yollara düştüysen eğer sonuna dek yürünecek kararsızlığı geçtikçe korku, peşinden gelecek kim tutar ki ellerinden vakitsiz düştüğün zaman? zaman buzdur ellerinde eridikçe göreceksin.
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
– ben önce bir şeyi isterim, gerçekten isteyip istemediğime daha sonra karar veririm. – hiç gerçekten elde ettiğin oldu mu peki, istediğini? – hiç. asıl hikayenin kime ait olduğunu düşünürsün. kim kahramandır, kim misafir? bu her şeyden önemli hâle gelir senin için. ya düşündüğün gibi değilse? o zaman bunu değiştirmek için yapmayacağın şey yoktur. önce afili isimler ararsın bu çaresizliğine. asillere özgü bir çıkmaz yol, sıradan bir mutluluktan yeğdir her zaman. asıl hikâyeyi kendince asil hikâyeye dönüştürecek bir fikir ararsın. bulamadıkça sıkıntın büyür, bulduğun geçici çözümler de doldurmaz içindeki büyük boşluğu. üşüyüp durursun yalnızlığında. senin hata dediklerin, yaşamın ta kendisidir…
Yorum Bırak– seni yolundan çeviren şeyin ne olduğunu sordum. bir an durakladın. sonra gülümseyerek ellerini uzattın bana. öyle anlamsızdı ki, şaşıramadım bile. – bunları ona da anlattın mı? – o biliyor zaten. kendini zorlarsın. belki yanılıyor olma ihtimaline karşı tekrar gözden geçirirsin olanları. zamana yıllar sonrasından bakabilmeyi istersin, kuşbakışı. bir yere oturtamazsın çektiğin acıyı. birden çok çizgi olabilseydi keşke hayatta, birden çok seçeneği yaşama olanağı. o zaman pişmanlık diye bir şey olmazdı herhalde. hani, kendine bile söylemeye korktuğun o “pişmanlık” ihtimali. öylesine düzgün bir yaşamdır ki aklındaki, her beklenmedik yolda duvarlara çarparsın, soğuk bir şaka olduğunu anlarsın yaşamanın. durup düşünürsün en…
Yorum Bırakadam düşünüyor ve günden güne fikrinde ne kadar haklı olduğunu farkediyor.her olayda, her yeni durumda haklı olduğunu bir kez daha görüyor, farkediyor ki sağlam bir temele oturmuştur fikri, sürekli olarak doğrulanıyor.bu adama ne olmuş, başına ne gelmiş, neyin eksikliği bu, ki hayali bir koltuk değneğine ihtiyaç duyuyor?
Yorum BırakKarşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Yıllardır da tanıyorlardı birbirlerini. Birinin aklına makarnaya bu kadar para vermenin manası olup olmadığı takılıyordu, gerçi ne yiyecekti? Diğeriyse salata yiyerek gerçekten zayıflayacağından şüphelenmeye başlamıştı. Konuştular bir vakit. Vakit geçti bir vakit. Biri konuşurken diğeri elindeki bıçağı avcunun içine sıkıca aldı çaktırmadan. Sonra kafedeki onca insanın ortasında elindeki bıçağı köküne kadar arkadaşının eline sapladı. Kırılan kemik sesi, tahta masaya vuran metal, çığlık, hayvan gibi bir bağırtı… Arkadaşını itmeye çalışırken saplanmış elini masadan kurtaramayıp masa sandalye tepetaklak yere yuvarlandı. Elinin içinde bıçağın kırıldığını farketti. Düşüncesi hızlandı. Gerçekten hızlandı. Düşündü, gerçekten düşündü. Ne yapabilirdi? Ne oluyordu? Canı yandı, gerçekten…
Yorum Bırakdost olmaya geldik, küs kalmaya değil. yük almaya geldik, yük olmaya değil. yol açmaya geldik, yol kesmeye değil. bilmeye geldik, unutmak için değil.
Yorum Bırak– bir kural’dan söz etmiştin. bunun benimle de ilgili olduğunu söylemiştin. tam olarak ne demek istediğini anlayamamıştım o zaman. sen gittikten uzun bir süre sonra bunu tekrar düşündüğümde kural’la ilgili çok önemli bir şeyi fark ettim. nerden aklıma geldi bilmem. ama çok geç kalmamıştım neyse ki. – neydi fark ettiğin şey? – kural’ı sen koymuştun. hislerini kabullenmekle başlar her şey. hep nedenler düşünürsün ya, bazen de nedensizdir hayat. sen büyük anlamların arayışındayken, basit bir matematikle sağlamanı yaparlar. boş gözlerle bakarsın ardına sonra, elinde yalnızca bir ipucu kalır belki, ömür boyu onu çözmek zorunda kalabilirsin. kendini aramakla geçirebilirsin o ömrü. bakarsın…
Yorum Bırak– bana söylediklerinden türlü anlamlar çıkarıyordum. sendeki âni dönüşüme bahaneler bulmaya çalışıyordum ama bir türlü aklıma yatmıyordu. sonra hiç beklemediğim bir gün kendiliğinden anlattın olanları. şaşırdım. – anlattığımdan emin misin gerçekten? – ben daha çok anlatmadıklarını dinlemiştim. hani onlar yalansız. sonunda kafan karışır. enine boyuna düşünmeye bile cesaret edemediklerin gelir düşer aklına. sana neler söylenmiştir bugüne kadar? nerelerden geçmişsindir? neleri kabullenmişsindir? nelerden nefret etmiş?… şüphelerine sıkıca bağlıyken, bunca eminken yani yanlışlarından hayatın, neden tutup son adımda güvenmeye başlarsın? bir sonraki adımsa ilk adımdır, bilirsin. başka bir renge boyamak gerekir şimdi tüm olanları. başka bir sokaktan yürüyerek varmak aynı noktaya. durup…
Yorum BırakDoymuyorsan, ihtiyacın o değildir.
Yorum Bırakan gelir ki kaybolursun yol bile gizler kendini yere düşmüş bir ateşsin söneceğin dünden belli rüzgârlara heveslisin değil mi sonu karanlık? öyle uzun, öyle yorgun yürüdükçe göreceksin
Yorum Bırak– konuştuklarımız, kopuk rüya parçaları gibiydi. belki saatlerce sürüyordu ama birkaç kelimeden ibaretti. – neydi o kelimeler? – uyandığımda söylesem olur mu? önce anlam vermeye çalışırsın. anlam veremediğin her şey anlamsızdır. yaşamak dışında bir zorunluluğun olmadığını hissedersin. hissettikçe daha hissiz sanırsın kendini. hislerinin kararlara yol açtığını bilmezsin. koşarak gidilecek yerler vardır, oyalanmak gereken yollar da. sense şarkını mırıldanarak yürürsün hep. ne kadar telaşlıysan, o kadar sükûnette. zamanını beklersin. sürenin dolmasını. çığlık atman gereken yerde saçma sapan susarsın. başkaları konuşur senin yerine.
2 Yorumdoğru yolda gittiğini sanarken birden bire fark edip sanki birileri seninle beraber yürüyormuş hissine her kapıldığında söylenen o özlü sözler gibi dokunaklı anlamlar çıkarıp anlamsızlığın hileyle de olsa aşıldığı noktada konuşulan konular arasından sana en uygun olan cümleyi izlek alarak bir şeye karar verirsin ya nedense en son aklına gelen ihtimali karşında bulur ondan kaçar gibi başka yollar arar gibi düşünüp durduğun o sessizlikler neden dediğin neden ama sen de bir uçurum kadar özgürlüğü hak edip bir uçurum kadar kendine doğruydun ki bunun hayata dönüşen özneleri olmadığından ne zaman bir önem keşfetsen sonunda bakıyorsun ki nesneleşip diğer tarafta bulduğunda kendini…
Yorum Bırak– sen gerçeklerden söz ettikçe ben gerçekliğimi yitiriyordum. bu durumdan kurtulmak için ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. – kurtulmak mı? – seni yargılayamazdım. hayatın kontrolden çıktığı an, onun bütünüyle kontrolünde olduğunu sandığın andır. artık etrafında olup biten her şeyin “sen öyle istediğin” için gerçekleştiğini düşünürsün. uçsuz bucaksız bir teslimiyete yelken açmışsındır. varsayımlarında boğulursun. gözünü açtığında karanlığın ortasında bulursun kendini. bu kez her şeyi baştan alır, daha ağır adımlarla, daha düz bir çizgide yürümeye çalışırsın. yol seni “gideceğin” yere götürür. başka bir yere gidemezsin zaten.
Yorum Bıraksiz bir umutsunuz bu kötümser dünyaya. elinizden her şey gelir, siz varsınız, daha ne? el ele tutuşmaya görün, mevsimler değişecek bir anda. göz göze geliniz, siz, ormanlar yeşerecek. inanın kıvılcım gibisiniz, aydınlığınız yeter. sizin baş edemeyeceğiniz bir şey yok bu dünyada. iş ki, “siz” olun, sizsiz kalmasın dünya. sizi anlamayanlar er geç farkına varacaklar. duyacakları pişmanlık, ömür boyu sürecek bir erdem denizinde boğacak onları. onlara bile faydanız dokunacak yani. içiniz elvermeyecek sonuçta. her defasında gülümseyeceksiniz bu güzel tablo karşısında. ve elbette o kadar önemsemeyeceksiniz yaptıklarınızı, bazen uzaktan el sallamakla yetineceksiniz. sizin varlığınız, inanın, hepimizi büyütecek.
Yorum Bırak