…işte burası böyle bir ülke. Ezan beş vakit okunur, ama asıl intihar öncesi namaz kılarlar burada. Kendini öldürmeden önce abdest alıp namaz kılan adamlar ülkesidir burası. Bunu anlamadıysan sen daha burayı anlamadın…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
…sarsıcı bir gençlik atlattıktan sonra anca kendime gelebilmiştim, neyi kastediyorum? Yani o anı yaşarken bilincim açıktı ama ne yaptığımı bilmiyordum ben, rüyadan rüyaya uyanmak gibi. Hayatımız ve gerçeklerimiz hep böyle değil mi zaten, rüyadan rüyaya uyanıp durduk, işte Allah’ın her kuluna küsmüştüm ama haberim yoktu, sonra bu geçti. Nasıl geçti bilmiyorum, şimdi ne var bunu da bilmiyorum. İşte böyle güneşli bir öğleden sonrası mezarlıkta sakin bir yürüyüş yapar gibi, dindiğimi ve kendime geldiğimi hissettim. Hemen sonra kendime beni yormayan bir arkadaş bulayım dedim, insanı yormayan basit biri. Sonra hayali arkadaşıma acıyıp bu fikirden vazgeçtim, adam sen kendini rahat bırakır mısın,…
Yorum Bırak…insanın kalbiyle karşısında oturup duran kişi arasında bazen bir boşluk açılır. Olmaz, ne yapsa dolduramaz. İşte bana olan da buydu, üstelik öyle sadece biriyle falan da değil, diyelim tüm toplumla, bir numaralı toplum düşmanı olmuştum ama bundan benim bile haberim yoktu. Bu o kadar büyük ve o kadar aşılamaz bir uçurumdu ki, o boşlukta uçuyordum, düşüyordum, yıllar geçiyordu, o boşluğu ancak delirerek, deliliğimle doldurabildim. Sevmeyi bırakmıştım ve bu beni delirtiyordu. İnsanlarla aramdaki engel istihbarat örgütleri, ermişler ve uzaylılardı anlaşılan. Doktor bu duruma psikotik bozukluk adını koydu, bana tedavi olursam müreffeh bir hayata kavuşabileceğimi vaadediyordu, ilaç yazdı, ne dinledim ne verdiği…
Yorum BırakBunaldık, kaçtık, savaştık, yendik ve yenildik, çok uzaklara vurduk yolumuzu, kendimizden başka kimsenin ayak sesi bile duyulmadığında, ıssız, yapayalnız, hayretle bakakaldık. İşte kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde onlar da hayret ve sevinçle, hatta sevinmekte artık tereddüt ederek sana dikmiştir gözlerini, oysa kardeşlerimiz olabileceği bütün bu yol boyunca aklımıza gelmemişti, işte kardeşlerimiz onlardır. Kardeşlerin buluştuğu bahçe saklı olandır.
Yorum BırakDoğmakta, büyümekte, anlamakta ve ölmekte geciktim. Çok geç çocuk oldum, gençliğimi bildiğimde artık çok geçti. Her mevsime, her aşka, her kişiye, her kalbe, her işe biraz geç kalanlara öneriyorum, geç kalmanın ilacı kişinin kendini sevmesidir. O ilaç nerede satılıyormuş öğrenirseniz siz de bana onu haber verin.
Yorum BırakKedilerin sahibi olmaz, kediler aşık olur. Başına geldiyse bilirsin, eğer kedin sana aşık olursa ne dediğimi anlarsın. Babanın oğula, oğulun anneye duyduğu sevgi gibi, babayla kız gibi yahut kızla baba. Nasıl anlatsam, gerçektir işte. Kalbine onun için endişeleneceğin bir kişi daha eklenmiştir ve bu durum nefessiz kalıp da suyun üstüne çıktığında havayı saldırır gibi içine çekmene benzer. Saçından parmak uçlarına kadar sevgi damarlarını yakarak ilerler. Ne çok aceleye getiriyoruz bu hayatı be kardeşim, ıskalıyoruz demiyorum, ıskalamayı yani cehaleti seçiyoruz. Bir gün mevsimleri hangi saat değiştirelim diye bana sorarlar ve ben o gün nihayet üstelik sözleşmiş gibi saati saatine bahara yetişirim.…
Tek YorumSevemediğin vakitler diğer şeyler olur. Bir kertenkeleyi bilmem, kediyi, ağacı bilmem, insanın sevmesi canını vermektir. Önce canını verirsin sonra onun için yaşarsın. İşte olgun insan sevgisi. Uçabilen bir kuşun koştuğunu kaç kez gördün? Çok iyi keman çalabilen bir adam kitap yazmakla niye uğraşsın? Bir şeyi olamadığımız için başka bir şey oluruz, ne kadar basit bir fikir aslında. Gerçekten sevebildiğin bir anda dindar olup da ne yaparsın? Hoş, her şeyi sevgiden düşmedik mi? Mesela insandan ümidi al, geriye cehennem kalır. İşte böyledir rahatına düşkün adamın sevgisi, kozmik bir kumbara. Ve bu hiç de fena bir fikir değildir.
Yorum BırakŞimdi ben bir şey bilmiyorum ya aslında, aslında kimsenin de bir şey bildiği yok, artık bunları itiraf etmişsek bu yazıyı neden yazıyorum dersin? Yani yazacak ne var? İşte müthiş bir boşluk var insanda, sonsuzluk kadar geniş, diyebilirim ki insanın bir bedeni yok, biz var sanıyoruz. Neden bu manyakça lafı ediyorum, çünkü insana hudut çizemezsin, çiziyorsan var biraz da sen oyalan. İnsan sonsuz bir boşluk, o boşluk uğulduyor, sızlıyor, sancıyor. O boşluğun sonunda başka birini bulma ümidiyle, başka birine dokunabilme ümidiyle yazıyorum diyelim, sırf yatıştırsın niyetiyle yazı yazıyorum ben. Ama ben yatışıyım da okuyan üstünde uyarıcı etkileri olsun diliyorum.
Yorum BırakBir zamanlar çocuktuk, çocuk muyduk? Bazen çocukluk diye bir masal dinlemişim, o masala da inanmışım gibi gelir bana. Sahi gerçekten çocuk olduk mu hiç? İşte böyle uzak bir hatırayla efsaneler arasında çocukluktan iyice şüpheye düştüğüm bir anda bir kedi gelir, bir köpek havlar, bir serçe cama konar. İşte böyle bir hayvan gelir ve ben irkilirim, yok yahu hepsi gerçekti, şunlara baksana.
Yorum BırakBir kar tanesinin düşen çığdan mesul tutulamayacağını söylemiş üstad. Bir de kalbi kırık bir çocuğun bekleyip bekleyip en can alıcı yerde lafı bir hançer gibi sokması vardır, böyle tek ve net hareketler olur ya bazen, kalabalıkta kaybolmadan, suçu gururla sahiplenerek, pusuda gözlerini kırpmadan bekleyen bir kaplan, kırık bir kalp…
Yorum BırakTürk edebiyatının her geçen gün daha esprili bir dil kazanması, adeta ingiliz kara mizahına öykünür olması. Bir vakitler her romanın köyde geçmesi gibi, bütün yeni edebiyatçılarımız komik, kara komik. Nazım’ın sırf fotoğraflarına baksan özel bir adam olduğunu anlarsın, ancak bir çeşit süper kahramana çevrilmesi yetmedi mi? Bütün modernistler en ahlaklı grup çıkmadı mı yakın tarihte, bir şekilde en merhametlisi? Sonuçta herkes için düşünebildiğinin en iyisini dilemek, ama herkes için. Bu düzgün bir insandır. Thom Yorke’un belki üç yıldır röportajlarında tuzu kuru abi hissi vermesi. Böyle unumu eledim, eleğimi astım gibi bir tavırla konuşması. Sonuç, iyi parça yok eskiler ayarında. Dear…
Yorum BırakBen:iyi olan, hikayenin kahramanı, haksızlığa uğrayan, kıymeti bilinmeyen, sonuçta işleri çözecek olan. Bi de ölmese. Sen:sen’i seviyorum. Beni sevmediğinden şüpheye düşebilirim, beni küçümsediğini zannedebilirim, seninle ilgili hissiyatım bazen doğrudur, bazen tamamen yanlış. Aklım sen’le çok meşgul olmuştur, bu ara bu huyumu azaltmaya çalışıyorum. O:şüpheli tekil şahıs. Sen’le aramızı açan, Freudçuluk oynarsak annemi kapan babam, daha da devam edersek big brother. Dikkatli ol yani, ille de kötü olmasa da. Biz:ben’ler. Siz:valla çok da matah bir şey değilsiniz, abartmayın. Onlar:Onlar ya çok iyidir ya çok kötü, orta yol yoktur, marjinal bir çete. Bu:eşya, evdeki mobilya cinsinden, eve yumurta alan koca, beceriksiz evlat,…
Yorum BırakMesela bilmediğin bir şey konuşulmamalı, dünya üstündeki hayatın şu kadar milyar yıllık serüveni şiirsel cümlelerle duygusal bir ses tonuyla konuşulmamalıdır, bilmiyorsun ki neyin duygusu, belki cehaletini dramatik bir ses tonuyla örtüyorsun. Tavır kaynaklı sahte bilgelik, bilge kim? Bilge, insandan bilge olamayacağını anlayan değil mi, sen sanki bunu anlamadın mı, neden anlamazdan gelinir herkesin bildikleri? İnsan soyunun gelecek iki bin yılı üstüne konuşurken de sesini ümitsiz ümitsiz çatallandırma, ne biliyorsun? Hem ne biliyorsun öleni sevdiğimi veya ölüme üzüldüğümü, üzgün bir şekilde baş sağlığı dileme, bana yük olma. Duygusal konuşmaları sık yapan insanlar duygusal değil hastadır, hasta. Her şey her şeye dönüşüyor,…
Tek YorumBir kutu bulmalıyım diye düşündüm gün boyu. Sadece tek bir kutu. Aklımdan hiç çıkmadı. Dolaptaki kitaplar, masadaki kalemler ve takvim. Hepsini o kutuya sığdıracaktım. Önce kitapları koysam, kalemlik ve takvim sığmıyordu, kalemliği en alta koysam bu sefer kitaplar kutu içinde düzgün durmayacak, üzerine bir şey gelince kenarından köşesinden kırılacaktı kapakları. Biraz düşünüp vazgeçiyordum. Aklımdaki kutunun ebatlarının ne olduğunu bulmaya çalıştım. Kenar uzunluklarını ve derinliğini hesapladım, bir sonuca varamadım. Eray uğradı. Oturduk. O kahve içti, ben çay. Bana, akşam gelecek misafirinden bahsetti bir ara. Öyle sanıyorum çünkü, o konuşurken diğer ilçenin adının geçtiğini duydum. O ilçede bir arkadaşı olduğunu biliyordum. Birkaç…
Yorum BırakRüya hakkında yazdığım her cümleyi çok seviyorum. Neredeyse takıntım; rüya üstüne cümle kurmayı seviyorum desem daha doğru olur. Öyle ki bunları kurgu içinde eritmeye veya silmeye kıyamıyorum. Rüya hakkında bilgim ne? Herkesin bildiği işte… Yani hiç bir şey. Rüyadan öyle veya böyle bir şey anladığını söyleyen insanları hep sıkıcı bulmuşumdur. İçimden kendi kendime söylenirim, berbat etme şu konuyu. Rüya tabir edenler mesela gündüz gördüğümüzü tabir ediyorsa dinlerim, yoksa gözümüzün önündekini yorumlayamıyor da gece gördüğümü yorumlasın, sanmam. Nörologlar beyni çok koşturulmuş bir ata benzetiyorlar, rüyayı da hayvanın soluklanmasına. Burada ilginç olan rüyayla gerçek arasındaki ayrımın farkında olmadan kalkmasıdır. Artık bilim insanları…
Yorum Bırak