İçeriğe geç →

Moment / İstisna Akdi

Ara sokağın sonunda bir yerde sağa dönüp işhanına  girdim. Karşılıklı dükkanların bulunduğu yarı aydınlık koridorun ortalarındaydı dükkan. Kapının üzerinde koridoru dik kesen tahminen 50’ye 35 cm büyüklüğünde demirden bir tabela asmıştı terzi. Hemen önümde sol omuzunda sandığı asılı, havanın durumuna bakılırsa çok da sıkı giyinmemiş 13-14 yaşlarında bir boyacı çocuk yürüyordu. Terzinin kapısına aynı anda geldik. Boyacı çocuk beni fark edince “buyur abi” deyip yol verdi. “Saol” deyip yanından geçip içeri girdim. O da arkamdan geldi. İşhanın koridoruna bakan cama kadar yaslanmış; üstünde kumaş parçaları, bir kaç parça ince sabun, tebeşir, makas, iplik olan bezle kaplı masanın önünde yan yana durduk. İçeriyi göz ucuyla süzdüm. Terzide hiç elbise diktirmemiştim. Onun terzide elbise diktirip diktirmediğini hiç sormamıştım.

Masanın arkasındaki terziye “Kolay gelsin Usta” diyerek selam verdim.

Usta, yerinden doğrulup boyacı çocuğa “Hah, geldin mi..” diye seslenip masanın arkasında bir şey aramaya başladı. Boyacı çocuk, bir şey demeden, başını sallayıp ustayı izlemeye devam etti.

Usta arka tarafta kumaşların olduğu bir tezgahın altında bulduğu terlikleri giydi. Ayakkabıları eline alıp masanın yanına geldi. Ustaya bakıp, “Bir tadilat işim vardı” dedim. Usta boyacı çocuğa bakıp “gel” dedi. Boyacı çocuk ustaya doğru hamle yapınca daracık dükkanda biraz geriye çekilip yer açmaya çalıştım. İlk el sıkışmamızdaki reveransı aklıma geldi. Bedeninin üst tarafını hafif geriye çekmiş, başıyla selam vererek “meraba” demişti elimi sıkarken..

Usta, tabanı eskimiş ancak derisi sağlam görünen en az iki yıllık rugan ayakkabının üstünü ve uç kısmını boyacı çocuğa gösterip “bol badem yağı sür, bak bu uç kısımlarına bol bol badem yağı sür ki çatlamasınlar” dedi. Bunları söylerken parmaklarını ayakkabının üstünde ve uç kısımlarında kendisi sürüyormuşçasına gezdirdi. “Meraba” dediğinde reveransına karşılık ben nasıl davranmıştım diye hatırlamaya çalıştım, bulamadım.

Boyacı çocuk yorgun, mahcup ve bir o kadar da cılız bir sesle “tamam” deyip ayakkabıları aldı. Sevdiği kıza sevdiğini söyleyebilmiş midir diye düşündüm.

Usta, bir tadilat işim vardı” dedim, bu kez kararlı bir sesle.

Ayakkabıları alırkenki “tamam“ın aksine çok çevik bir şekilde ayakkabıyı ve sandığı aldığı gibi dükkandan çıkıp, koridorda camın dibine oturdu, boyacı çocuk. Sevdiği kıza sevdiğini kesin söylemiştir dedim kendimce. Usta arkasından “yerler soğuk, çabuk ol, terliklerle ayağım üşüyor” diye seslendi. Sonra yavaşça masanın diğer tarafına geçti. Boyacı çocuktan ses gelmedi.

Bana bakıp elimdeki poşeti işaret etti..

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>