yataktaki uzun siyah saç kıllarını topladım bütün gün. sonra eğirdim, kalınca parçalar haline getirdim. Özenle ördüm. ince bi bilezik yaptım. biraz vernik sürdüm sertleşmesi için. iki ucuna da şu metal parçalardan taktım. bi daha gelirsen diye.
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
Üç arkadaş bir uçurtma yaptık, yıllar önceydi. Kırmızı bir uçurtma. Daha ilk denemede havalandı uçutmamız. Anlamalıydım. Bir akvaryum balığı gibi kıvrandı gökyüzünde. Nazlıydı. Bir rüzgar esti, yükseldi epeyce. Bir rüzgar daha çıktı, daha da yükseldi, anlamalıydım. Gevşetilen ipi ben tuttum sonunda. Rüzgar esti, ipi gevşettim. Rüzgar esti, uçurtma çıldırmış gibi hareket etti, sıçradı. Gökyüzünden metrelerce uzunluğunda bir ip düştü yere. Uçurtma başka mahallelere doğru yol aldı. Bir süre izledik. Düşmedi. Vaz geçtik en sonunda. Yitip gitti. İp kopmamıştı, çözülüp düşmüştü. Nasıl olduğunu hiç bilmedim. Gittiği yeri hep merak ettim uçurtmanın. Mutlaka güzel bir yer olmalıydı. Beni de yanında götürmediğine içerlemiştim…
Yorum BırakGece boyu garip rüyalar gördü çoban, kavga eden insan sesleri duyuncaya dek. Derin bir uykunun dibindeydi az önce. Ve insan suratları ne kadar hayvansıdır uyurken. Uyurken güzel görünen bir insanı sevmemek ne kadar zor. Bir masal ülkesine kaçan her gece. Bazıları daha ilk görüşte kutsanmış gibidir. Uzatılmış bir masumiyet. Güzel uyurlar. Çoban açık ağzı, gevşek ve ağır bedeniyle bir hayvan gibi uyurdu. Önce uzak bir yerden geliyordu ses sonra ayıldıkça yaklaştı anlam kazandı. Üç kişiydiler. Pazarlık ediyorlardı. Kadın iki kişi için fiyatı indirmeye razı değildi. Adamlardan birinin sesi gittikçe yükseldi. Sonunda cebinden bir sustalı çıkarıp kadının boğazına dayayıverdi. -Yat amına…
Yorum BırakPART II “sarı”
Yorum Bırakbir cüzdan almıştım, şu, boyna asılanlardan. bir zaman sonra ipi koptu. çakmakla ipin ucunu yakıp, yapıştırdım yeniden cüzdana. sonra bir daha koptu, bir daha, bir daha… koptukça yaktım ucunu, yapıştırdım. yaktıkça ipin boyu kısalıyordu haliyle. başlarda karnımın üstüne gelen cüzdan, boğazıma yaklaşıyordu gittikçe. geçende yine koptu, yine yaktım. artık sıkmaya başladı. sıkıştırmaya…
Yorum Bırakgizmonun yorganın altına girmesinden ya da ayaklarımın üşümesinden anlamalıydım. sonbahar gelmiş. şimdi sıçtık demeliydim.
Yorum Bırak“seni asla terketmeyeceğim” dedi. ben koltukta oturmuş sigara içiyordum. yanıma gelip öptü. sonra da duşa girdi. düşündüm. terkedemezdi zaten beni. sadece giderdi. ama ben de giderdim. dolayısıyla karşılıklı yer değiştirirdik. uzaklaşırdık mesela. ama bir kişi tek başına birini terk edemezdi….artık… duştan çıktı. karşıma oturup bir sigara yaktı. konuşmadık. giyinip gitti. görüşürüz, dedi kapıyı kapatırken. odaya dönüp yastığın üzerinde bıraktığı saçları topladım. neme lazım, terkedemezlerdi belki ama giderlerdi. ben kalırdım.
Yorum BırakKafasının içinde huysuz bir kız çocuğunun sesi yankılandı: – Tanrılar pişman olur mu? Melekler, hayvanlar? İnsandır pişman olan. Ne yana baksam pişmanlık dolu. Kaç hayat gerek sana? Pişman olmamak için kaç başlangıç? Bir oğlan katıldı konuşmaya: – Pişmanlıktan ibaretsin. Ne yaparsan, ne düşünürsen, ne söylersen söyle. Yapma, düşünme, söyleme. Yine pişman olursun. İçinde sızlayıp duran bir yara kalır mutlaka. Senin güçsüz yanındır, vicdan ve ahlak. – Her şeyi yapmakta özgürdür insan. Yeter ki kölelikten sıkılsın. Ve özgür bıraktığında kendini bunu yaptığına da pişman olacak. – Boğum boğum birbirine sarılmış ve açlıktan birbirini yiyen birer yılandır kafanın içinde hayvan, insan, annen,…
Yorum Bırakneyin var, diyor ben önünden geçerken. elimdeki kese kağıdını havaya kaldırıp “çağla” diyorum. (halbuki ben çağla sevmem, kim tutuşturdu bunu elime, düşünüyorum) bende de rakı. boğalım mı? “boğalım” diyorum. çöküyorum yanına. balık kokan ellerini kağıda daldırıp bir çağla atıyor ağzına. ardından da plastik bardaktaki susuz rakıyı dipleyiveriyor. önündeki kovayı gösteriyorum; ne bunlar? barbun, diyor. “yok be burda barbun olur muymuş?” olurmuş. elindeki oltayı bırakmadan şişeyi açıp rakı koyuyor. kadir abi de öldü, diyor. üzülmüştüm kadir abinin ölmesine. kadirleri de bilirdim. yamuğuna rastlamadım hayatta hiç. laflıyoruz. sende ne var, diye soruyor. maça kızı kaldı sadece, diyorum. tartıcı bir çocuk geliyor yanımıza.…
Yorum Bırakbaşka? başkalarıyız biz. “boom boom, bang bang!” yere yat, öldün sen. i’m blue.
Yorum Bırak“ne yaparsan yap…” demeni beklemedim zaten hiç. ama; “ne yaparsan yap!” da…hiç.
Yorum Bırakturnikede kartımı makinenin ağzına bıraktığım anda, sırtımda elini hissettim. makine kartımı verdi, arkama bakmadan turnikeye doğru olabildiğince ağır bi adım attım. el sırtımdan ayrılmadı. kartın makineye giriş ve çıkış sesini duydum. makineden kartı çeken diğer elin çanta fermuarını kapamasına kadar bacağım turnikeye yaslı durdum. sonra bi adım daha atıp turnikeyi çevirerek diğer tarafa geçtim. bi an sonra yeniden döndü turnike. el enseme doğru çıktı omzuma da uğrayıp. sonra saçlarıma dokundu. turnikelerin önünde duruyorduk. bi kaç kişinin bakışlarını farkettim. ve nefesini tabii. hemen kulağımın arkasında, burnunun içine çektiği havanın sesini. kokusunu aldıysam da söyleyecek bir şeyim yoktu. nasılsın diye sormak için…
Yorum Bırakilk defa babam götürmüştü. boy yükseltmek için alta konulan mavi boyalı tahta ve “alabros olsun” sözleri. sürekli aynı berbere gitmenin en iyi yanı sizi tanımaları ve her seferinde sohbete en son bıraktığınız yerden devam etmeleridir. gereksiz sorulara girmeden. iyi berber hatırlar. sonra ben büyüdüm. onlar yaşlandı. şeref abi kulağıma makas kaçırana kadar oraya gitmeye devam ettim. hatıralara her zaman saygım vardır ama kulaklarımı da severim. saçlarımı uzattğım için bir süre hiç berbere gitmedim. kestirme vakti ve yeni berber arayışları.. işte burayı tavsiye ettiler. içeri girdiğimde “sen de kimsin?” süzmeleri. usta olanı bulgar göçmeni, iri yarı bir adam. yeni müşteriyi her…
Yorum Bırakilaçlardan olabilir demişti doktor. ben de inandım. hem canım inanmayıp da ne yapayım. halüsinasyonlardan bahsediyorum. yalnız bunlar sizin bildiklerinizden değil. odanızda aniden beliren yaşlı kadın, üzerinize saldıran şeffaf örümcekler, gölgenizin sizden bağımsız hareket etmesi gibi değil. gerçi benim gördüklerim (?!) de aniden ortaya çıkıyorlar. yalnız ben onların gerçek olmadığını biliyorum. aynı anda iki oyun birden sahneleniyor önümde. bana da arkama yaslanıp bitmesini beklemek düşüyor yalnızca. perde kapanırken de söylüyorlar zaten: “ey seyirci, burada gördüklerin gerçek de olabilir yalan da. ama olmayadabilir.” herhangi bir şekilleri ya da davranış tarzları yok. ama bazen konuşurlar kendi aralarında. kısık sesle. ben duyamam. aynı günü…
Yorum Bırakbir varmış, bir yokmuş her’kes varmış, kimse yokmuş iki varmış, iki yokmuş herkes varmış, pek de rahatmış bir varmış, iki yokmuş aslında sen yokmuşsun iki varmış, iki varmış herkes umursamadan yaşarmış bir varmış, iki varmış her’kes içeriye kaçmış bir varmış, bir varmış sevişmeden durulmazmış bir yokmuş, iki yokmuş herkes nereye kaybolmuş bir yokmuş, iki varmış burada ben yokmuşum
Yorum Bırak