2 İnsan içine çıkalı neredeyse bir ay oldu. Dün yeni bir aşamayı geçmeye karar verip Zehra’yı aradım. Son sevgili Zehra. Yakınına taşındığımdan bahsettim. Olan biteni merakla dinledi. Mutlaka görüşelim diyerek bitirdik konuşmayı. Sabah, uyanmadan önceki son rüyamda değişiklikleri kaydettin mi dedi annem, “kaydetmeden çıkmasaydın. Silinir gider aklından”. Öğleden sonra dışarı çıktım. Güneş gözlüklerinin beni rahatlattığını keşfettim geçenlerde. Onu da unutmadan söyleyeyim. Güneş gözlüğüyle dolaşınca daha rahat hissediyorum kendimi. Epeyce dolaştım. Gece cesurca bir adım daha atarak kalabalık bir bara girdim. Tanıştığım güzel memeli kızla sık sık kapıya sohbet etmeye çıktık. İnsanlara epeyce ilginç geliyordu hikayem. Sohbetin bir yerinde, “içeriye girmeden…
Yorum BırakSYKLMLR Yazılar
Metin, bir yıl önce anne babasını birer ay arayla kaybettikten sonra evdeki eşyalara hiç dokunmadan yeni bir ev tutmuş. “Annem babam ölünce proje patladı hocam. Çıkmak gerekti. Tam deli olacaktım yoksa. Ufak bir ev buldum. Eski evi öylece bırakıp, kendi eşyalarımı aldım çıktım. Bizimkilerden kalan birikmiş para vardı. Bir süre kafayı toplayana kadar onunla idare edeyim, sonra da ya eski işi devam ettiririm veya bakarım yeni bir şeyler diye düşündüm. Sonrasını da yazdım işte senin deftere. Çuvalladım. Sana anlattığım gibi oldu. Bir bak istersen sonra konuşalım” diye özetledi son görüşmemizden bu yana olan biteni. Sözlerinin sonunda da üç yıl önce…
Yorum BırakMetin’le bu iletişim kanalını yakaladıktan sonra, görüşmelerimiz bir yıldan biraz fazla süre devam etti. Bir kaç kez, o olmadan ailesiyle de görüştüm. Bu görüşmeler neticesinde Metin’le ulaşabildiğimiz son nokta artık kendisini kapattığı o surların içinden çıkıp yeniden dış dünyaya adım atmak değildi belki ama eğer bir gün bunu arzu ederse, bu isteğini bastırmayacak, üzerine cesaretle gidecekti. Kimbilir belki bu istek hiçbir zaman uyanmayacaktı ama halinden memnun bir insandan bunun üzerinde bir gayret beklemek de anlamsız olacaktı. Zira Metin bir noktada kendisinde bir rahatsızlık olduğunu kabul etse de bu rahatsızlıkla yaşamanın bir yolunu bulmuştu. Ruh halini çalkantısız, durağan hale getiren bu,…
Yorum Bırak“Madem öyle, anlatayım hocam” diyerek girdi söze. “Kafanı çok şişirmeyeceğim, hikaye aslında çok basit. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yaşıyorum. İnsanlarla, hayatla, kendimle, dünyayla olan ilişkimde ne kadar çabalarsam çabalayayım aynı hataları belli bir döngüde tekrarlıyorum. Bunun farkına varmadan önce bu çok trajik, çok yorucu bir durum değildi. Farkında değilsin çünkü. Ama bir kaç yıl önce farkına vardım ki, her şey aynı. Arkadaşlar, evler, şehirler, sevgililer değişiyor ama sonuç hep aynı. Ne kadar çabalarsam çabalayayım değiştiremiyorum kendimi. Olmuyor. Aynı sırayla aynı mutluluk ya da hayal kırıklıkları, çekilen, çektirilen acılar falan filan. Ben de bıraktım hocam. Kepengi indirdim. Dükkanı kapattım. Mevzu bu”.…
Yorum Bırak“Metin defterine bakabilir miyim?” sorusuna cevap almayı beklemek tuhaf olurdu ama değişik kelimelerle birkaç kez daha sordum. Sonra, izninle alıyorum diyerek deftere gözatmaya koyuldum. Anlaşılması güç metinler arasında etkilendiğim cümleler çıktıkça, hem yüz ifademle hem de konuşarak beğenimi ifade etmeye çalışmamın Metin’de bir karşılık bulacağını, ilgisini bana yönlendireceğini umsam da Metin boş gözlerle odayı süzmeyi sürdürdü. O gün Metin’in ağzından tek kelime çıkmadı, yüz ifadesi değişmedi. Daha ayrıntılı incelemek için annesinden ve tabii Metin’den rica ederek defterin bir kopyasını aldım. Sonraki bir kaç görüşme boyunca, hareketlerinden, mimiklerinden anlayabildiğim kadarıyla yavaş yavaş bir yakınlık kurabildik. Ancak ağzından ilk kelimenin çıkması için…
Yorum BırakÖykünün tamamını buraya tıklayarak PDF formatında indirebilirsiniz. Metin, Metinciğim, Metin Bey oğlum, Metin Kardeşim, Meto, Metin oğlum, Metin Abi, Metin Bey. Metin bunların hepsiydi. Otuz üç yaşında, orta boylu, yakışıklı, sarışın mavi gözlü, iyi eğitim almış, bugüne dek yaptıklarına bakılırsa zeki, yetenekli bir adam. Sonra bir gün ne olmuşsa olmuş, bana getirdiler. Karşıma oturduğunda bu yukarıda saydıklarımın hiçbiri kalmamıştı elinde. Annesinin anlattığına göre, etrafına kapısı olmayan yüksekçe bir sur örmüş, içeride öylece yaşamaya başlamıştı. İşini, sosyal ilişkilerini bir anda bırakıp ailesinin yanına dönmüş, babasıyla evin bir odasını küçük bir ahşap atölyesine çevirerek ürettiği ahşap hediyelik eşyalarla hayatını sürdürmeye başlamıştı. Sabah…
Yorum Bırakİkinci yetmişliğin ortalarına gelince memleketi kurtarmaya başlamıştık tabii. Ne fikirler ne teoriler, ne galiz küfürler… Şöyle olurdu böyle olmazdı, Cia’lar Mossad’lar, de-facto durumlar, reel-politikler… O dakkaya kadar şen şakrak muhabbette olan Yusuf baba istifini hiç bozmadan sessiz sessiz dinliyordu bizi. Bazen gözü dalıyor, bazen konuşana doğru boş boş bakıyordu. Nice sonra Coşkun, Yusuf baba’ya dönüp, “baba sen ne diyosun bu işlere, n’olacak bu ülke” deyince, Yusuf baba, “Coşkuncum” dedi, hafif de dili dolaşarak, bizim, dedi malzemeci Süreyya’yı bilirsin”. Coşkun biliyorum manasında başını sallayınca Yusuf baba bize dönüp, Beşiktaş’ın malzemecisi, otuz senelik, diye açıkladı. Biz de hikayenin devamını merak eden gözlerle…
Yorum BırakBu eski şehir midir? Ne ellerim küçük ne ben çocuğum. Teyzem hayatta değil üstelik. Teyzem öldüyse ben hayatta olamam aslında veya ben yaşıyorsam o ölmüş olamaz diyelim. Okuldan döndüğüm uzun daracık sokak. Değil elbet, bu o eski şehir değil. Kaldırımlarına vura vura kendimi kahrettiğim. Bu kabarıp sönen de kim, anne olan, çocuk olan, kurulup şehir olan, yıkılıp dökülen sonra? Üzerinden ordular geçen, gençken yaşlanıp kuruyan. Bir toz bulutuyum ben, bozkırdan kabarıp gelen. Söylesene sen kimsin, aşık olunan, cinayete kurban giden? Ne ellerim küçük ne ben çocuğum, yok bu o Eskişehir değil. Siyah beyaz bir kedi, bir kış günü, çıtırdayan bir…
Yorum BırakHep yenide gönlümüz. Yeni gelince nasıl da ümitle doluyoruz. En çok yeniyi seviyoruz. Otel odaları bile elden gelse her girişimizde değişse, aaaa desek, duşa bak. Bisikletimiz, arabamız, sevdiğimiz, kendimiz her baktığımızda değişsek, her bakışımız bir başka olsa, bir sevecen bir öfkeli, bir mavi, bir siyah. Biz ölsek dirimiz gelse. Dirimiz gelip değişmiş yolu şaşırsa. Manavdan yeşil bir elma alıp eve mavi bir kirazla varsak. Yeni gelse, gene gelse, ara vermeden gelse. Daha yenisi, yenimiz gelse, tozu dumana katsa, yıkıp ardına bile bakmasa, göğsümüz bir çiçek gibi açılır ferahlardı o zaman, o zaman galiba yaşadığımızı dahi iddia ederdik. Dirilirdik, hep taze,…
Yorum Bırakİlk sayısını Şubat ayında çıkarttığımız SYKLMLR Fanzin’in ikinci sayısı basıldı ve kitabevlerinde yerini aldı. SYKLMLR Fanzin’in ikinci sayısını İstanbul’da Mephisto Kitabevi İstiklal Caddesi şubesinde ve Sosyal Kitabevi Kadıköy şubesinde bulabilirsiniz. İstanbul dışından fanzini edinmek isteyenler iletişim sayfamızdan bize ulaşarak adreslerini bırakırlarsa posta yoluyla ödemeli olarak gönderebiliriz.
Yorum Bırak“kızlar senin ne kadar okuyup yazdığına bakmıyo ki. bu işler onlara puan değil, olsa olsa averaj görünür. sen önce puanı alacaksın. averajı siktir et. averaja bırakma.”
Yorum BırakGüzelim gelip kıvrılır göğsüme, evet derim. Sevişmemizin şiddeti çektiğimiz acılarla doğru orantılıdır. Ne kadar kalp kırdıysak. Ve ne kadar ezildiysek. Hayır derim, sizler acı çekmemişsiniz. Yoksa sevişirken birbirinizi ısırırdınız. Yıldızlar ve çiçekler üstüne düşünmekten ve neden bazı kelimelerin tınısının kulağa güzel geldiğini merak etmekten yalnız düşmüşüz. Sahi neden? Bak, yalnızlığımız ne büyük bir saçmalık. Bir arı gelip kondu beyaz papatyaya ve yalnızlığımıza son verdi. Derim bir anda oluverir her şey. Bir anda doğar güneş, bir anda çocuk olur büyür bebek. Bir anda. Bu fikir yıkar bizi, temizler, aklar paklar mis gibi… Bir anda olur her şey, bir anda. Eskimiz yenimiz…
Yorum BırakYeşil bir yaprak döne döne düşüyor yeşil bir suya. Suyun içinden kaynıyor koyu yeşil ışıklar ve derin kara yeşil yosunlar. Sazlıktan havalandı kuşlar. O anda asılı kaldım. Oyunu bırakamamışım, annem de kızacak. Ellerimle ağzımı kapamışım, kulaklarım da kızarmış, işte o anda kala kaldım. Derin uykularda mışıl mışıl büyürüz, bir günde. Üstümüze atılmış bir battaniye, battaniyeye işlenmiş yıldızlar, dünyalar, bir koca ay, afrika, evet bütün afrika ve bütün vahşi hayvanlar, güzel kızlar ki çok güzel kızlar biraz da vahşi hayvanlara dahildir, korna sesleri, renkli balonlar, itfaiyeci kamyonları, vapur düdükleri. Çekerim kafamın üstüne, canavarlar gelip de yemeden. Çocuğum, derin uykularda mışıl mışıl.…
Yorum BırakBir gece ansızın uyandım. Hangi şehre gitsem aynı… Yersiz yurtsuz olmak ne güzel. Sağım yok, solum yok. İçim yok, dışım yok. Hiç bir yerdeyim, her yerdeyim, kimsesizim, herkes olmuşum. Ve bunu seviyorum, vatansız olmayı seviyorum.
Yorum Bırak1. çevirmenin notu: anadili mi unutsam artık ne yapsam? sana kendi dilimde teslim olmasam? 2. yükleme soru sormak: “bir fiil ne zaman yüklem olur?” 3. – bu şehir kimseyi sırtından atmıyor bak. – düşenin de ağıtını yakmıyor ama… 4. sen durumu sendromu bu güz eksiktir gayrı, ‘sen durumundan’. 5. “bonibon” aldım geçende. oturdum yedim. ağır ağır, renkli renkli, düşünceli. beni ben yapan her şey solup gidiyor. 6. “o” kadar kararlısın, “n” kadar uysal. 7. mutluluğu mutluyla paylaşmak ister mutsuzluğu mutsuzla insan girdap gibidir 8. ilişki, yokuş yukarı ittiğin kamyon gibiyse eninde sonunda altında kalacaksın anılar da paramparça olacak 9. cemal…
Yorum Bırak