– yaptığınız elle tutulur bir şey yok. referansınız bile. sizi işe alacağımızı nasıl düşünürsünüz? dedi, ak saçlı. -düşünmüyorum. siz de zaten bilemezsiniz, dedi adam. ayakta duran kara saçlı, oturan ak saçlının kulağına eğilip bir şeyler söyledi. -tamam, dedi ak saçlı. sizi alıyoruz. 30 gün deneme süreniz var. kendinizi göstereceğinizi umuyoruz. adam bi şey demedi. 2.gün: kara saçlı geldi; adam uyuyordu. 3.gün: ak saçlı geldi; adam tavana bakıp düşünüyordu. 5.gün: kara saçlı geldi; adam şirket sözleşmelerinin üstüne resim çiziyordu. 7.gün: kara saçlı bir daha geldi; adam resim çizdiği şirket sözleşmelerini uçak yapıyordu. 11.gün: kara saçlı yine geldi; adam resim çizip uçak yaptığı şirket sözleşmelerini buruşturup buruşturup…
Tek YorumKategori: DÜZ YAZILAR
beğenici, aralık ayında bir gün, mesai sonrası şarap içmek için -her zaman gittiği- cafe-barımsı yere girdiğinde barda iki masa doluydu yalnızca. içerisi yemek-sidik-sigara dumanı kokuyordu. ışık sadece pencere kenarındaki masaları aydınlatıyordu. diğer masalar alacakaranlık… pencere kenarındaki masada oturan kızla oğlan susmuş önlerine bakıyorlardı. diğer masadaki iki tane oğlan çocukları ise -yeni geldikleri belli- menüyü inceliyorlardı. beğenici de oğlan çocuklarının oturduğu yerin yakınlarında bir yere oturdu. koltuğa yayıldı, kravatını çıkardı, çocuklara kulak kesti. çocuklar kırmızı şarap içecekler, türü konusunda karar veremiyorlardı. ne yiyeceklerini bilse… lafa girişecekti… vazgeçti… garsona bir şişe “emir” yanına da tuzlu fıstık söyledi. üçüncü kadehin sonuna doğru masalar…
Yorum Bırak– karıştın… dolayısıyla karıştıkça hem karıştın hem de karıştırdın. şimdi de çözülmeden mütevellit kırışıyorsun. – … – hayatın, durumların, eylemlerin ve kişilerin hatta, toplamlardan ibaret olduğunu unutuyorsun. iki içinde bir ve bir’i taşır. topla(n)madan çıkaramazsın. – ya? – ya sıfıra denk düşersin ya da işte böyle zaten kendi dinamikleri içinde durağan yani “0” durumundan çıkmaya çabaladığın için eksi… etkisizden çıkarsan eksilirsin. – neredeyim o zaman ben?? – her zaman olduğun yerde. burada değilsen hiç bir yerde! >> Mercan Dede / Engewal / 5’03” çalıyordu… çözüldükçe eksilirken…
Tek Yorumbi gün çat serdar aradı bilader. akşam aha gene bu saatler. ses böyle telaşlı. bi yandan titriyo ibne. soğuk biliyo musun, ayaz dışarısı. nefes nefese kalmış, burnu çeke çeke konuşuyo. aar aar da konuşur. abi dedi, müfit abiyi kaldırdık astaneye. o dakka fırladım ben hemen. hanıma dedim anattarları ver, o zaman daa boşamamış beni. hemen çektim çeketi, elimde telefon. hayırdır falan filan. kalp krizi geçirmiş. hastanede. hemen bastık gittik, bekliyoruz tabi. n’oluyo ne bitiyo kimsenin bişey bildiği yok. bi saat iki saat sonra dediler kurtardık. hanımı bi girip görebilir. necla yenge girdi, bi beş dakka sonra çıktı. hükümet gibi kadın…
Yorum Bırakdelirmek, henüz delirmemiş insanın meziyetidir.
Yorum Bırak“şöför bey gelen yok giden yok neyi bekliyoruz?” diye seslendi arka dörtlüdeki teyze. yoktu da gerçekten. pazar sabahı saat onda seyran lisesinden aşağı inen yokuştan koşarak gelip ulus dolmuşuna binecek kimse olmaması da doğaldı. öylece duruyorduk. Teyze ihtimal o ki altın gününe gidiyordu. veya vedat dalokay’daki pazar sabahı nikahlarından birine. şıkır şıkır giyinmiş, olabildiğince süslü ama bir yandan da ununu elemiş eleğini asmış. “Şöför bey”in gözüyse caddenin solunda kalan apartmanlardan birinin üst katlarındaydı. Elinde sigarası bir cama kilitlenmiş dalgın bakışlarıyla ara ara iç çekiyordu. Bu sinir bozucu bekleme beş dakikayı geçince teyze ikinci kez seslendi “neyi bekliyoruz şöför bey” diye.…
Yorum Bırak“çünkü ben buna değerim.” diyor… ne olunca değerli oluyor ki insan, ne yapınca? bir insana, kendisinin değerli olduğunu düşündürten ne ki? “çünkü ben buna değerim.” diyor. kararını vermiş o, değiyor yani, hiç şüphesi yok. çok okuyunca mı değerli oluyor? çok yazınca mı? çok gezince mi? çok kazanınca mı? çok biriktirince mi? çok yiyince mi değerli oluyor? hayat kurtarınca mı? adam öldürünce mi? adam olunca mı? alalım hayat kurtarmayı… bir hayatı kurtarınca değerli oluyor diyelim insan. neden? çünkü bir hayatı kurtardı. hangi hayatı? falancanın hayatını. falanca değerli biri mi? diyelim ki “değerli biri” olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyoruz ve o…
Tek Yorumöyle bir yere gelinir ki sonunda, bütün oyunlardan çıkılır birer birer. “zaten” denir. zaten, gerçeklere teslim oluştur. zaten, itirafın başladığı andır. zaten, hesaplaşmadır. korkunun bittiği, korkulanın geldiği yerdir, zaten. zaten’in karşısında dağ olsa dayanmaz. “zaten”, diyen, sahneden yere iner. zaten’in içinde, silme ihanet vardır. bıçaklanmış sırtın, zaten’den sonra kanar. zaten torbadan çıkan zehirli bir yılandır. zaten, yangında, ilk kurtulandır. zaten’in üzerine küfür tanımam. zaten bir yok oluştur, z ile başlar zaten.
2 Yorumseni beklerken kendime başka bir ben uydurdum, aksi gibi o da seni beklemeye başladı. bir çerçi geldi seni beklerken, senin, dedi, dizlerin çürümüş. her yerin oyuk oyuk. içinden, dedi, senin nehir mi geçti? bir saatçi gelip adını söyledi, beni bul, dedi telaşla, aradım buldum, yüzüme güldü. şimdi git, dedi, şimdi git kendini kur. gözlerim doldu, gittim, saatim durdu. seni beklerken satır araları düştü ardıma önüme. koşmasaydım düşecektim, ucuz kurtuldum, ilk paragraftan dönüp baktım geriye, başlıklar gördüm dizilmiş, üstü çizilmiş. bir çocuk yanaştı tedirgin, tetikte misin, dedi, hâlâ tetikte misin? bekliyorum ya, dedim, daha ne yapayım? hazırlan, dedi, yola çıkacaksın yakında,…
Tek Yorumyirmi iki ufak not, muhtelif hediyelik eşya, peçeteye bir öpücük, ağlanmış bir mendil, zor durumda kalmamak için banyonun bir gözüne bırakılmış üç kadın pedi, bir pamuklu pijama (gri), otuz altı fotoğraf (biri vesikalık), çeşitli tarihlerde yazılmış on sekiz mektup, bir ruj, dibi kalmış bir allık (aynalı), saç kremi, biri seyahat tipi olmak üzere iki diş fırçası, bir kitap, teki sevişirken kaybedildiği için diğer teki de bırakılmış mor bir çorap (diğer teki bulunduğunda yanına kaldırılmak üzere), paketlendi, kaldırıldı. günün birinde biri, sen uyuklarken, pazar pazar, tatlı tatlı evi temizlemeye başlar. üzerinde gece verdiğin pijama. kollarını, paçalarını kıvırmış. başka yer yokmuş gibi…
Yorum BırakŞevket vardı. Altıpas şevket derdik. İmkan versen yatağı yorganı atar altıpasa, orda yatar; öyle tembel adam. Ama atıyor allahı var. Türkiye Kupası çeyrek final maçı, Zeytinburnu’yla… Şiir gibi top oynuyoruz, dört sıfır da mağlubuz. Dakika doksan artı altı. Maç bitti bitecek. Gözgöze geldik biz bunla. Hacı, orta sahanın az ilerisinden uzun bi orta kestim ben. İçerde de iki eleman var defans. Şevket iki defansın arasından bi rövaşataya kalktı, öyle bi hareket yok. Ben daha görmedim. Kaleci topu görmedi bile. Hepimiz baktık sadece. Seyirci bile bi düşündü sonra bağırdı anlıyo musun? Şevket o hızla hemen kalenin içinden topu aldı ama nası…
Yorum BırakAllah ne bilsin benim derdimi Selim abi ya? Manitası mı olmuş hiç? Ben Cemal Süreya’ya ediyom duayı. O gider anlatır.
Yorum Bırakönünde eğilirken kendime önem atfetmeye çalışıyordum belki nazarında. dikkat çekmeye… zira italik son çaresidir yazarın.
Yorum BırakNedir: Yolumu yönüm belirleyecek, demişti. Yolundaki ilk yerde kaldı; yolunu da yönünü de kaybetti. Yolundaki ilk yer onun son yönü oldu. Yönümü yolum belirleyecek, diye geçirmiştim ben de içimden. Yola çıkarken yönüm net olmadığından ilk yerde yolumu, dolayısıyla yönümü şaşırdım. Bunun için her “yer” benim için iki yol arasında bir yön oldu. Şimdi “yerde” ise, yoldayım demektir bu. Bir önemi yok aslında yola beraber çıkmamışken…
Tek YorumAnkara’nın en bildik meyhanelerinin birinde demleniyorduk. Üç kişiydik sanırım. Masada o akşam tanıştığım berikinin arkadaşı yeni evlenmiş, parasızlıktan gelinin ailesinin evine yerleşmişler -sorarsan geçiciymiş- iç güveysiliğin zorluğunu anlatıp duruyordu masaya oturduğundan beri. Berikinin kim olduğunu hatırlamıyorum.. Konuştuğunu da. Uyuyor olabilir o sırada, bilmiyorum. Ben içgüveysiyi dinler gibi yapıp rakımı yudumluyordum. Gözden uzak, zorunlu meyhane masasında, can sıkıntısından, içtikçe uyuşuyordum. Gündemimizde ne vardı, anımsamıyorum. 2.kadehin sonuna doğru, iç güveysi durumunun iyi yanlarını anlatmaya geçmişken ve beriki bu sefer gerçekten uyuyorken, telefonla beni dışarıya konuşmaya çağırmıştı. O son konuşmamızda bana “hep böyle kal” dediğini hatırlıyorum. O günden beri de görmedim. Kuşkusuz iyi…
Yorum Bırak