İçimizdeki iyilik kırıntılarına bakıyorum da; bu dünyadaki her şey aşka hazırlıktır, aşk için ödenen bedeldir, aşka duyulan hasrettir, aşktan eksiktir. Aşk için konuşur, aşk için duyar, aşk için susarız. Gelişimiz ve gidişimiz aşkadır. Aşk için doğduk, aşk yüzünden öleceğiz, aşk içinde. Aşk içinde görür, aşk içinde koklarız, aşkladır bütün dansımız. Bütün derdimiz aşktan, dermanımız aşktır. Aşkla doğar bebek, aşkla doğrulur, aşkla yürür, aşkla büyür. Şiddetle çağıran aşktır, bekleyen aşktır, yüz üstü bırakan aşktır. Aşkı hayal eder, aşkı kaybeder, aşkı buluruz. En çok aşk öğretir, en çok aşk aldatır. En çok güldüren aşktır, en çok ağlatan yine aşktır. En kolay kırılan…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
Bir duvara mı benzer kötülük, yoksa bir hayvana mı? İçlerinde karanlık kuyular olan insanlar var ve kurbanlarının ayağını kaydırıp o kuyulara atmak ve acı çektirmek isteyen ve bundan haz duyan. Bu dünyanın dışından gelmiş gibidir, hiç yağmur yağmayan, hiç ağaç yeşermemiş, sanki bir topun peşine takılıp çocuklar hiç koşmamışlar. Öyle bilmediğimiz bir dünya. Bu dünyaya ait olmayan gözlerle size bakarlar. Bir duvara mı benzer yoksa bir hayvana mı? İnanmak istemezsiniz, acı çektirmekten keyif duyan duvar mı var, hayvan mı var?
Yorum Bırakaydın’dan izmir’e dönüp otobüs firmasının servisiyle alsancak’a geldim. efes otel’in önüne, thy servisine doğru yürüyordum ki bilgisayarımı serviste unuttuğumu fark ettim. hemen fırlayıp firmanın bürosuna girdim. dedim nerdedir şimdi servis? dedi ilk durağı üçyol… ben dedim taksiye atlayıp alıp geleyim. siz de telefon açın bıraksınlar oradaki büroya. valizim de burada kalsın birazdan alırım. atladık taksiye gittik üçyol’a. uğrayan olmamış. telefon açtım tekrar merkeze, oradan servis şoförüyle konuştular. dediler siz nerdesiniz? dedim ben üçkuyular’daki büronuzdayım. dediler birazdan orada olur. (oysaki ben üçkuyular’da değil, üçyol’daydım. kafamdan bir yer uyduruyorum ve duraklar arasında maalesef öyle bir yer var! allah kahretsin!) birazdan bürodakilere diyorum…
Tek YorumDaha deniz görmemiş çocuklar var.Belki avlanmış bir köpekbalığı ve başına toplanmış vahşi bir kalabalık gördüler(bir katilin idamını izlemeye gider gibi, kafalarında bir takım cinayetler daha işlenmeden durdurulsun diye), belki televizyonda, belki balık kasalarının peşine takılmış martılar, kayıklar ve akan bir su gördüler.Daha deniz görmemiş çocuklar var ve hiç deniz görmeden ölen adamlar ki kalpleriyle birlikte zincirli cep saatleri de durmuştur.Ani bir kararla çırılçıplak soyunup kendini sana sunan bir kadın gibi, soluksuz bırakarak, yer gök mavidir, deniz görülmüştür.
Yorum BırakBütün üst düzey bilgiler aslında çok basit bir şey söyler.Konu psikiyatri veya fizik olabilir, farketmez. O bilginin üretilmesi için yıllarca gece gündüz çalışmış çok zeki adamlar olabilir, ayrıntılardan cımbızla çekilmiş, uykusuz kalınmış, süzgeçlerden süzülmüş de olsa, sonra o bilginin öğrencisi yıllarca uğraşmış, bir sürü emek de verse, bir an geliyor ve bahsedilen beyninde kısa bir cümleye tercüme ediliyor. Hayatta her konuda böyle bir gerçek var, farkında mısınız? Uzun düşünmeler, formüller, kitaplar, tartışmalar, gözlem, tecrübe, bütün çaba, sonunda bilgi yüzünü insana açınca şaşkına çevirecek kadar basit olduğunu farkediyorsun, ”çok susadım su ver” demek kadar kendiliğinden ve basit. Parçaların çıt diye yerine…
Yorum BırakAnnen ölünce, onunla birlikte vücudundaki herbir hücre ölür, nasıl hayatta kaldığına şaşarak. Vücudundaki herbir hücreden taşmış sevgi akar gider, yıkayarak yeryüzünü en ufak toz zerresine kadar. Sonsuzda bir noktaya dönüşürsün, sonsuzda nokta olur mu? Sonsuzda nokta yok olur. Patlayıp içine çökmüş bir yıldız gibi…
Yorum Bırakİkinci kanal nedir öğrenmeden bu ülke hakkında pek az şey bilirsiniz, veya bu ülkede yaşamak nasıl boktan bir tat bırakmıştır ağzınızda tam farkında değilsinizdir henüz. Genelde ikinci kanalı üniversiteye giden çocuklar okulu bitirdikten sonra mecburen farkeder. Hatta bildiğiniz ikinci kanallar dahi olabilir ama farkında değilsinizdir, sonra hayat zorlar, farkedersiniz. İkinci kanal bir konuşma adabıdır. Bu ortaya çıkan rasgele bir durumda kalıplaşmış kelimeler ve kalıplaşmış vurgularla konuşma halidir. Hiç beklenmedik şekilde çalışır, sorunları çözmenin yegane yolu da olabilir yerine göre. Örneğin akıl hastanesinin kapısında kontrolden çıkmış bir hasta karşısında siz doktor olarak ilaçlarınızla çaresizken, bir güvenlik memuru gelip ”usaam sen kimlerdensin?”…
Yorum BırakBir hafta sonu kuyruklarda bekleyerek, üstelik düdük de ötmeden granit kaplı binadan içeri girip, yürüyen merdivenlere bindiğimde, beyzbol şapkalı adamlar, tavukları çok çeşitli yerlerinden parçalayıp kızartarak ve menüleri kovalara acilen atarken, üstelik alışveriş ederken ve hatta yürür dahi gezerken dönüyordum ki, akın akın kapılar doluyordu üstüme. Bense oradan kaçıyordum ve mısır taneleri bardaklara, dondurmalar külah değil kağıt kutulara konar olmuştu, olabilirdi. Bazı adamlar açtı, bazı adamlar hem aç hem kadına açtı ve bu ayıp mıydı? Bazı kadınlarsa çıplaktı. Adamlar bakınca, ayıp kadınlar çıplanınca ne olurdu? Bazı kadınlar da açtı ama aç kadınlar edebiyatımızda yeterince işlenmemişti. Kadınıyla erkeğiyle insanların yüzüne garip…
Yorum BırakGece olup da kimse kalmayınca etrafta sordum: -Menekşe, sen neden mavisin? Cevap verdi menekşe; -Menekşe, sen neden beyazsın? Bakakaldık birbirimize. Ben de mi menekşe… Sonra rüzgar çıktı, üşüdük. Yapraklarımız mavi beyaz dokundu birbirine. Bir gecenin incecik çiçekleri oluverdik. Ne birdik, ne ayrı. Ne yapraktık, ne çiçek. Yıldızlara baktık, titreyerek dokunduk birbirimize. Böyle daha iyi, bastığımız toprak daha geniş geldi gönlümüze. Belki dedik karanlığın ortasında yurt edindik birbirimizi. Boşlukta yuvarlanan bir gezegen, ben beyaz sen mavi.
Yorum BırakÖnceden biliyordum aslında, şimdi unuttum. Kırık dökük parçalar var aklımda, hatırlamaya çalıştığım. Nüfus cüzdanımda bir isim var ama belki benimdir belki değil. Hiçbir şey çağrıştırmıyor bana, yabancı. Sonra ismimin bir kağıt üstüne neden basılı olduğunu bilmiyorum. Ben miyim, benim ismim mi belli değil, hatırlıyamıyorum. Aniden hah diyorum, şuna benziyordu. Bana seslendiklerini sanıp çeviriyorum başımı. Bir an için tereddüt edince çoktan çekip gitmiş oluyor seslenen. Belki bana seslenmedi bile. Soramıyorum çok geç kaldığımdan. Yanlış isimlere efendim diyorum, garip garip bakıyorlar. Ah çekiyorum içimden, siz bir bilseydiniz benim ismimi. Yazık ki ben de hatırlamaktan acizim. Nasıl anlatsam size? İnsan hayıflanıyor ister istemez.…
Tek YorumEmirdağlılar… Bir yanları ürkmüş bir hayvan gibi ölümden korksa da, bir yanları eve dönmeyi bekler gibi hep ölmek ister.
Yorum BırakBazıları hayatın kendi tasarımlarına uymasını bekler ve insanları böyle olmadıkları için suçlar. Dindarlar iyi niyetli olmamakla suçlar genelde, acımasız olmakla suçlayanlar depresyondadır çoğu zaman, aldırışsız olmakla suçlayanlar vardır, vb. Oysa kimsenin böyle bir suçlamaya hakkı yoktur. Hayatın, kendi tasarımlarımıza uymadığı için eleştirisi ne komiktir.
Yorum BırakGene mi büyüdü bütün çocuklar? Gene mi dayandı ölüm kapımıza? Gene sustuk mu hasretle öğrendiğimiz dersi, gene bilemedik mi haklıyı haksızı, alnımızda ateşten bir sızı ve damarlarımıza yürümüş çiçek kokusu. Dolaplardan eteklerini çıkardı kadınlar, kalçalarına gümüş ziller taktılar. Gökyüzünden yere bir taş gibi düşen şahin kuşların vaktidir. Toprak kabardı ve biz aşk içinde bir gördük gene aslanla ceylanı. Yaz şuraya iki gözüm, yürek bir kayadır, kırılmadan rahat bulmaz.
Yorum BırakBak işte, kendini bıraktığın o yerde, bulan olmadı seni. Sen değil miydin en hazin masalını bile ihtişamla anlatmaya çalışıp, kendine durmadan şaşırtıcı sonlar arayan? En “buldum” ânında neyi bulduğunu anlamamaklı, etrafa çocuk gözlerle bakan peki? İkide bir korktuğu başına gelen, gözünün önündeki çukurlara düşüp duran sen değil miydin? Biraz acı lazımdı sana çok değil. Biraz örselenmeliydin fazla yaralanmadan. Biraz canın sıkılmalıydı; ama hep acelesi olan, varacağı yeri bilmeden koşturup duran, “geldik” anda dönüşe heveslenen, aslında varacağı bir yeri de olmayan, nice kere ışıksız gözlerle, geceden güne dönen, sen değil miydin? Bazı hayat tarife uymuyor işte, zamana tutunuyor rotasız, haritasız. Sorsalar,…
3 YorumGökyüzündeki burçlar bizlere dair bir şeyler anlatıyorsa; ben şu gün, şu saatte doğmuş bir başaksam ve şöyle şöyleysem; bütün o yıldızları, gezegenleri, burçları bir araya koysak ve kendimizle birlikte kendimizden fazla 360 derecelik bir geceye baksak… gökyüzünün tamamı… gökyüzü kimdir? Ben, gökyüzünde bir burcum. Benim gezegenim düşerken senin burcuna yükselen bir yıldız fırlattı. Senin yıldızların bir diğerinin yıldızını çekiyor hamal gibi. Kafanı kaldırıp geceye bak bir de. Hiçliğin ortasında akan, yanan ve sönen, hiç durmaksızın dönüp duran, birbirine saydam iplerle bağlı. Biz, koskoca bir gökyüzüyüz. Gözün hep burçlara daldı, hadi gönlünü aç da bizi tanı. Gönül gözü denen budur. Gözün…
Tek Yorum