İçeriğe geç →

Kategori: DÜZ YAZILAR

Arbat Çocukları

Hiç bitmesini istemediğimi hatırlıyorum, özellikle yavaş yavaş okuduğumu. Garip bir gerçeklik duygusu, öyle ki roman benim hayatımdan daha gerçek gibi gelmişti bana. Kendi hayatımdan daha gerçek bir şeyle karşılaşmak korkutabilirdi de.Yok ben müthiş bir haz alıyordum. Bir yandan benim hayatımla hiç ilgisi olmayan Sovyet Rusya dönemi insanları, aşkları, baskı, polit büro,vs… Diğer yanda kendi hayatından bıkmış, hatta tiksinti duyan ben. Bir gece kitabı yavaş ve ciddiyetle bir sandalyede oturmuş dirseklerim masada okurken, derin bir soluk çekip sırtımı arkama yasladım. Bıraksalar Arbat Sokağı’nın kaldırımlarında yürüyüp kaybolabilirdim ve galiba geride özleyecek hiç bir şey kalmamıştı benim için. İnsan nasıl bu kadar yabancı…

Yorum Bırak

MAVİ

Bir balık olduğu kadar bir ışıktır deniz. Hele bir de korkudur, kucaklaşmaktır, sarhoştur deniz. Herkesin bir denizi vardır. Sokak köpekleri ve martıların, çocuklar ve ayyaşların, gümrük görevlileri ve kocası seferden dönmemiş dul kadınların, herkesin ama herkesin bir denizi vardır. Şarabın bir denizi vardır rakının, dar sokaklarda akan kedi sidiğinin ve geniş meydanlara patlayan kalabalıkların kendi denizi vardır. Denize olan uzaklığını aklının bir köşesinde sürekli hesaplayan bir adam varmış, savaşmış, kilim ticareti yapmış, sevişmiş, ama hep hesaplıyor. 100 kilometre, şunun şurası 10 kilometre çok değil, iki sokak, bi yürümelik mesafe… Adam ölmüş, hesap bitmiş. Sıfır. İnsanın kalbi neredeyse, denizi de oradaymış…

Yorum Bırak

Veda

… Yazma! Ne yaşadıklarını yazabilirsin aslında, ne de yazdıkların seni özlediğin kıyılarına getirir yaşamın. … Yazmak Cehennemi K. Sinan Küçük     Kelimeler, daha da ötesi “söz” dedikleri işte, “kelam”… işlevsiz kalır bazen. Hiçbir derde derman olmaz. Bir tepenin üstünde ağır makineli tüfeğin vardır ama karşındaki öyle çok oluverir ki birden, arkasında bıraktığı toz bulutuyla yürür gelir üzerine. Kelimelerin acz içinde uçuşurken, varolan dünyan ürkütücü bir gürültüyle üstüne yıkılıverir. Altında kalır, ölür gidersin mecazen. Kendi hayat maceran içinde mecazen ölmek gerçekten ölmekten her zaman daha acılıdır… Acılıymış… Acılıymışdır… Sıcağı sıcağına anlamazsın. Anlamayınca anlatamazsın da… Çok sonra bir gün biri, belki…

Yorum Bırak

KAVUŞMA BAHSİ

İnsan:2-1=0 Robot :2-1 =1 Robot birlik olmadan çoğa varamadığına kördür, varlığın mahiyeti akıl yürütmeye kapalı kaldığından ikiyi bir edemez, etmek de demeyelim, kavuşamaz. Varlığı kavrayamadığından yokluğu da kavrayamaz.

Yorum Bırak

AYRILIK BAHSİ

İnsan:1-1=2 Robot :1-1=0 Robot akıl vasıtasıyla ayrılığı ölüm olarak, ölüm korkusu olarak, ölüm acısı olarak tecrübe eder.

Yorum Bırak

BİRLİK BAHSİ

İnsan:1+1=1 Robot:1+1=2 Robot, akıl vasıtasıyla çoğun bir oluşuna varamaz, onun için kavranamaz kalır bu alan.

Yorum Bırak

KAÇ PARA?

Bir şişe suyu 1 liraya sattılar diye, bir şişe su 1 lira sanma. O bir şişe su olmazsa anlarsın, bir şişe su kaç lira? İnsan büyüyüp harçlık, maaş, ücret almaya başlayınca bir şeyleri satın alabildiğini düşünmeye başlar. Çocukken oturduğum mahallede bir adet vardı, mesela kıvrılmış kese kağıdına konmuş iki çay bardağı çekirdek aldın, bir çocuk gelir yanına oturur ve sorardı, ”çekirdek kaç para?”, bu soruyu duyduğunda yapman gereken elinde tuttuğun koni şeklinde kağıdı ona doğru uzatıp ister misin demekti, şerefsiz tabi ki istiyordu. İşte böyle, çekirdek kaç para? Böyle böyle alınır satılır nesneler dünyasına büyüdük. Mesela adam diyor ki, binanın…

Yorum Bırak

Uzak

Ölmediysen yeni bi şarkı söyle. Çiçek açıp meyve ver. Şekeri uzat. Nefret et. Çok sev. Karda yuvarlan. Umutlan. Gözlerin parlasın. Ben şarkı söyleyemem ki deyip ağlama. En güzelini sen söyledin ya hani. Sen. Bir şeyin içinde olduğunda güzel eden. Ölmediysen yeni bir şarkı söyle. Çiçek açıp meyve ver. Çileği şekere ban.

Yorum Bırak

LİLİUM – SLEEP İNSİDE

Bugün dünyamız çoktan öldü. Başka yerlerde başka insanlar başka bir dünya kurdular ve onların dünyası da belki çoktan ömrünü tüketip geçti. Artık sorularımıza cevap bile aranmıyor oralarda, cevaplarımız yetersiz, tanrılarımıza gülüyorlar, günahlar gurur kaynağına sevaplar utanca dönüşmüş, öfkemiz eskilerin tuhaflıkları gibi algılanır olmuş, bunlar şu anda oluyor, mucizeler sıradanlaşıyor, eziyet tırmanıyor, ümit alevleniyor ve biz çoktan geride kalmış bir dünyanın kalıntıları haline geldiğimizi tam da farketmeden yaşayıp gidiyoruz. Tam bir konuyu anlıyoruz ki konu artık o değil. İçi çürüyen ama dışardan bakınca hala ayakta duran kof bir ağaç düşün, işte hayatlarımız böyle. Belki bir günlüğüne, belki çok şanslı olan bir…

Yorum Bırak

SYKLMLR Fanzin 4. Sayı Çıktı

SYKLMLR Fanzin’in 4. sayısına, Sosyal Kitabevi (Kadıköy Akmar Pasajı), Mephisto Kitabevi (Beşiktaş), Mephisto Kitabevi (İstiklal Caddesi) adreslerinden ulaşabilirsiniz. Dağıttığımız mekanlara ulaşmakta güçlük çekenler veya önceki sayıları da edinmek isteyenler iletişim sayfasından bizimle irtibat kurabilirler. SYKLMLR Fanzin’i kendi basıp dağıtmak isteyenler buraya tıklayarak tüm sayıların baskıya hazır PDF’lerine ulaşabilir. Fanzin: (isim, ing.) fan+(maga)zine, Finansal ve hiyerarşik yapılardan uzak, alternatif basılı materyeldir. Belirsiz aralıklarla çıkan fanzinler genellikle fotokopi ile çoğaltılarak satış amacı güdülmeden dağıtılır.

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 13

Kapıyı iki üç kez çaldıktan sonra içeriden sesler gelmeye başladı. Biraz sonra Arif kaptan kapıyı, kim o diye sormadan açtı. Uyku sersemliği ile yüzüme anlamsız baktı. Bir şey demesini beklemeden “kaptan yardımın lazım”  dedim. Bir şey daha dememi beklemedi. Salona geçtik. Karşılıklı oturduktan sonra “ne oldu” diye sordu. “Birini öldürdüm” dedim. “Hımm… Ne yapacağız peki? “dedi. “Falezlerden denize atmayı düşünüyorum. Daha doğrusu  falezlere getireyim, tekne ile ‘ben’i al, denize atalım” dedim. Saate baktı;  “iki saat içinde halletmemiz lazım, hava aydınlanmadan.” “Olur” dedim. “Olur.” Eve geçtim. Komşuları uyandırmadan cesedi sürükleyip  arabanın arka koltuğuna oturttum. Yaklaşık yirmi dakika sonra falezlerin tepesine geldim. Cesedi…

Yorum Bırak

SAKLANBAÇ

Oynamayı seviyoruz, öyle ki konusundan bağımsız olarak oyun meselenin ta kendisi. Oynamak kötü de değildir bak, şimdi hayal edelim, fırtına kopmuş, tayfalar panik içinde, sen bir kaptansın ve korkmuyormuş gibi davranıyorsun. Aynı kişiyi çocuğunun elinden tutmuş hayal edelim, aman dikkat ütüye değme derken güya korksun. İşte böyle baba gibi davranıyoruz, çocuk oluyoruz, çok üzgünken ölü rolüne soyunuyoruz, kendimize gelince yaşıyor gibi davranıyoruz. Rollerimiz çok, aslında insan erkek ve kadına sığmıyor, doğduğu bedene uygun roller var o rolleri oynuyor, insan masum taklidi yapıyor, sonra dönüp zalim rolüne bürünüyor, aynı adam dönüp pişmanmış gibi yapıyor, benden söylemesi bazen tanrıymış gibi bazen tanrı…

Yorum Bırak

…zalime küfretmeyen edepsizler…

Yorum Bırak

…yeterince kahve, iki paket sigara ver bana, dünyanın anasını sikeriz. İşte benim dinim imanım. Bir odaya kapanıp sabaha kadar laflasak her müşkül hallolur. Olmaz mı? Kaç defa denedik, ne zaman denesek oldu. İşte böyle konuşa konuşa burdan sen nereye istersen varabiliriz. Bir ayağımız Boğaziçi’nde diğerini Afrika’ya bastıydık hani. Olmaz mı, e olmadı mı? Sanma ki sende bende bir numara var da bu böyle. Veya bir numara var da biz yanlış yere bakıyoruz diyelim…

Yorum Bırak