Size gereksiz derecede duygusal davrandım, özür dilerim. Bol bol düşüncesizliğim ve kabalıklarım oldu, onlar için de özür dilerim. Bazen ölmenizi diledim doğrusu, keşke yok olsaydınız, bunun için sizden özür dilemedim, bunun sizle ne ilgisi var, bu benle tanrı arasında bir mesele. Sonra mesela özür dilediğim için de özür dilerim, böyle durduk yerde gene duygusal tonu yüksek bir çıkış bak, durduk yerde huzurunuzu kaçırdım şimdi. Gerçi sizin de daha ince bir tavrı hakettiğiniz şüpheli, layığınız bu kadar diyelim. Lise duvarına yazmışlar, seni sevmek ölmelerin en güzeli. İki gün sonra yanında başka bir yazı, sevmek ölümse, sana bi koyum gülümse. İşte bu,…
Yorum BırakSYKLMLR Yazılar
Ellerini bırakmak istemedim, daha fazla tutmayı ise bilmiyordum. Bıraktı ellerimi, yüzünü denize döndü, denizin sessizliğine büründü. “Aynıyım ben. Aşka, hayata dair bir cevap varsa ve cevap her gün yenilenmezse cevap olmuyormuş. Aynı olamadığım yer burası sanırım. ” Dönüp bana baktı. Sorusunu bakışlarıyla sordu, çoğu zaman yaptığı gibi. “Savrulmak gibi. Bir şey olmayınca, her şeyi hiç bir şeye dönüştürmek belki. Şehrin iki yakası bu yüzden yok benim için.” “Yaptım dediğin şey kolay sanıyorsun. Senin ki sadece yaptığını sanmak.” “Ben nasıl tanımlandığı ile ilgilenmiyorum. Beni sadece sen hayata düşürebildin, sonrası.. Sonra ben seni çaldım ‘yaşamaktan’. Kolay değilmiş sahiplenmek.” “Sonra, yazmak, izlemek, düşlemek…
Yorum BırakAylar önceydi. Vapur iskelesinin yanında denizle karayı ayıran duvarın üzerine bir arkadaşım için aldığın kitapları bırakmış sigara içiyordum. Kalabalığın arasında siyah sırt çantası, elinde iple bağlanmış mukavva bir kağıda sarılı eski postaları hatırlatan bir kutu, yüzünde o kalabalıktaki hiç kimsenin yüzünde olmayan, güne, güneşe, denize iyi ki varım dedirten bir ifade, bir telaşla önümden geçti. Öylece kaldım ben. Arkasından bakarken vapura binip kayboldu. Hemen kitapları alıp peşinden koştum. Vapura ben de binecektim ki, biletim olmadığından turnikeden geçemedim. Bilet gişesine vardığımda önümde üç dört kişi vardı. En öndeki adam, bozuk para yüzünden biletçi ile tartışmaya girmiş oyalanırken bir yandan onları, bir…
Yorum Bırakİlk kez gece üçü geçtikten sonra arabaya binmeden bir sigara daha içeyim diye otoparkın karanlığında gezerken farketmiştim. Otopark ile limanı ayıran, yerden bir metre yüksekliğindeki paslanmış sürgülü demir kapı bozuktu. Bir iki iteklemeden sonra zorda olsa yerinden oynamış, insanın içini gıcıklayan sesiyle demir sürgü bir arabanın geçeceği kadar açılmıştı. O saatte etrafta kimse olmadığından limana geçmiş biraz gezmiş, konteynırlara, sıra bekleyen tırlara, vinçlere, kuru yük gemilerine, tren hatlarına bakmış, bekçilere yakalanmamak için çok oyalanmadan hızlıca geri otoparka dönüp kayıpıyı kapatmıştım. Bir başka gün de gündüz vakti, yine sigara içme bahanesi ile kapının ve kapıdan geçtikten sonra ilk konteynırlar ile tren…
Yorum BırakTA TAK ta tak, TA TAK ta tak Kahvede ayaklarını böyle vuruyordu yere. Yeni yetmelerden biri, abi dedi neden tren oldun? Neden araba değil, tır değil, otobüs değil tren? “Ona ben karar vermedim” dedi. Oğlandan geleceği belli “kim verdi?” sorusuna mahal vermeden devam etti: “Ama iyi etmiş. Benim kafadaki kalabalık başka şeye sığmazdı”. Bu cevap üzerine düşünme ihtiyacı bile hissetmeden “Kim karar verdi?” sorusu geldi tabii. Tak ta ta tak TAK tak tak, tak ta ta tak TAK tak tak, hızlandı düzde. İyice hızını alınca “eben” dedi “eben”, “o bakıyor tren işlerine”. Makasta hiç beklemeden bi’kaç yakın akrabadan daha samimiyetle…
Yorum BırakTelevizyona dalmış otururken birden huysuzlandı. Ayaklarıyla yerdeki kilimi tortop ederken sinirli sinirli kişniyordu. Sonra koşarak dış kapıyı, sonra apartman kapısını, sitenin kapısını açıp kendini uzunca, ama epey uzunca bir parka attı. Geminden rahatsızlığını ani baş hareketleriyle belli ederek koştu. Upuzun parkın sonuna kadar koştu. Döndü başa kadar yine koştu. Biraz ot yedi. Küçük bir kız başını okşadı. Annesi koşup korkuyla kucaklayarak hızla uzaklaştırdı küçük kızı. Biraz daha ot yedi. Parkın bekçisi uzaklardan “höööy” deyince kaçtı. Durduğunda buharlar çıkıyordu bedeninden. Dudaklarını sert sert titreterek nefes verdi bir süre. Ufuktan hemen önceki boş tepelere dalıp yılkı mı olmalı acaba diye düşündü. Çok…
Yorum BırakDüşsem dalımdan toprağa, köklenir ağaç olurum belki dedi. Mevsiminde ama. Şubat sonu yağmurlu bir günün akşamında karısıyla vedalaşıp attı kendini dördüncü kattan aşağı, bahçeye. Üç omuruyla bir kolu, bir de yüzüne çarpan dizi yüzünden burnunu kırdı. Ölmedi. Karısı kızdı ertesi gün hastanede uyandığında; diyeydin dedi, ben ekerdim seni. Hiç aklına gelmemiş olan bu fikri duyunca bir üzüldü bir üzüldü… “Ben ne bileyim” der gibi baktı yatağın kenarına ilişik karısına. Ha bir de, eline iki kere tıp tıp vurup eliyle, “sağol” diye inledi.
Yorum Bırakİşte bunlar hep senin de bildiklerin, hatırlatıverdim. Zeytin ağacı üç asır nasıl kesmiyorsa ağaç olmayı, bak bir soluk olsun durmadan dikkat et, üç yüz yıl ara vermeden bir iş yapıyor, işte aşk da aşk olmaya bir son bulamaz. Biz dersimizi bitirelim. Dağılın tenefüs vakti. İki soluk arası serbestsiniz.
Yorum BırakDostlar hep soruyor, aynı anda iki kişiye aşık olunur mu? Onlara cevabım, biz aşık olmayız, aşk biz olur, aşk biz olunca kendimizi aşık belleriz. Aşk gelir konar, aşkın varlığını var olduk sanırız, kalkar göçer biz biteriz, buna da aşk bitti deriz. Aşk bizdir, biz aşk değiliz. Soruya şimdi dönelim, evet nadir de olsa 2 kişiye de, 5 kişiye de aşık olunur, bir’den hepe varamadıysa çok’dan bire düşer. Aşk gelir bir göğse bu şekilde konar. Diğer göğüslerde bunun acısını duyan da kendidir bak. Bunun için kimseye de hesap verecek değildir. Hesap vermek aşkın huyu değildir.
Yorum BırakDostlar hep soruyor, aşkın ömrü ne kadar? Aşk ortaya çıktığı anda biter, o anın uzunluğu ne kadar? Ben şu kıza 3 yıl aşıktım diyor. Sen o kıza o 3 yıl boyunca her an tekrar aşık oldun. Tekrar edelim mi, aşk bir andır, o anın uzunluğuna senin ömrün denir. Bu yüzden evren her an yıkılıp yeniden kurulur, aşkın huyudur bu.
Yorum BırakDostlar hep soruyor, aşk neden geçicidir diyorlar. Bak aşık adama görecelik falan anlatamazsın o anda, demokratik de değildir aşk. Aşk neden geçicidir? E cevap verelim artık o zaman, ortamlara bir faydamız olsun. Aşığın başına ne gelmiş? Aşık kendini unutunca, kendini bulmuş, buna da aşk demiş. Sonra ikinci defa nasıl kaybediyor kendini de aşk bitiyor? Bulduğu kendi, bir hayal de ondan durmuyor yerinde. Yani biten aşk değil, kendisi bitiyor. Peki kendi neden son bulmuyor? Aşk ona yeni bir hayal kurduruyor. Zaten bak bütün bir alem sürekli değişmekte, alem de bir hayale aşık senin gibi, varlık hayali bu anla. Bu durumu genle-daha…
Yorum BırakKaradır işin aslı, asıl soran kaldıysa Aydınlığa çıktığında iş bitmiştir artık. İki karada buldu insan ne bulduysa, Bir gece bir toprak. Toprağın bağrını deş de bak, pazar yeri kurulur Renkler, kokular, cümbüş. Çilek kırmızı kavun mayhoş, pazarcı bağırıyor Toprak kara, toprak sessiz… Karadır işin aslı, asıl soran kaldıysa Aydınlığa çıktığında iş bitmiştir artık. Gün kuruldu geceden, senin haberin yok, Sonrası bir kristal ışık, vakte bölünmüş zaman. Karadır, Güneş doğup geldi içinden, Dost kara, Kadın kara, Er kara, Kapkaradır işin aslı.
Yorum BırakAslında biliyorum her şeyi. Kahkahanın, aynı yüzde, ağıda döndüğü yeri yazıyorum ben.
Yorum BırakHer kadın başka bir hayat demek. Yaşayabildin mi, sözün kısası.
Yorum BırakNizamiyenin sabah nöbetine selamı düzgün olan nisbeten eski bir asker yazılır, kendi tabirleriyle “dede”lerden biri. Ben geleceğim diye. Ben köşeyi arabayla dönerken yavaşlarım, o sırada nöbetçi beni görüp kulübeden çıkar, esas duruşunu gösterip güzel bi selam çakar, ben geçtikten sonra da döner girer içeri. İşte o gün yenilerden Oğuz garibimi gece 3-5 nöbetine yazmışlar ama ondan sonraki nöbetçi gelmeyince yerinden ayrılamamış. Yedi gibi ben gelince nizamiyenin kapısı açıldı çıktı bu delikanlı. Kuru göt bişey ama dik yani, tam asker çeviği. Esas duruşu gösterdi, eli selama bi çaktı… O hareketteki rüzgar sesini duyduk yani şoförle ben. Serhat’a dedim bu oğlan yatsın…
Yorum Bırak