Kaçın. Gördüğünüz yerde kaçın. Sohbetinde bulunmayın. Bastığı dergiyi almayın. Yazdığı kitabı okumayın. Bırakın yavaşça açlıktan, havasızlıktan veya kimse onu dinlemediğinden ölsün. Eski verem savaş dispanserlerinde kapı kollarına balgamlarını süren hastalar gibidirler. Hasta, güçsüz ve ümitsiz. Ümitsizlikleri öyle kök salmıştır ki, diğer insanların rahatı onlara batar, beceriksizliklerini vicdani bir torpidoya çevirip sallarlar, artık kime denk gelirse. Derinden gelen bir ses tonuyla sorarlar, böylesi bir çağda yazmak? Sen sorunun devamını bir iki saniye merak edersin, ama devamında pek bir şey gelmez. O zaman anlarsın ki böylesi bir insanlık manzarası içinde yazmayı, gülmeyi, çocuk yapmayı düşünecek kadar kalın kafalısın. Hay ben kafamın içine…
Yorum BırakSYKLMLR Yazılar
… Bak bak, onu siktiret şimdi bak hikayeyi dinle. Temmuz’un ortası İstanbul’dayız. İstanbul gene yüz elli beş derece amına koyim. Beşiktaş’ta rakı masası full artı full artı promosyonlar. Kafalar filim ama porno filim. Eksiği yok fazlası var, bin üç yüz promil tapagaz dramdayız. Metin hatunu terketmiş ağlıyor ben n’aptım diye. Gerizekalı pişman olmuş dönecek, karı üç günde yeni manita yapmış, bu da bize fotoğrafını gösteriyo. Eleman İtalyan milli takımının aynısı amına koyim. Hiç bi’şey yapmadan dursa milli gururumuz. Bi’şey diyemiyoz tabi biz. Yenge adına sevinçliyiz. Ama tabi boş boş da konuşuyoz. İşte ya evlenseydiniz, yok efendim düğünden önce filan olsaydı.…
Yorum BırakÜniversite öğrencisi olmanın en kötü yanı ne kadar cahil olduğundan habersiz olmandır. Üniversite öğrencisi olmanın en iyi yanı ne kadar aptal olduğundan habersiz olmandır. Öyle veya böyle gene de fitsin sonuçta.
Yorum BırakTamam olan Bir. Bir’den düş şimdi. Düştükçe işte gördüğün ne varsa…
Yorum BırakBenim kız feminist olmuş diyor teyzem, ütü yapmamak için gitti feminist oldu.
Yorum BırakKimi ve neyi ne kadar ciddiye almalı? Yıllarca yaşamadan değerliyle değersiz bilinmiyor, bilinince de geç kalınmış olabiliyor.
Yorum BırakGeçip gitti giden, Geçen benim, zaman değil. Gene mi çok ciddiye aldık Yoksa kendimizi Kendimiz yoksak ya… Samanyolu hap edip Özümüze İçdiydik çok şükür. Biz yeni yeniciyiz kardeş, Yeni yeni’yi özler dururuz.
Yorum BırakDepresyon insanı filozof yapar. Tabi boktan bir filozof. Biz de sigaraları yakmış bilmem kaçıncısını tüttürüyoruz. Harem ağasında ne kadar erkeklik varsa depresif adamda da o kadar akıl var ama bilmez. Kafayı kitlemiş bir yere, düşünür durur. Eskişehir kar altında, mutfakta çay kaynıyor. Camlar buğulanmış. Bach’ın G minor’ü böğrüme böğrüme vurmakta. Niyeyse laf bütün canlıların akraba olduğuna geliyor, hatta cansızların, hatta canlı ne demek cansız ne demek ulan ayıptır, ayrılık gayrılık olmaz. Bu piyano ne kadar zarif tıngırdıyor be. Depresyonumuz ve keyfimiz yerinde. Akıllı değiliz, şart da değil.
Yorum BırakSonra oturup düşündüm de, birlikte hiçbir şey yapmamışız. Dağa mı çıktık, yok. Denize mi girdik, yok. Çocukluk bi yerde. Birlikte bir şeyler yapsana daha ölmeden ikimizden biri. İbne miyiz oğlum biz, sevip oturmuşuz birbirimizi. Bi tek sevmişiz.
Yorum Bırak“Bak” diye girdi söze. “Bak ben artık çok yoruldum. Öyle yoruldum ki; artık bu ilişkinin içerisinde yalnızca sessiz bir an arıyorum dinlenmek için. Sakin ve huzurlu bir an arıyorum. Dingin bir uyku. Hani kumsalda akşamüzeri herkes çekilir, deniz çarşaf gibi olur ya bir yarım saatliğine. İşte o denizde sırtüstü yatıp kendini suya bıraktığın ânı istiyorum. Ve…” Bir anlık sessizliğin ardından gırtlağını temizlerken önümüzdeki sehpaya uzanıp iki gündür orada duruyor olması muhtemel bardağın dibindeki suyu içti. Konuşmanın önemli bir anında olduğumuz çok belliydi. Doğum sancısı başlamıştı ve merak içerisinde o kelimelerin dünyaya gelmesini, konfeti gibi havaya saçılmasını ve üzerimize ağır ağır…
Yorum BırakAklını başında sanıyor, işte en yaygın delilik hali bu toplumumuzda. Delirdi denilenler gayet farkında delirdiklerinin, gururlarına yediremiyorlar deli lafını hepsi o kadar. Geri kalanlarsa durumlarından habersiz. Düşün bir deliliğin kuralı da sınırı da olmak zorunda değil, her delinin aklında kendi deliliğinin ona buyurduğu bir veya iki ana ilke var hepsi bu. Mesela babam yavşağın teki, sarı kedilere de güvenme. Bütün zihin bu iki önermenin etrafında inşa edilir. İşte bu kadar, bu ana önermelerden uzaklaştıkça hiç bir kuralı kalmayan sonsuz bir zihin düşün. Şimdi kuralların en şiddetli olduğu merkezin en laf anlamaz, en değiştirilemez yer olduğunu da unutma. Sonra neden sonuç…
Yorum Bırak… Her şeyin bir sırası vardı. Anahtarın kapının kilidine sokulmasından itibaren son ışığın söndürüldüğü ana kadar. Zamanların nasıl böyle olduğunu fark ettikten sonra, böyle zamanlarda sırayı bozma oyunu oynamak gerekir. Çaydan birkaç yudum aldıktan sonra kalkıp çayın altını kapattım. Sigara paketinde geceye yetmeyecek kadar sigara kalmıştı. Bazen nefes yerine duman almak gerekir-aslında duman için çekmek, nefes için almak fiilleri kullanılır, nefes duman ile ikame edildiğinde hangisi kullanılır– diye düşündüm. Sigaraları saydım, masa başında otururken. Cemal Süreya’nın elindeki sigara geldi aklıma. MEB ifrit oluyordur sanırım. Anlatmak istemediğimde, anlattıklarımla, her şeyi daha anlamsız kılmayı biliyor olmama sevinmiştim. Masa başında neye sevinebilirim ki.…
Yorum BırakBu gürültü susmalı. Yoksa kimse kimseyi işitmiyor. Bu gürültü susmalı. Yoksa sus pus çocuk, kalbindeki sır nasıl işitilir? Bu gürültü susmalı. Sesim sesine dokunsun diye. Bu gürültü susmalı. Saklanmak üzere anlaştığımız ortak dil. Bu gürültü susmalı. Hayvan töresi, sürü çıngırağı. Bu gürültü susmalı. Bilmeyiş, duymayış, gerisini sen genişlet cehaletin. Bu gürültü susmalı, Susmalı yıldızların ve çiçeklerin gürültüsü. Bu gürültü susmalı. Susmalı mevsimlerin ve insanların yalanı. Bu gürültü susmalı. Tanrılar ve şeytanlar susmalı. Onun için, Durduğu zaman anlayalım diye, Gönül dediğin hakikat altında serin bir gölgelik, yaslamış sırtını gürültüye… Bir an. Bir an gönlünle karşılaşmak için, bu gürültü susmalı. Kendimizden bu…
Yorum BırakNisan sevmek kolaydır, şimdi başlar Eylül sonuna kadar durmadan vurur kalbim. 38. defa şahid oluyorum eriğin yeşermesine, çok şükür. Bundan böyle hava güzel, dağdan inen buz gibi su güzel, kadın güzel. Nisan sevmek kolaydır, sonra sarı sıcak yaz, sonra sonbahar. Dedim ya, nisandan eylül sonuna, Bir sahnenin dekoruymuşuz, yahut misafire gitmişim de ağırlanıyor gibi, Hepsi bu arada, kuşların göçü, ıhlamurun kokusu… İnsan misafir edildiğini anlayıncaya kadar dünyaya gönlünü kaptırmak haram, Anladıktan sonra burun kıvırıp kapılmamak haram. Bir hal de gelir konar göğsüme, O vakit ne farkeder, Kapılan da bir kapılmayan. Eylül sonrası yaşarım işte, Arada hamsi çıkar sevinirim, Kar yağar…
Yorum BırakMuhsin geçmekte olan günlerinin büyük çoğunluğunda olduğu gibi sabah aceleyle ağzına attığı birkaç lokma ekmek ve peynirin ardından balkonda ilk sigarasını yakmış, sonra da yine çay yapmaya üşenmesine içerlemişti. “Bi çay yapaydım iyiydi” diye geçirdi aklından. Sigaranın ağzında bıraktığı tadın suyla gitmeyeceğini bildiği halde bir bardak da su almıştı yanına. Suyu içince, çay meselesini yeniden düşünüp suratını ekşitti. “Bi çay olaydı”. Soğuk kış esintisinin getirdiği toz zerrelerinden biri gözüne kaçınca sevindi. Kısa süreliğine de olsa bir iş bulmuştu kendine. Gözünü ağır hareketlerle bir süre ovaladıysa da gözünü kırpınca toz tanesini hala hissedebiliyordu. Yarıladığı sigarasını küllüğe bırakıp banyoya gitti. Ayna karşısında…
Yorum Bırak