“karartma de sen” odanda yalnızlığınla konuşmaya başlarsın bir gün. karanlıktır. bilhassa söndürmüşsündür ışıkları, yalnızlık daha bir belirginleşsin istemişsindir, altını çizmek o anki yalnızlığın… karanlığa alışmaya başlayınca gözüne ilk çarpan şey duvar olur. yine bir gün biri bu odada, bakmış mıdır bu duvara, tam da gözü karanlığa alışmışken? bir gün bu odada, yalnızlığının başka birinin yalnızlığıyla kesişme ihtimali üzerinde durmuş mudur? senin çünkü, bir gün bu odada, yalnızlığının başka birinin yalnızlığıyla kesişme ihtimali üzerinde durma kararını etkileyecektir bu. üzerinde yeterince durulmuş olsa da şimdiden, bu ihtimalin… sönük ışıklar altında ne kadar süre ayık kalabileceğini düşünmeye başlarsın. zaman daha mı yavaş geçer…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
Banyo tesisatında problem çıktı önce. Çağırdım adamı, geldi yaptı. Birkaç gün sonra kombi acayip işlere kalkıştı. Çağırdım gene birini. O daha gelmeden, tesisat, derdini yineledi. Bu sefer başka birini çağırdım. Kombicinin işini bitirdiği, yine tesisatçı beklediğim günlerde, bilgisayarım isyan etti. Tesisatçı işini bitirmiş gidiyorken, ben de bilgisayarı yüklenip attım kendimi dışarı. Kapının arkasında sallanan anahtarlığın sesini de tam o anda duydum. Çilingirle hemşeri çıktık… Sanırım yavaş yavaş kontrolümden çıkıyor hayat. Ama esnafla aram çok iyi. Sizde fazla ütü var mı?
Yorum BırakRüzgar kokular taşıyor. Yine ortaokuldayım sonbahar gelince. Yaz gecesinin çocukluğum gibi kokması, kar kokusunun hiç bir iz bırakmadan aklıma kazıdıkları. Sessizce yanımızdan akıp giden ve büyümemize tanıklık eden o incecik, kirli ırmak. Biz de sana şahit olduk. İşte şimdi ortaokul kokuyor sokaklar, kaç yaşında olursam olayım, nerde olursam olayım. Eskişehir’de akşam saat sekiz buçuk. Kaldırımlar çamur, sinemaya yetişmek için yürüyorum. Ara sokaklardan bir anda Doktorlar’a. Mağazalar vitrinlerini aydınlatmış, kepenkler ağır ağır indiriliyor. Dersleri düşünmek istemiyorum, şimdi ne kadar berrak görünüyor okula yalnız aşık olmak için gittiğim. Sanki az önce güzel bir kız geçmiş buradan, bir vakit sonra tanışacağım onunla. Burkuluyor içim, bu hüzün yıllarca kovalayacak arkamdan.…
Tek Yorumyılların hicrânını, yollar söyletir…
Yorum Bırakakdeniz müziğinin çoğu zamanki sıkıcılığı gelir aklına. enteresan davullar, ziller… gitarı da dinden imandan eden, boş sözlere inşa melodiler gelir… plaj havlusuyla kilim arasındaki, kavakla palmiye arasındaki, yaz aşkıyla kara sevda arasındaki samimiyet farkı gelir düşer aklına… halikarnas”ta, eski balıkçıların, adı kalmıştır bir tek. sürgünü bahara yoran, eskimiş dizeleri saymıyorum bile. onlar başka dile çevrilemiyor zaten…
Yorum BırakGün ne güzel güldü bahçesini. Yürü ki uykunu iyi almışsın, karnın tok sırtın pek. Eğilmemişsin. Şimdi bu insaniyet pek bir lükstür. Öyle gördüler. Çıktım pazara, derdimin dermanı, insandan ucuza satılan mı var?
Yorum BırakUzanmıştır upuzun, sonsuza. Ve sessizdir. Tek bir soluk işitilmez. Nefesini tutmuş nefes sahipleri. Serinlemiş, gökyüzü genişlemiştir hiç olmadığı kadar. Bir andır bu, bir sesle bozuluverecek. Bekler, bekler ve her şeyi anlamaya az kalmıştır, bir adım öncesidir yani. Yeniden katılaşacak madde, yeniden gerçek olacak dünya, ilk günümüz gibi, köklerimizi dibe saldıkça, uzayıp giderek çaresiz bir insancık kocaman bir sonsuza. Oysa hep korkmuştur, ben kim oluyorum da bu sonsuza… İyilik nedir bildin mi? O içine çektiğin nefesten başka?
Yorum Bırak– Düşünüyorum da, dedi, ne zaman bana gelsen, yine birilerinden kaçıyor oluyorsun. Merak ediyorum daha ne kadar sürecek bu sığınaklığım? – Sen, dedim, ne kadar istersen. Sıkıntıyla gülümseyerek yaktı sigarasını, en sevdiğim eliyle…
Yorum BırakKalbinin ortasında bir nokta düşün. Anneye çocuğu, çocuğa anneyi sevdiren. Alleme-i cihan gelse bilemez. O en büyüğü Freud efendi binlerce yıl düşündü de dedi ki, anneyle ilişkili bu işler. Hey Freud efendi, yanlış anlama büyüksün, çocuğa anneyi, anneye çocuğu sevdiren ne? Bütün olup biteni anlatsan. Neden sevdim ilk aşkımı? Neden sevdim kendimi? Nerden çıktı bütün bunlar sormadın mı? Neden sevdim diye merak etmez mi insan? Türün devamı için sevgiye ne gerek var? Hayatta kalmak için sevgiye ne gerek var? Bunu görünce o yorgun bilge kafayı yemedi mi, Nietzsche. Daha cesur, talihsiz ve mert Nietzsche. Ayaklarına zincir gibi vurulmuştur avrupa, dans…
Yorum Bırak“Ah be kardeşim, neden vurdun beni?”
Yorum BırakToprağa yakın durmak gerek. Herkes biliyor galiba bunu. İçten içe seziyor yahut. Karıncalar, ekin, serin sabahta toprak kokusu, hayvanların… Kendi inşa ettiğin evde yaşamak. Soğuk, kıtlık, kuraklık, fareler, kurtlar… Evet bunlar da var. Ne hüzünlü insanın öyküsü, tarla için birbirini vuran kardeşlerin acısı. Yine de yalansızdır toprak, “mış” gibi yapmaz. Ve o bahçenin toprağını ışıkla işleyip zeytine, şeftaliye, limona çeviren mercimek iriliğinde tohumlar. Yan yana ekilip aynı toprağa, iki karbon atomunu farklı açıyla bağlayan, çınar ve incir ağacına farklılaşan o garip, toparlak kabuklular. Yazılım bilgisi ve tohum. Ve ne yaparsak yapalım özleriz toprağı, o köy denen hayatı. Ne yaparsak yapalım…
Yorum Bırakyalana gelince, yalan yoktur ki… ve bu içimizi rahatlatmaya yetmez.
Yorum BırakCanım yandı küçük kuş, dala konup öyle güzel baktın bana. Adını bilmiyorum, türünü bilmiyorum. Kırmızı bir gagan var. Serçe kadarsın. Tüy gibi hafif, küçük yuvarlak gözlerin var nemli. Bana bakıp öttün, sonra havalanıp geri kondun dala. Hala bana bakıyordun ve ben bütün gerçeklerin tek bir gerçek hakkında olduğunu düşünmeye başlamıştım bile. Tek bir gerçek olduğunu… Böyle bir gerçeği düşünmek tehlikelidir.
Tek YorumÖyle incelmişsin, öyle güzel. Her şeyin birbirine selam verdiği bir yerdeymişiz. Işık, her yanın ışıkla bezeli. Sonra selama durmuşuz, vefa ve saygıyla. Öyle güzelmişsin. Her şeyin üstüne ışık dökülüyormuş.
Yorum BırakDoğum denen olayın abartıldığını düşünürüm. Hep kutsanmaya çalışılır. Oysa dışkı, sidik, kıl, her türlü vücut sıvısı, kötü kokular, yırtılan vajinalar, çığlıklar ve gerilen sinirler, kötü bir şey olmasın diye edilen dualardır olan biten. Bir kadının vücuduna kordonla asalak gibi tutunmuş bir canlının kopmasıdır. Etin kopmasıdır etten. Parazit yaşam tutunduğu konaktan sökülür. Israrla kutsallaştırmaya çalışırlar. Belki yaşama tutunma çabası etkileyicidir o kadar. Asıl doğum, annenin yüzünü ayırdettiğinde olur. Anne yüzü. 2 aylıkken artık tanımaya başlarsın. Annenin yüzü dünyadır, insandır, hayattır, sensindir. Annenin yüzü senin senle olan ilişkindir. Yer yüzünün en berrak aynasıdır sana tutulmuş. Hep üzgün baktığını farkedersin bir vakit sonra.…
Yorum Bırak