– Benden korktuğunu söylemeye çalışıyorsan buna gülerim! Sana nasıl zarar verebilirim ki?
– İşte yine aynı görüntü!
– Böyle görünmesini sen istemiştin ama…
Her şeyin, başlangıcı olmalıydı, diye düşünüyordum. Bu, tarihsel bir başlangıç da olabilirdi, konumsal bir başlangıç da. Bu durumda, ya sorunun -nedenimin yani-, ilk ortaya çıktığı zamanı tespit etmeliydim, ya da soruna temel teşkil eden noktaya ulaşmalıydım. Bu ikinci yolu izleyeceksem çok daha dikkatli davranmalıydım. Çünkü bu, birinci yolun, yani tarihsel bakış açısının, dairesel bir örneği gibiydi. Yani, eğer bu yolu tercih edeceksem, bir öncelik-sonralık ilişkisi aramamalıydım. Noktalar arasındaki uzaklık, zamansal değil, konumsal bir uzaklıktı. Birinci yolu tercih etmem ise, açıkçası, zaten söz konusu bile olamazdı. Bu yolu tercih edemeyeceğim gerçeğiyle, kaçmakta olduğum gerçeği neredeyse aynı anlama geliyordu… Bir şeylere başlıyor olmak umut vericiydi aslında. Ama her şey öyle hızlı uzaklaşıyordu ki!… Ve bunu umursamıyordum da…
Yorumlar