Bulan kendinde buldu, her ne arıyorsan.
Yorum BırakSYKLMLR Yazılar
Yalan yazma yeter ki sen, şairliğe de heves etme. İnsan sevmez, sevgi sever.
Yorum BırakDindarlığın olumlu halinin eğitimli insanın hayatından tamamen kayboluşu, okuduğu romanda, izlediği dizide böyle bir duyguya yer olmayışını endişeyle izliyorum. İnsan önüne ne konursa onla düşünüp onla hisseder. Liseden beri tekrarladığı dinlerin sömürü ve savaş aracı olduğu analizine sıkışmış insanları gördüğümde üzülüyorum. Kırk yaşında adam hala aynı şeyi söylüyor. Bunda birinci sınıf entellektüellerin din alanını terketmesi en önemli neden gibi. Bu nedenle dinle ilgili olumlu bir durumu hatırlatmak istedim, aslında eskiden mahallede sıcaklık vardı, eskiden yediğimiz ekmek bile daha lezzetliydi, eskiden bayramlar diye giden yakınmalar da biraz bunla ilgili gibi, dinin yitip gitmesi, yani bireyleşmenin hastalıklı bir haliyle. Şöyle başlayalım o…
Yorum BırakAdam hüzün dolu, hiç kimseye ait olmadım, hem hiç bir vakit kimse kimseye ait olmamıştır diyor. Kadın yüzüne açıkça söylenen bu cümleyle adamı daha da çok seviyor, daha da bağlanıyor. Kadının bu basit cümleyle içine yuvarlandığı acı, sanki bu acıyla tüm çocuksuluğu, anne babası, büyüdüğü evin tozlu kokusu, mahallede beslediği duman grisi kedi ve tanrı ölmüştür, çocukluk işte. Hem yalnızlık sevişerek nasıl çözülsün, sevişmek zaten kavuşanlar için, ne kadar soyunsa o kadar yalnız kalmıyor mu kadın, çıplak bir kadın yapayalnızdır. Her günah, her suç denendi, eller kelepçelendi, kırbaçlar şakırdadı, her delik yalandı ve dolduruldu, bunun hazzı da duyumsandı tam manasıyla…
Yorum BırakGöğsüne dolan sevgiyi bile bu benim diyip sahiplenmek, güzel bir kızın saçlarına bakınca içinde esen taze yeli sahiplenmek, bir öfkeyi, nihayet adalet denen bir ana duyulan hasreti sahiplenmek. Bazımız bunları bile kendi marifeti sayar, rüzgarı kendinden sanan bir yelkenli gibi. Peki esip geçen iyot kokusunu, kuşların kanat vuruşunu nasıl sahiplenir küçük bir tekne? Yazarak. Tekne yazı yazabiliyorsa işte denizden bana düşen bu parça bana ait demeye başlar. Bunu kızları, parayı veya sadece övünmeyi sevdiği için yapar. Sonra ne olur? Sonra kim olursan ol fırtına gelir, seni paramparça eder, kim neyin sahibiymiş hepsi bir bir belli olur… Ne bu aşk benim,…
Yorum BırakBazı konularda akıllıca konuşmak, çok ciddi olmak, sadece bir aptal olduğunu belli eder. Bazı konularda izahatta bulunman gerektiyse, zaten anlamayacaktır karşındaki. Bir de ne olursa olsun, biliyorum dersin, apışıp kalırsın. Apışıp kaldığım anlar için taktik geliştirmiyorum, genel olarak taktik geliştirmekten kaçınıyorum. Bu durum aptal, içten, cesur veya korkak algılanmamla sonuçlanıyor. İnsanların seni nasıl algıladıklarını izledin mi hiç? Akvaryumdaki balıklara bakar gibi, balıklara güya büyük bir ilgiyle eğilir ama hiç sallamazsın ya, onları incelemek ama senin hakkındaki yargılarını aslında umursamamak. Çok keyiflidir. Sözün bir yere bağlanması şart değil. Ne kadar açık bir gerçek değil mi?
Yorum BırakBir vakit onunla ahbaplık ettiydik, güzeldi de dostluğumuz, bir sürü konuda uydurduğu zanları ve bunların peşini kovalayacak enerjisi vardı, insan kendi ürettiği zanlara inanır bir süre, geçmişiyle ilgili olmadık hikayeler anlatmayı severdi, işte mavi bir bisikleti mi varmış , bisiklete binmeyi çok severmiş, sonra annesi bizim çocuk hiç dışarı çıkmazdı bisiklete bile binmezdi falan derdi, anlayışla karşılardım onu, hep yanlış anladım onu, hep yanlış anladım ama beni bu’ya hazırladı. Ondan sonra bu’yla ahbap olduk, bu gerçekten cahildi, cahil olduğunu sezerdi belki ama açık vermezdi, bilmediği konuları ve bilhassa hoşuna gitmeyen gerçekleri kendi hayal dünyasında bambaşka bir forma sokar sana allayıp…
Yorum Bırakİster su de kendine ister damla, yağmur yağmakta. Şekil kırılmak üzere, şekil kırılmak üzere… Yağmur gibi düşüyoruz. Şekil kırılır da verir hayat.
Yorum BırakBir adam bir kadına söylüyordu: Telefonla konuşuyoruz, mesaj yazıyoruz, yan yanayız… Bölünsem üç ediyorum da toplasan bir etmiyorum…
Yorum BırakDingin gecenin ortalarında bir yerde birdenbire uyanıp, nerede olduğumu anlamaya çalıştığım birkaç saniyenin ardından, Ceren’in omzuna yüzümü bastırarak, aniden ve şiddetle ağlamaya başladım. Hıçkırıklarımı dindirmeye çalıştıkça daha derinden yeni bir atak başlıyor, gecenin saf sessizliğinde bütün apartmanı ayağa kaldıracak şiddetle gırtlağımdan çıkan sesleri durdurmam gerektiği düşüncesi kontrolü daha da kaybetmeme sebep oluyordu. Ceren, bu sinir krizi sürerken, sanki hiç uyumamış, sevişmemizin ardından ben uykuya dalınca gözlerini tavana dikip o anı beklemiş gibi düz, soğukkanlı ve hazırlıklı bir hamleyle kolunu başımın altından geçirdi ve omzumu tuttu. Artık sol göğsü üzerinde duran başımı koklayıp öptükten sonra iç çekmelerim arasında bir fırsat yakalayıp…
Yorum BırakMaçın 72. dakikasında girdim, çay ocağının şeffaf tente ile çevrilmiş dört beş masalı dükkan önü bahçesine. Biraz yağmur yağmış, yerler ıslanmış, hava serinden soğuda dönmüştü. Girdiğimde; iki garson duvarın köşesine yukardan asılmış televizyonun dibinde bir yandan maçı izliyor, bir yandan göz ucuyla masalara bakıyordu. Girişte soldaki amca mavi tükenmez kalemle iddia kuponu dolduruyordu. Yanımdaki masada karşılıklı oturan erkek ve kadının baba kız olduğunu tahmin ettim. Maç 1-1 devam ediyor hiç heyecan vermiyordu. Bir çay söyleyip sigaramı yaktım. Kupon dolduran amca, gazete sayfasına dalmış, yarım kalan çayını soğutmuştu. karşısındaki sandalyede yaldızlı pembe bir poşet vardı. Poşette neler olduğu belli değildi. Evden…
Tek YorumAkıl, kalpten neredeyse tamamen habersiz. Akıl geç kalmaya mahkum. Kalp ise aklı bir an olsun serbest bırakmış değil. Gel sen, kolaysa bunu kabul et.
Yorum BırakYıkandığı ırmağa özendi, soluduğu havaya özendi. Ağaçtan tedirgin inen sincapa güldü. Varlık her yerde, varlık yıkılıp kuruyor kendini. Bu tatlı varlık olamaz acılarımın kaynağı diye düşündü. İnsan varlığa dahil, varlıktan değil sahiplenmekten kurtulmalı. Buda tövbe ettiğinde henüz kapitalizm diye bir kelime icad olunmamıştı.
Yorum BırakNe bilişin sana ait, ne unutuşun. Ne aklın senindir ne deliliğin. Kendini iyi veya kötü bildin, günah olarak yeter bu sana. Ne söz senin ne sessizliğin.
Yorum BırakAncak kimsenin bir şey bilmediğine kanaat getiriyordu, ki kendisi hiçbir şey bilmiyordu, ancak o zaman konuştu, hem de sonsuz bir çayıra yayılan inekler gibi, hatta ineklerin arasına düşmüş şanslı bir kaplan gibi.
Yorum Bırak