o gün evinden çıktığımda gelip çöreklenmişti aslında kafama. yokuştan aşağı meyletmiştim ki önce bir martı selamını verip geçti başımın üzerinden. sonra o tanıdık deniz kokusu tutundu burnumun ucuna. “yaklaşıyorsun işte denize” demiştim sigara arası bir nefeste, “ıslanacak mevsim de değil aslında.”
yüzünü her düşündüğümde aynı şey oluyor. hani aynanın karşısında durup da omzunun üzerinden bana baktığın o an geliyor işte aklıma. gelmekle kalsa iyi, çıkmıyor ki anasını satayım. oltanın ucunda duruyor işte dudağının kenarı. ne diyeyim, rast gele!
“bırakacan ki çırpınsın, yorulsun biraz”
son iki saatimi en ucuzundan balıkçı bilgeliğine teslim ettiğimi düşünüyordum ki susmuştu. son cümleyi alnıma saplayıp susmuştu pezevenk. zokadan söktüğü balığı yoğurt kovasına atarken aklımın bir yerleri kanıyordu.
Yorumlar