Belli ki bir hastalık bu. Belki metal zehirlenmesi. Tüm cildi gri ve tek bir tüy yok. Siyah pardesü üzerinde siyah bir kovboy şapkası yüzünü örtüyor. Barın köşesinde sigarasını yakınca aydınlanan yaşlı gri bir adam… Kirpikleri sakalları ve saçı yok. Ateş sönüyor yine karanlıkta. Şapkanın altından sigaranın yanan ucu… Koyu bir duman yükseliyor. Göz göze gelirsen hiç bir şey söylemiyor gri adamın gözleri. Boşluk…
Kız yanındaki oğlanı dürtüp gösteriyor. Sen de görüyor musun? Aman allah diyor oğlan. Kız iyi diyor, hapı fazla kaçırdım sandım. Gülüyorlar. Hasta bir adam fantastik bir dekor oluyor.
İki sokak aşağıda nijeryalı bir adamın barsağında eroin poşeti patlamış. Tuvalette ölüyor ve sokakta yalın ayak çocuklar koşturuyor. Sanki biri çıkıp diyecek ki bunların nüfus kağıdı yok, isimleri bile yok. Sanki aileleri yok, yanmış evlerin arasında köpek sürüsü gibi yaşayıp gidiyorlar. Mehmet abileri işe çıkmış, kendini sikecek bir adam arıyor. Kıçından akan yara eteğini kirletmesin diye orkid kullanıyor. Kırk yıllık bakkalları huylanıyor. Ulan gerçekten karı oldun sonunda galiba.
Moldovyalı anna ilk müşteriyi getiriyor. Bir el bombası duvarını parçaladıktan sonra deliği battaniyeyle kapattı. Duvarı ördürse, çıkıp sorar birileri parayı nerden buldun? Sokağın köşesinde zırhlı bir panzer. Panzerin kapıları kitli. Radyodan yıl başı şarkıları dinliyor memurlar. Araplar, zenciler, balkanlar, kürtler ve türkler sokaktalar. İki sokak yukarda kilometrelerce uzunlukta bir araba kuyruğu Taksim’e ulaşma çabası içinde söylenip duruyor. Ve kahvelerde kara bıyıklı adamlar esrarın en iyisini polise beleş verdikleri için küfrediyor.
Sonra saatler sayılıyor, havai fişekler patlıyor ve gökyüzüne bakıp sarhoşlar ve ayıklar, çocuklar ve fahişeler, polisler ve travestiler, bardakiler ve evdekiler, hayatta kalmak istediğini haykırıyor.
Yorumlar