İçeriğe geç →

DAĞINIK – 2

// Bu metin, 2 parçadan oluşan Dağınık tefrikasının 2. parçasıdır. //

Aldım kitabı, soktum cebime, çıktım evden.

Kahrolsun bibiler!

Yolda  Deli Adnan’a rastladım. “Lan Adnan delisi çıktın mı hastaneden? Mandalinayı hala kabuğuyla mı yiyorsun gerizekalı? diye takıldım. Ebele gübele bir şeyler geveleyip abartılı el kol hareketleriyle tükürüklerini saça saça güldü. “Gerizekalısın olum sen” deyince tekrar, bu sefer ciddileşti. Durdu, daldı, düşündü. Genzinin tüm gürültüsüyle topladığı tükürüğün okkalısını alnımın ortasına konduruverdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan, bibisini çıkartıp karşımda kalçalarını sallamaya başladı. Tükürüğü yediğimiz gibi Allah’ın delisinin bibisiyle muhatap oluyorduk bir de sabah sabah.

Kahrolsun bibiler!

Siktir git lan! Deyip yerden taş alıp kovalamaya kalktım. Bu sefer o sinirlendi. Bibisi açıkta kunteper canavarı gibi ceplerindeki mandalinalar ile hücum ederek kovalamaya başladı. Deli kuvveti ne lazım, kaçtım. Güvenli bir mesafeden bağırdım: “Sigaralarının hepsini ben içtim gerizekalı!” Baktım kunumu tepecek hemen daha hızlı topukladım. Adnan başka bir hikaye konusuydu. Uğraşmaya değmezdi.

Kahrolsun deliler!

Güvenli sokaklara sapınca ağır ağır yürümeye devam ettim. Aklımda hala kitabı teslim ederken enselenme korkusu vardı. Avukat Ömer’i tekrar aramayı düşündüm. Sonra siktir et ibneyi dedim. Bana Ömer gibi çemçük ağızlı biri değil, daha uygulamanın içinde olan biri lazımdı. Aklıma neslinin kahverengi üniformalı son örneği emektar bekçi Nuri Baba geldi. Kanun adamıydı sonuçta. Yol yordam öğretirdi. Ama önce kütüphanenin olduğu yere gidip etrafı kolaçan edeyim dedim.

Kütüphaneye doğru giderken Bomanti İsmail abinin meyhanesinin önünden geçmemek için yolu uzattım. Çok borcum birikmişti İsmail abiye. İki aydır masaya bir şey de atmıyordum. Eski kulağı kesiklerdendi İsmail abi. Bir gece yolda yürürken ansızın bıçağı sokuverirdi götüme. Götümü seviyordum. Üstelik bu İsmail’in karakoldaki polislerler de  arası iyiydi. Bir gece yatıp çıkıverirdi.

Kahrolsun federaller!

Kütüphanenin olduğu köşe başına vardığımda birden yönümü şaşırdığımı düşündüm. İşte merkez camii, aha stad, işte çağdaş olmayan gazeteciler cemiyeti… Ulan kütüphane yok!

Yani gerçekten yok. Bina komple yıkılmış, yerine anlamadığım bir şeyler inşaa etmeye çalışıyorlardı. Greyderler, işçiler, kamyonlar, kepçeler harıl harıl çalışıyordu. Millet de ata  sporlarımızdan sayılan makinaları seyrediyordu. Kepçe inip kalktıkça kalkmayan bibilerin yasını tutuyorlardı herhalde.

Kahrolsun bibiler!

Ben de yaklaştım. Bir şey söylim mi, Hyundai R210 Smart Plus ekskavatörün çıkardığı iş muazzamdı. Bir dalışta dünyanın molozunu kavrıyor, çok şık  kendi etrafında bir  dönüşle Volvo FMX460’ın kasasına yükleyiveriyordu tek hareketle kepçeyi. Yarım saat kadar seyrettim ben de.

Sonra “napıyorum lan ben?” deyip inşaat alanının köşesine dikilen tabelaya baktım. “…İl Müftülüğü Ek Hizmet Binası İnşaatı, yüklenici, müteahhit, mimar, başlayış, bitiş…” bilmem ne…

O-ha!

Hemen bizim devrimci Mahir’i aradım; “Mahir lan halkınızı çalmışlar.  Haberiniz yok mu oğlum,  halk kütüphanesi yıkılmış yerine müftülük yapıyorlar…”

Mahir solcu solcu, devrimci devrimci konuştu: “Halk” dedi, “kardeşlik” dedi, “diyalektik, alt yapı, üst yapı, iktidar, sermayeleşme, dünyanın tüm işçileri bir gün…” dedi, alttan-üstten beynimi sikti. Telefonda  en son kendi kendini gaza getirip  “direne – direne – kazanacağız” sloganları atarken kapattım artık.

Dünyanın tüm işçileri ben de birleşsin istiyordum. Birleşsin ve bir daha ayrılmasınlar. Ama ergen sevgililer gibi sürekli kendilerini naza çekip kavuşamıyorlardı bir türlü. Üstelik görüş aykırılıkları nedeniyle amip gibi bir sürü küçük gruplar halinde çoğalıyorlardı.

Kahrolsun cilveli fraksiyonlar!

İçimde dolaşan karma hayaletiyle kütüphanenin nereye taşındığını öğrenmek için valiliğin yolunu tuttum.

Tefrikada Gezin← Önceki parça

"Dağınık" tefrikasının tüm parçaları:

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>