– hep bir seçim yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. oysa sen sürekli, “karar vermek”ten bahsediyordun. bense buna bir türlü anlam veremiyordum. – peki hangisinin daha zor olduğuna karar verdin mi? – bu konuda bir seçim yapmak çok zordu. zaman zaman yönünü değiştiren olaylar yaşarsın. büyük bir dikkatle “asıl” yöne dönmeye çalışırken, bu çabanın, aslında tekrar yön değiştirmene sebep olduğunu fark edersin. o zaman da vardığın yeni noktanın (yeni yönün), ilerlemen gereken asıl yön olduğunu anlarsın (sanırsın). bu da yaşadıklarının ve yönünün aslında senin kontrolünde olmadığı anlamına gelir. bu noktada kontrolü tekrar kazanmak için yapman gereken, öncelikle, yönünü kabullenmek, en azından bir…
2 YorumKategori: DÜZ YAZILAR
biriktirdim sevdalarını sonbaharın… biriktirdim sevdalarını, sonbaharın deminde sezmiştim yağmura denk gelecek yersiz bir öfke vardı sancıya döndü ansızın umut beklenmedik bir yoldu yine yine yaklaşıyorduk bir yerlere, asi, usul sevgili! seni bekledim diye… “seni bekledim” diyebilmekten geçiyordu gün suskun duvarlar –ki ne olacaktı?– yüzüme bakıp durdular. öyle tenha tanıdım ki hayatı her sokakta her rüyada bağırmak yaşamaktan bizden bir imza bir iz –ikimiz– bir ses olsun istedim fazlasıyla susmuştum, karanlıktı… bir çaba, bir umut için… bir çaba, bir umut, içinden çıkılmaz işti ne zor kazançtı kimi ikimiz bir belki’ye anca yetiyorduk sabrın kanıtlarıydık bir anlamda buluştuğumuz yerler yağmalandı sonra çokça…
Tek Yorum– ilk kez hayallerinden söz ettin. sessizce dinledim. yapmakta olduğun şeyin farkına varıp susacaksın diye ödüm kopuyordu. – bazen “seslendirme”ye ihtiyaç duyar insan. ama sonuçta onlar o ânın hayalleridir. ne söyleyecektiysen, o an söylemeliydin. nasıl yargılayacaktıysan… – yargılamak mı? ben kurtuluşundan bahsediyorum. önünde öyle uzun bir yol vardır ki, her şeyi ölçüp biçmeye, üzerinde uzun uzun düşünmeye, etrafında olan bitenlerle ilgili ufak tefek deneyler yapmaya, hattâ canın sıkıldıkça oyunlar oynamaya alıştırmışsındır kendini. yaşayışında, bir-iki radikal dönüşüm dışında, küçük düzeltmeler ya da güncellemeler olur genellikle. güncelliğini yitirmiş bir kişiliğe sahip olmak seni olduğu kadar, çevrendekileri de sıkar. yani, “başkalarını”… başkalarının senin için…
Yorum Bırakdalga seslerine uyanıp pencereden baktım bir süre. hiçbir şey düşünmedim. gitmem gerekiyordu. nereye gideceğimi düşünmedim. susmayı öğreneceğim bir yere gitmeliydim herhalde. dilini bilmediğim bir yere belki. alışkanlıkları olmayan insanların arasına karışmalıydım. hiçbir şeye alışmamalıydım. aylar önce bu kuytu ilçede, yine bu otel odasında düşündüklerimle bir kıyıya varmıştım. o kıyıda ne kadar durduğumu hatırlamıyorum. belki birkaç hafta, belki birkaç ay. zaman, anlamını yitirmiş olmalı. önemli olan o kıyıda gördüklerimdi. her şeye bütün olarak baktığımda bir sonuca ulaşmıştım. hâttâ daha da ileri gidip, bir “kural” belirlemiştim. bir telaşla bu kuralı sınamak istediğim zamansa işe yaramamıştı. önce yanıldığımı, yanlış bir çıkarıma ulaştığımı düşündüm.…
Yorum Bırakvalizini teslim edip saate bakarsın. 6:30′u gösteriyordur. içini kemiren sessizlikten kurtulmanın zamanıdır. en uzun gece yaşanmıştır. birden ışıklar kararır. “çıt” yok. şüphesiz, oradaki en kutsal varlık sensindir o anda. katıksız bir duygudur bu. artık saklayacak yer de yoktur. teslim olmak gerekir. havaalanının ortasında korkuluk gibi dikilirsin bir süre… “gönder” nice sonra hayata dönersin işte… gözünü açtığında uzaklardan nurhak dağı görünür. ne kadardır uyuyorsun? ne gördün rüyanda? yağmur kümelerine girip çıkarak inişe geçildiği sırada içine tarifsiz bir sıkıntı dolar. nefes alamazsın. sebebiniyse birkaç saat sonra anlayacaksındır… bildiğin tüm maraş türküleri acı yüklüdür zaten. kahramansız bir öykü başlatırsın. zamansız. . . .…
Tek Yorumonca yıldan sonra, seni çok etkileyen ama bir türlü ne olduğunu hatırlayamadığın rüya ansızın aklına gelir tüm netliğiyle. dip‘lerde gezinirken aradığın yanıtların, bu netleşmeyle yakından ilgili olduğunu fark edersin. öyle ya! neydi o esrarengiz kaçışın anlamı? sebebi neydi peki? hangi rolü üstlenmiştin? nereye ve ne zamana kadar kaçman gerektiğini biliyor muydun? yoksa riskli bir doğaçlama mı planlamıştın? yüzeye ulaşabilmenle kaçışın arasında gerçekten bir bağlantı var mıydı? kaçış boyunca, asıl önemli olan dip‘te olmak mıydı, yoksa yüzeyde olmamak mı? bunların bir kısmına yanıtlar bulduğunu düşünsen de, yanıtların çoğunu, gün ışığında aramak zorundaydın. yani yüzey’de. peki ya rüya? ona daha çok var.
Yorum Bırak“açtım kollarımı, bekliyorum nicedir.”
Yorum Bıraksöylemedikçe çürüyor insan… bir tanım daha ekleniyor hayata, bir başka hesap daha. bildiği tüm doğrular, düzlemler eğri büğrü oluyor bir anda. aklına gelen saçmasapan şeyler bile, onun yerine anlatsın istiyor, bir anlama gelsin kendi başına; yaprak hışırdaması, rüzgârın durulması, vesaire, vesaire… insan en çok insandan korkar. insan en çok, insana anlatmaktan. anlattıkça, dengesini bozmaktan… ama söylemedikçe de çürüyor insan… kanser, verem, böyle böyle oluyor…
Tek YorumBaşta mütereddit ve kaybolmuşuz. Bir kumsala varmışız nihayet. Az önce yağmur yağmış. Gökte asılı su zerreleri, gökkuşağı, kara kuşlar. Nihayet. Nihayet derin bir soluk çekmişiz, meğer nasıl da kararmış dünyamız. Korku ve öfkeni bastırmakla geçen zamanlar hep yalanmış, hiç yokmuş. Sen değilmişsin meğer, bastırdığın hep başkasıymış. Yokluğun içinde sevdiklerin bi tek sana ait olan, sen olan. Ve ne garip, kibirden kurtulunca ancak sevgiden ibaret olduğunu görmen, sevgiden ibaret olman, teslim olman. Nihayet bu yağmur sonrası kumsala ermişiz, bir rahatlık. Edeb, her yerde olan güzelliği kendimize ayırdığımız kısımmış, ses verip de ışır gibi, sessizlikten içeri.
Tek YorumPaslanmış bir annedir bu kuytu inşaat.Birbirini zehirleyen ve kustuklarıyla besleyen, zehirli bir yarasa kardeşliği yaşar burada.Nemli ve karanlık köşelerde variller, yerlerde çiviler, henüz çerçevesi takılmamış, sıvasız tuğla pencereden dünyaya bakmak, karanlık bir mağarada baş aşağı tutunmuş yarasalar gibi zamana asılmış, boşvermiş.İnşaat bir bataklık gibi çeker çocuğu, zamanı ve her şeyi yavaşlatarak, dünyadan beklentilerini eksilterek.Sanki inşaatın çocukları bilirler, bu durgunluk bozulmak zorundadır, hayatları sarsılacaktır.İnşaat köşelerinde bilmem nedir çeken bizi, bazen tinerci bir çocuk, bazen uslu bir öğrenci, bazen bir şeker için bile kandırıldığımız söylenir.Kocaman, karanlık ve yarın içinde mutlu aileler yaşaması umud edilen bu boş, çakıl ve çimento yığılmış uğuldayan koridorlarıyla,…
Yorum BırakKaranlık kumaşını sessizliğin kesiyorsun, küçük karanlık adamlar biçip sokaklara salarak. Acıyla geziyor adamcıklar, insan olamamışlığın yoğun hüznü, sahibine aşık bir kedinin insan olmayı hüzünle dilemesi gibi. Sokaklarda yürüyor karanlık adamcıklar, biranelerin, hastanelerin, mezarların önünde tükürüp hırsla, insan olmayı dileyerek. Küçük karanlık adamlar insan olmak nedir tam kestiremeseler de özeniyorlar. En çok da güzel bir kızın beline sarılmış bir erkek gördüklerinde insan olmayı diliyorlar. İşte böyle garip bir pinokyo öyküsü. Hüzünlü bir masalın en hüzünlü yanı nedir? Masalın bitmesidir. Masal biter ve hayatın gerçek aydınlığı sizi içine çektikçe o masalın bütün kahramanları birer birer ölmeye başlar. Özlersiniz. Belki karlar ülkesindeydiniz… Erir……
Yorum Bırakaksine müdrik oldu, yad bildi aksi gibi.
Yorum BırakSessizliği bölerek, keserek, elinizde altın bir makasla şekilden şekile parçalayabilirsiniz. Sessizlik güçlü bir akım halinde her yerdedir, bol bulunur, ücretsizdir. Sessizlik toprak gibidir, her yerde, sıradan, değersiz ve çok değerli. Sanki asıl sorun nasıl karşı koyduğunuzdur, sessizliği nasıl böldüğünüz müziktir, uzun kara kadife bir kumaşı keser gibi notalara basar Satie. Sessizlik her yerde her an bekler. Vakti gelince her şeyi ezmek için bekler. Müzik onun üstünde yükselse de bir anda yutup yok eder. Satie’nin notaları rahatlıkla ard arda sıralanır. Her biri için düşünülmüştür, her biri ölçülüp biçilmiştir, ne kadar kendiliğinden görünse de. Hayatlarımız da müziğe benzer, önü ve arkası sessizliktir.…
Yorum BırakHer varlık benzerine yaklaşır.
Yorum Bırakben ne zaman, dedi, bu kafaya gelsem, bir garip oluyorum ismet! gömdüğüm tüm çocuklar ağlamaya başlıyor. içim, ismet, içim parçalanıyor…
Yorum Bırak