Damarlarında akan, su gibi ılıktı bir zamanlar. Gözünü alamıyordu mavi gökten, tutunduğu ağaca sımsıkı sarılsa da korkuyla. Kuşlar uçabilirdi. Ya o? Gidelim derdi rüzgar, gidelim. Fısıldardı kulaklarına gökte ay yaz akşamında. Üşürdü bir başına yapracık; sokulurdu dostlarına. Sarılır hal hatır sorarlardı.
Bir gün bu ağaçtan göçüp gitmek var. Bu kuşlara, bu taze sabaha, bu gölgende soluklanan çocuklara elveda demek.
Vakitsiz düşenler de oldu toprağa. Seyreldi yaprakların sayısı günden güne. Üşüdü yapracık. Çekildi hayatın suyu damarlardan. Karardı, inceldi. Bir zamanlar parlayan o yumuşacık ten kabuklaştı. Gidelim dedi rüzgar. Sımsıkı sarıldı ağaca “beni bırakma”, titredi yaprak. Gidelim, dedi rüzgar. Nereye gidiyordu? Döndü baktı ağaca. Ağaç sustu. Dönüp baktı rüzgara. Cevapsız, sonsuz bir gök. Döndü baktı arkadaşlarına, son kalan yaprak. Ne bir hışırtı ne bir gölge…
Gidelim dedi rüzgar. Gidelim biriciğim. Yalnızlık tak etmedi mi hala? Titremesi durdu yaprağın. Yalnızdı, kaskatı. Bir çıt sesiyle boyun büktü. Rüzgar, bir sevgili gibi yumuşacık uçurdu havaya, serdi kara toprağa, diğerlerinin yanına ve dönüp kalan ağaçlara devam etti hüzünle fısıldamaya, gidelim.
Rüzgar üzülmüş, üşüyüp titredi. Kendini götürecek yoktu diğerlerinin yanına. Rüzgar yalnızdı. Toparlanıp devam etti şevkatle uğuldamaya. Bitsin bu korkular bu yalnızlık, gidelim.
Yorumlar