? sosunu ayrı getirsinlerdir. su mu içecek? ne soğuk ne sıcak, tam kıvamında olacak. beş siparişin üçü en az, geri dönecek mutfağa, hakkı değerli olduğunu iy’ce bi’ hissedecek. hani hata yaptıkça yapmamayı öğrenir insan, acı çektikçe olgunlaşır, falan. günde en az beş kişinin kalbini kırar, on kişi fellik fellik kaçar hakkı’dan. o oralı bile olmaz. yüzüne bakan hiç acı çekmemiş sanar hakkı’yı, hiç hata yapmamış sanar ses tonuna aldanan. bütün terk…

Yorum Bırak

Mütareke

Seni kendi istediğim şekle sokmak için çok uğraştım, seni bir kalıba sokmaya çalıştım bugüne kadar üzgünüm, diye girdi söze Elif. Olduğun gibi sevmeyi beceremedim demek ki. Sabırsız davrandım belki de bilmiyorum. Hep değişmeni, benim sende değişmesini istediğim şeyleri hemen değiştirivermeni bekledim, olmayınca bunaldım. Halbuki çok da mühim şeyler değildi biliyorum. Önemsemedin sen de zaten pek. “Hayır hepsini önemsedim” diye araya girdim, hassasiyetim sesime işlemişti. “Hepsini önemsedim, haklı bulmadıklarımı uzun uzun konuştum seninle. Haklı bulduklarımı da değiştirmek için uğraştım. uğraşıyorum”. Elif, söyleyeceklerini unutmak korkusuyla hızla araya girdi, “neyse işte, demek ki bana yetmemiş ya da ben anlamamışım veya anlamazdan gelmişim bilmiyorum.…

Yorum Bırak

GOL OLUR

herhangi bir mahalle maçında üçüncü kornerden elde edilen penaltıyla gelen gol için sevinç nidaları atan, takım arkadaşlarının kucağına atlayan, veya timsah yürüyüşü yapan neredeyse hiç görülmemiştir. golü atarsın sonra maç devam eder. ama golü yiyen taraf için durum her zaman sinir bozucudur. topu kornere çıkarmama konusunda özen göstermeyene sinir olma hakkı mahfuzdur. öte yandan gol hukuken geçersizdir. kornerden penaltı, korner kullanılamayacak kadar dar alanlarda oynarken uygulanır. ama ne evrensel futbol kurallarında böyle bir denklik vardır, zira penaltıların gole dönüşme oranları kornerlerden elde edilen gollerin üç katından kat be kat fazladır, ne de bu kuralın oynayanların vicdanında tartışmasız müsbet bir yeri.…

Yorum Bırak

YOLLAR SÖYLETİR – 10

ölüler dirilirdi, çıkamazdım ki otelden ben otelden hiç çıkamazdım ki edip cansever valizi topladın. banyoda diş fırçan, şampuanın kalmıştır. prizde şarj aleti, klasik. odaya girer girmez bir sigara yakmıştın pencerenin önünde. perdeyi hafif aralayıp, üç dört hafta boyunca bakacağın görüntüyü çekmiştin içine. giderken de öyle yapacaksındır, klasik. hepsi aynı. içeri girersin ve hangi şehirde olduğunun önemi kalmaz. antep de olabilir, zonguldak da. fark etmez. yatak, koltuk, banyo, havlu, loş ışık, televizyon, pencere, içki, kitap, sigara, sessizlik… yalnızlık. ilk ne zaman başkalarının yalnızlıklarıyla konuşmaya çalıştın, odalarda bıraktıkları? ne zaman dalaştın ilk? ve neden aşık oldun ki otel yalnızlığına? veda zamanı. ünlü…

Yorum Bırak

Yuvarlanma

virgülün sağındaki ilk basamaktım oysa ki. bir’e tamamlanmaya en yakını, en hevesli olanı.

Yorum Bırak

AN; EŞLENİK

– neredesin? dedi. gerçekten nerede olduğumu mu merak etti, yoksa orada olduğunu mu belirtmek istedi anlamadım. birincisi de ikincisi de bencileyin önemsiz, hatta aynı, orada değilsem. birincisi de ikincisi de sencileyin önemli, çok farklı, burada değilsen. merak işte. sonra..çok az zaman sonra kendi kendime sordum: -neredeyim ben? bu soruyu bir yerde olmak istediğim/dilediğim  için mi yoksa gerçekten merak ettiğim için mi sorduğuma karar veremedim birincisi, bencileyin de sencileyin de önemsiz; soruyu kendi kendime sorduğum için. ikincisi   -de-   bencileyin ve sencileyin önemsiz; soruyu kendi kendime sordurttuğun için. en basiti böyle.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; METELİK VERİN BANA

-kharon sen misin? -benim… -beni girişten yolladılar anam, karşıya geçirecekmişsin. -zor…paran var mı? -ne parası, yok para. -olmaz o zaman. -kardeşim bizde kefenin cebi yok derler.  öldükten sonra aklayıp paklıyolar, kıçına pamuk tıkayıp yolluyorlar buraya. ne bileyim para lazım olacağını. -kalırsın o zaman burada. arafta… -bak güzel kardeşim, para yok ama boğma erik rakım var. imamdan nasıl kaçırdığımı bi ben bilirim. -o ne ki? -aa, sen boğma rakıyı bilmiyor musun? anlatayım bak. sen önce tut şu elimi, yavaş yavaş, hah şöyle.. sür, sen sür. anlatıyorum ben.. şimdi bu boğma rakı dedikleri efendime söyliyim erik olsun, incir olsun bilumum…. teşekkür ederim

Yorum Bırak

EŞİTTİR; ORANGE (BORGES?)

insanları sevmem. ama bu turan’ı başka türlü sevmiyorum. onun dışında tanıdığım tek turan  rıfat ılgaz’ın hababam sınıfı kitabındaki “sidikli turan” olduğu için ben de ona çok düşünmeden (daha doğrusu düşünmeye gerek duymadan)  bu lakabı yapıştırdım: “sidikli” … geceleri altına kaçırıyor mu kaçırmıyor mu bilemem. o karısı ile kendi arasındaki sorunu. benim için cisimleri, olayları,  kişileri birbirine karıştırmamanın tek yolu onları kendimce kodlamak. sidikli turan işte. nedeni neyse ne, hiç sevmiyorum bu adamı. dairede çalışırken  ankara  için görevlendirme yazısı önüme geldiğinde turan’ın da  ismini gördüğümde ağzıma ekşi bir tad geldi. sonra görevlendirmenin kısa vadeli evrak götürmekten ibaret olduğunu öğrenince rahatlar gibi…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; “SABAHLARI BALIĞA BEN ÇIKARIM”

bugün tüm öğleden sonra çalıştım. iki kişiyle tartıştım. iki kişi de bana çay ısmarladı. tartışmaların ve ısmarlanan çayların nedeni aynı olduğu için gündelik hayatla o an fitleştik. akşam beş buçukta eve geldim. duş aldım. ayaküstü bir şeyler atıştırdım. mutfak tezgahının önünde gazete kağıdına sarılı avakadoyu görünce hemen işe koyuldum; önce keskin bir bıçakla dikine kesip kabuğunu sıyırdım. çorba kaşığı ile ayıklayıp bir tane limon, bir tane rendelenmiş ince diş sarımsak ve bir tutam tuz ile çatalla eze eze pütür pütür kalacak kıvama getirdim. balkona yuvarlak masayı çıkardım. ince belli bardağa yarıdan biraz fazla rakı, üstüne bir parmak su koydum. yeni…

Yorum Bırak