bana o ne resmi diye sorduğunda gözlerine bakmıştım ve gözleri sanki çığlık atıyormuşçasına ışıldıyordu o anda eliyle de elime dokunmak üzereydi sanki birden neden olduğunu anlayamadığım çocuksu bir heyecan duymuştum benim de gözlerim çığlık olmasa da bir bağırış tasarlıyordu sanırım bir ev dedim bir ev resmi enteresan geldi çektim ben de bilirsin insan enteresan şeyler yapmak ister ya da en azından enteresan şeyler yapıyormuş gibi görünmek öyle bilsin ister başkaları onlar ki aslında bizim nasıl olacağımızın bağlı olduklarıdır hepimiz başkalarımızın izinden ya da enteresanlık olsun diye başkalarımızın izlerine basmadan yürümek istiyoruzdur aslına bakarsan bunun böyle olmasında pek bi enteresanlık yok…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
ben tarator istedikçe haydari getiriyorlar. efendim haydari süzme yoğurttan yapılır. taratorun ise havuçlu ve helvalı olmak üzere iki çeşidi vardır. nereden çıkartıyorsunuz bunu? haftasonu için gelmiştik ama hava şartlarından dolayı vapur seferleri iptal edilince bir haftadır mahsur kaldık bu adada. gerçi şikayet etmemeliyim. işim yok, gücüm yok. kemal abi, kızı, damadı ve ben her akşam geliyoruz bu meyhaneye. adanın tek lokantası olduğu için gelmişken iki kadehte bir şeyler içiyoruz. tam bir haftadır. ve son iki gündür konuşacak konumuz yok. var efendim ne münasebet. sığlaşıyoruz yalnızca. daha havadan sudan şeylerden, günlük hayattan bahsetmeye başlıyoruz. ferda ile metin çocuklarından konuşuyorlar bu akşam.…
Yorum Bıraktarihin en güzel golünü kendi kaleme atmış olmanın haklı gururunu yaşıyorum. zannetme ki farkında değildim rövaşataya kalkarken sırtımı döndüğüm üç direğin benim kalem olduğunun…ve fakat yaptığın orta, tarihe bi not düşmeyi icabettiriyordu. top havada süzülürken uzun uzun düşünme fırsatım olmadı elbette. bi an göz göze geldik, sen topun dibine yaptığın vuruşun ardından dizlerini kırmış rotayı izliyordun, topun düşeceği yerin benim durduğum nokta olduğunu ikimiz de biliyorduk. O an bi göz göze gelmişliğimiz olduğunu inkar edecek değilim şimdi. Gözlerindeki düşkırıklığı idi veya değildi o an yapmam gereken şeyden beni alıkoyan…bunu tespit etmek olanaksız. ama top bana doğru süzülüyordu işte. barajın bana…
Yorum Bırakyaşıyor muyum, ölüyor mu?
Yorum Bırak– top doksandan içeri girmeden önceki son anda geri devrilmek üzere olan ve topa bakan kalecinin gözlerinde asılı kalmış bakış – eee – sürekli öyle bakıyorsun – ama sen de farka gidiyorsun.
Yorum Bırakçöpte hışırdayan poşete bakarsın gereksiz bir merakla, “kedi mi?” diye… poşetin rüzgardan hışırdadığını görürsün sonra, kedi medi yok görünürde. poşet rüzgardan da hışırdıyordur ama, aslında gözden kaçmıştır, kedi de oradadır kaos da buradadır…
Yorum BırakBir çocuk daha doğuyordu o an. Bir adam bir kadına daha aşık oluyordu. Birileri ölmekteydi. Bir ağaç yeniden çiçek açıyordu. Erik reçelinin üstüne bir sinek daha konuyordu.Koşarken kırıldı bir ayakkabının topuğu. Bir vitrin camını indirdi bir ayyaş. Bir sigaranın ucu yandı, korna çaldı bir minibüs, bir soluk daha aldı. O an çok yükseklerde bir jet sessiz süzüldü, gökyüzüne bir çizik daha attı. Çaydanlıkta su kaynamaya başlamıştı. Pencereden yüzüne vurdu ışık. Tam alnının ortasında sıcaklığını duydu. Ansızın bir hayat hikayesi olmadığını farketti. Kimsenin hayat hikayesi yoktur. Ne garip bir düşünceydi hayatınının ana karakterlerinden biri sanmak kendini. Adı konmamış bir hastalıktı bu.…
Yorum Bırak“…sonsuz olasılıklar. her biri başka bir sonuca götürecek, götürürken de hep karşına yine sonsuz olasılıklar çıkaracak bir dizi. her olasılık başka bir yaşama denk düşer. birinde varsındır, bazılarında yok ” dedi emekli coğrafya öğretmeni sofraya yerleşirken. … “sen zeytin ye, bunlardan çok var.”
Yorum Bıraktabiki ben de adam olacağım. önce sınav bir geçsin. sonra askerlik. şu kitabı bir bitireyim hele. kanunlar bir çıksın. sistem otursun. herkes otursun. kış gelsin. birileri mezun olsun, birileri iş bulsun, aşık olsun, evlensin felan filan.. şaraba elma yatırdım, tencere bi soğusun hele. 5 kilo fazlalığı vereyim. sigarayı azaltayım. bir uyanayım mesela, duş alayım. yarışma sonucu açıklansın. hem sonra piyango bileti almıştım, 8 gün var çekilişe. şu şehirden bi çıkayım, şu şehre gireyim. babam dönsün, annem emekli olsun. gizmo horlamasın, ben horlamayayım. hem sahneler yeni açıldı. korkmayayım. ben görmeyeyim. görenleri de görmeyeyim. lale ekmeliyim, lale ekmeliyim. adam olacağım ben de.…
Yorum Bırakhasta da oldum. en son ne zamandı? yakında biri çıkıp “sen artık yumurta yiyemezsin!” de der. der mi der.
Yorum BırakSabaha karşı nasıl da diner deniz, buğulu süt gibi. Elleri kana bulanmış çoban iskeleye vardı. Kayıkların sakin salınmasına daldı. Nemli tahtalardan gelen iniltiler sabaha karıştı. Çoban insan kanının koyun kanına ne kadar benzediğine şaştı. Adam öldürmenin ne kadar kolay olduğunu farketti aniden, koyun keser gibi. Bunu daha önce neden düşünmediğine şaştı sonra. Ilık kan. üstünde yine öyle pis kokuyordu. İskeleye yatıp ellerini tuzlu suya daldırdı. Deniz çalkalandı. Denizin kanı sevdiğini gördü hayretle. Suyu avuçlarına alıp yüzüne çarptı. Acı pis bir koku. İyot ve gaz yağı. Yakınlarda bir bekçi kulübesinden radyonun sesini duydu. Kanalları değiştiriyordu içerideki. Hüzünlü bir keman sesini geçip…
Yorum Bırak-ne yapacağız bu anıları? -iki kere tıkla kahverengiye yolla. -sonra? -oradan kaybolur.
Tek YorumKardelenler gibidir bazıları, belki değirmenler gibi. Öyle güzeldir öyle masalsı. Bu onun bahtsızlığı olur. Her gelen sahiplenir. Her gören aynı şiiri söyler az çok. Öyle güçlüdür etkisi. Söyleyecek hiç bir kelime bırakmaz kendinden başka. Dünyanın tüm güzelliğini üstünde toplamış gibidir. Sıradanlaşmaktan ve mide bulandırmaktan kurtulamaz. Duymak istemezsiniz artık. Öyle güzeldir öyle masalsı.
Yorum BırakEvden atıldığı günden beri böyle yürür, sarhoş gibi. Meçhul köpek Moşe. Bit torbası, kemik çuvalı Moşe. Sarıdır tüyleri, kuyruğu sarkık ve burnundan eksik olmaz hiç mavi yeşil bir sıvı. Yalpalayarak yürür. Her gece bu köşeye gelip kuyruğunu sıkıştırır, ard ayakları üstüne oturur. Evin kalın güneşlikleri akşam olunca çekilir, içeriden sıcacık bir ışık yayılır. Tanıdık kokular çalınır burnuna. Bebekliğini hatırlar. Tatlı köpecik. Genç bir kadının sıcak ellerinde huzur bulduğunu anımsar. Kucağında uyuya kaldığını. Karnı acıktığında yemek bulabildiği günler. Fakat en çok sıcacık ellerin vücudunda dolaştığı o güzelim dostluğu özler. Dayak da yedi Moşe, yemedi değil. Bir türlü nereye işeyeceğini öğrenemedi fakat.…
Yorum Bırakkevgirden aşağı dökülenler mi üzerinde kalanlar mı şanslıdır oğlum diye sordu. “kevgire hiç girmeyenler dayı” dedim. aferin deyip öptü.
Yorum Bırak