Ben rüzgar tanrısına inandım. Kadın ateş… Sessizce bekledik odada. Benim için farketmezdi; kadın için bekledim. Gün bulutluydu. Duvar saatinin tiktaklarını dinledik. Sokaktan geçen arabaları dinledik. Yağmur çiseledi. Pencereye vuran damlaları dinledik. Ses güzel bir güvercindi. Vuruldu. Odanın ortasına yığılıp kaldı. Hayvanın can verişini izledik. Kadın kalktı, masaya tabakları, tuzluğu koydu. Canım sigara çekti. Bir ateş ver, yakayım ucunu. Tuttum kendimi. Kadın için. Vakit yaklaşıyordu. Gözlerinin içine baktım. Kaçırdı gözlerini. Ellerine baktım. Ayaklarına baktım. Çocuksuydu. Bacaklarının arasını düşündüm. Ben istediğim için traş etmiyordu artık. Oysa ateş tanrısına tapan kadınlar için bir temizlik göstergesiydi bu. Dayanılmaz bir çekimi vardı bu tüy yumağının.…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
ayvalık’a gitmiştik. deniz kenarında bir kafede oturuyorduk. atılan paraları dalıp alan çocuklar vardı. yan masada bir turist ailesi oturuyordu. çocuklarına bir hamburger söylediler. çocuk ekmeğin içindeki eti yiyip bıraktı. geriye rus salatalı yuvarlak bir ekmek kalmıştı. masadan kalktıklarında denizden bozuk para toplayan beş kadar çocuk masaya koşup bu ekmek için kavga etmeye başladılar. bir hamburger ekmeği ve beş çocuk. biri koparttığı parçayı ağzına atamadan diğeri elinden kapıyordu. çingeneymişler. çadırda yaşıyorlarmış. sonradan yol kenarında çadırlarını görmüştüm. çıplak ayaklı çocuklar. gerçek bir sefalet. ve çingenelik ne müzik ne dans ne kızıl şallı siyah gözlü kadınlardır. öğrenmiştim. orta okuldaydım. çocuklar ekmeğe saldırınca turist…
Yorum Bırakhayatın bir anlamı var mıdır size göre? dünyaya gelmemizin, dahası evrenin var oluşunun bir anlamı olabilir mi? aslında bir anlamı olduğunu savunanlar sürekli olarak karşı görüşleri çürütürler. geriye bir şey kalmaz. fakat bu acıya dayanamayacaksanız varlığın anlamsızlığını sakın düşünmeyin. kendinize iç rahatlatıcı bir şeyler bulun. belki sadece yaşamak gerekiyordur. anlamını düşünmeden. yalnız hayatın memelerine hırsla saldırmak gerekiyor belki gerisini hiç düşünmeden. bir hayvan çok kolaylıkla yapabiliyor bunu. biz bu kadar kolaylıkla barışabilir miyiz dünyamızla? bizim yalanlara ihtiyacımız var yaşamak için. ekmek kadar su kadar gereklidir insana yalan. hayatın anlamını söyleyin, kendinizi ne kadar önemsediğinizi anlayalım. karıncalar ezilir insanlar gibi düşünemezler…
Yorum Bırakarkadaşım, kız arkadaşı, kız arkadaşının bir kız arkadaşı bara gittik. bizim tanışmamız amaçlı bir organizasyon. içtik, dans ettik vesaire. kız memelerini kalçalarını bolca sürttü bedenime. gecenin nasıl biteceğini tahmin etmek kolaydı. arkadaşımın kız arkadaşının evine gittik. iki odalı. yatak odasına geçtiler. bir de bizim bulunduğumuz oda var ki evin merkezi. mutfağa, banyoya, yatak odasına bu odadan geçip giriyorsunuz. biz bu odada yalnız bırakılmıştık. iç odadan iniltiler geliyordu. akşam kızın tavırlarından aldığım cesaretle biraz konuştuktan sonra kıza sarıldım. öpüşmeye başladık. artık daha ileri gitme vakti gelmişti ki arkadaşımın kız arkadaşı içeri giriverdi. su içecekmiş. her türk tosununun yapacağı gibi toparlandık. fakat…
Yorum BırakEvde bir gürültü, bir gürültü. Beynimde ağrılar sızılar. Kollarımda halsizlik. Masanın üzerinde sınıra dayanmış bir dağınıklık. Ağzımda tiksindirici nikotin tadı. Müzik yapalım dedik, bütün enstrumanlarda olmadık arızalar. Dün gece bilgisayar başında uyuklarken yeni erotik hikayeler buldum internette (zira zordur yenilerini bulmak), işimiz vardı takılamadık fazla. Şimdi de internete bağlanamıyoruz. Yapacak iş kalmadı mı yani şimdi ders çalışmaktan başka. Kaçış yok mu? Uyusak? O da olmaz on iki saattir uyuyorduk zaten. Müzik dinlesek beynimiz kaldırmıyor. Neyse bi banyo yapalım. Sonra sevgilimizi arayıp ders çalışmadığı için kınarız. Üste çıkacaksın ki onun aklına seni ders çalışmaya itmek gelmesin. Paklarsa sıcak su paklar beni.…
Yorum BırakBas gaza Yazılsın çocukluk düşleri Özgürlük şarkısı Kurulsun saatler yeni baştan Rüzgarda savrulsun mekanın saçları Dikiz aynasında hatıralar Bas gaza Hızla bitsin bu şiir
Yorum Bırakkel kafalı oğlanların gülümseyen yüzlerini fotoğraflayan el ele üniversiteli sevgililer ve kaşarlanmış solcular defolun bok kokulu geceleri ürktüğünüz mahallelerden siyah beyaz fotoğraflarınızı da birlikte götürün ne açlığın estetiği vardır ne yoksullar mutlu Yoksul mahallelerde çocuk fotoğrafı çekecekseniz dikkat edin, yanınızda siyah beyaz film olsun. Gerçek renklidir çünkü. Ve kimse gerçeği görmek istemez. Tatillere çıkın. Yol kenerında gözleme yapan kadının fotoğrafını çekin. Arkadaşlarınıza gösterirsiniz sonra. Bak kaçırmadım. Herşeye rağmen henüz kirlenmemiş insanları yol kenarlarında, dağda, köyde, gece konduda arayıp bulun. Sizin olmayan masumiyeti sahipleniverin. Yalnız fotoğrafta mı var bu sömürü? Şiirde de var, sinemada da. Bu siteyi okuyanların her biri şiir…
Yorum BırakAyrı düştük Düştük aşka
Yorum BırakYağmur güzeldi. Kaçıp sığındık bir ağacın altına. Yaprakları korudu bizi. Kestane ağacı güzeldi. Yaprakları iri bir adamın çocuğunu şevkatle okşayan elleri. Bir kedi geldi yanımıza. Yeşil. Yeşil kedi olur mu? Yeşildi, çağla yeşili. Önce sırnaştı sonra hapşırdı. Yeşil kediler baharda hapşırır.
Yorum BırakKocasının cenazesini anlatıyordu yaşlı kadın: “Bütün uzun çarşı hayran kaldı” Uzun çarşı küçük bir kasabanın kısa bir sokağıdır. Esnafın toplandığı yer. Kocası kırk yıl boyunca burda dükkan işletmiş bir esnaftı. Uzun çarşı esnafının düşüncesi kadın için ne kadar önemli olmalıydı ki ölüm karşısında bile bir rahatlama vesilesi olabiliyordu. Hayatı boyunca kimler konuştu bu kadının vicdanında? Akrabaları, komşuları, bir yığın insan. Gün gelir bir “ulular meclisi” kurulur içimizde. Yaptıklarımızdan yargılar bizi. Eşiyle geçirdiği koca bir hayatın hesapları dökülüverir. Hepimizin içinde bir ulular meclisi vardır. Katılımcılar değişir. Lise aşkın, baban, bir arkadaş. Gün gelir içinde toplanırlar. Göz göze gelmekten korkarsın. Televizyona çıkarılan…
Yorum BırakBiten ve başlayan aşklar… Fotoğraf negatifinin yan yana iki karesi, telefon faturası ayrıntısının yan yana iki satırı.
Yorum BırakYağmuru anlatabilirim sana. Yağmur üstüne şiirler yazabilirim. Bir damla olup ıslatmaz saçlarını. Rüzgardan bahsetsem ne çıkar, serinletmez seni. Bir sulama borusundan sızan su. Yer altına inip fışkırıyor yüzeye. Buharlaşıp bulut oluyor. Sulanacak tarlaya yağmur olup düşüyor. Başakları ıslatan yağmuru severim en çok. Fakat sana bir sır vereyim. Sulama sistemleri olmasa o çok sevdiğin kediler bile açlıktan ölürdü. Yağmur bir ülkeyi beslemeye yetmez. Yeraltı suları? Onlar hayal kurmak için. Yemekten sonra.
Yorum BırakGöçebe tatar ve türkmenlerden kurulurdu “baldırı çıplaklar birliği”. Çoğu zaman üstlerini örtecek iki parça giysileri dahi olmazmış baldırı çıplakların. Savaşta öldürdükleri düşmanın silahları, elbiseleri onların olur; fethedilen kentten ganimet ve evlenecek bir de kâfir kadın verilir. Avrupalı ordular en önde zırhlı askerler bulundururmuş. Bizimkiler ilk önce baldırı çıplakları yollar. Silahsız, zırhsız, tüy gibi hafif adamlar. Zırhlı askerler onlarla uğraşırken yorulur. Yeterince yorulduklarına karar verilince gerçek askerler meydana sürülür. Bu silahsız birlikler şovalyeler tarafından doğrandıklarını farkedince geriye kaçarmış hep. Bunun için hazır bekleyen osmanlı okçuları kendi askerlerini oka tutmaya başlar, baldırı çıplaklar geri dönerlerse yaşam umudu olmadığını farkeder, bir umut geri…
Yorum BırakYıllar sonra senden geriye ne kaldı bana? Bir sızı hepsi. Bir sızı aşk mıdır? Bilmiyorum. Aslında senin hakkında ne düşüneceğimi hiç bilemiyorum. Kirpiklerinde sakladığın hüzne vurulduğum kız. Uzun sarışın bedenin o günden sonra aylarca aklımdan çıkmadı. Kasıklarımda ürpermelerle uyandım gecelerce. Yastıkları dişledim. Şehvet ve gurur o yaşta bir çocuğun kaldıramayacağı kadar yoğundu beynimde. Senden sonra önüme gelenle de yattım. Sen benim her şeyimi o gün alıp gittin, tek bir soruda. Sınıfta bir siz bir de biz vardık. Siz şehrin en zengin mahallesinin en başarılı ilkokulundandınız. Biz nasıl olmuşsa kazanıp andolu lisesine gelmiş olanlar. Okulun ilk gününden itibaren ayrı birer gruptuk.…
Yorum BırakBir çocuğun gülümseyen yüzü. Dalıp gitmiş. Bir kültür merkezinin açılışına denk gelince içeri girdim. Öyle ışıltılıydı sokaktan gelen geçen ne oluyor diyip içeri giriyordu. Kapıdan girince tam ortaya yerleştirilmiş bir oda müziği orkestrası melodik, neşeli bir şey çalıyordu. İşte orada küçük bir kız çocuğu elinde selpakları dalıp gitmişti keman çalan kıza. Kemana mı bakıyordu, uzun sarı saçlarına mı bilemiyorum. Sanki bir düş görüyordu. Öyle hiç kıpırdamadan, yüzünde bir gülümseme. İçim burkuldu. Hiç bir zaman keman çalamayacağını düşündüm. Yoksul ve kadın olacaktı gelecekte. Memeleri diri, kalçaları sıkı, boyu yeterince uzun olursa bir gün belki televolede çıkardı. Ya da zengin bir koca…
Yorum Bırak