Üç aşk hikayesinin ikincisi
Uyumadan önce sana bir şey anlatmak istedim ama yoksun. Yoksun yani. “Yok” olmuşsun. Bir dönem hiç yokmuşsun. Ardından yıllarca var olduğun bir dönem yaşanmış ama benim haberim yokmuş. Sonra benim için de var olmuşsun. Şimdi yoksun. Bu tuhaf.
Psikiyatriste gittim; sorun “yok” olman değilmiş. Esasen sorun, bir sorun olmadığını kabul etmememmiş. Yokluğun aslında sorun değilmiş. Olurmuş böyle. Yani onun için zaten sorun değilmiş ama benim için de sorun olmaması gerekiyormuş. Bir sürü insan varmış, hayatımıza girebilir, girmeyebilir veya girip çıkabilirlermiş. Biz de birilerinin hayatlarına girip çıkıyormuşuz. Ona da olmuş. Bunlar normal şeylermiş yani. Bunları çok büyütmemek lazımmış. Ne kadar büyüttüğümüz aslında ne kadar az olgunlaştığımızı gösterirmiş. Çocukluktan kurtulamayanlar böyle davranırmış. İnsanlar hayatlarımıza misafir olurlarmış. Bu kısa da sürebilirmiş uzun da. Hayatın boyunca kimlerle arkadaşlık ettin, kimlerle tanıştın, bir çoğunu bir daha görmedin bile, diye konuştu. Yas tutuyormuşum ama artık aklımı devreye sokmalıymışım. Çok hak verdim. Sonra hemen seni aradım bu bakış açısını detaylarıyla anlatmak için. Telefonu kardeşin açtı. Benim için kaygılanıyorlarmış. O telefonu sırf ben arıyorum diye kapattırmıyorlarmış. Meliha teyze çok üzülüyormuş benim halime. İşte bi sürü laf. Kabullenmem gerekiyormuş, hayatıma dönmem gerekiyormuş filan. Boş boş konuştu. Tatlı bi insan aslında kardeşin ama abuk sabuk konuşuyor bazen. Onun da kafa gitti bi yerde senin gidişinde sonra. Üzülüyordur tabii. Ama kabullenmiş. Öyle dedi. Benim hala seni aramam hem üzüyor hem korkutuyormuş sizinkileri. Ya bana da bir şey olursaymış. Olmaz dedim. İyiyim ben. Çok iyiyim. Uyuyor deyin ben aradığımda, ne var yani?
İnsan oturup ağlayacak kimseyi bulamıyor çoğu zaman. İşte uyumadan önce sana bunları söylemek istedim.
"Üç Aşk Hikayesi" tefrikasının tüm parçaları:
- Buzdolaplı Hikaye
- Deli Hikayesi
- Mecidiyeköy Hikayesi
Yorumlar