gecenin üçüydü. uyumamıştım daha. yanımdan pufhlayarak doğruldu. beni görünce şaşırıp gülümsedi. ben de gülümsedim. ayağa kalktı. ben kanepenin yanındaki sandalyede asılı duran gömleğime baktım. gözlerini karanlığa alıştırıp banyoya doğru yürümeye başladı. gömleğime uzanıp üst cebinden sigaramı aldım. önce salon kapısına çarptı. paketten bir sigara çektim. sonra portmantoya çarptı. sigarayı yaktım. en son banyo kapısına çarptı. derin bir nefes çekip dumanı saldım. banyoya girerken kısa saçlarını, ensesini, boynunu ve sırtını seyrettim. belindeki gamzeye benzer iki çukuru. sonra son bir hamlede banyoya girerken göğüslerini. 1-2 saat önce ağzımda eriyişlerini düşündüm. banyodayken dışarıyı seyrettim. ışıkları. sigarayı yarıladığımda banyodan çıktı. yalpalayarak ve gülümseyerek yanıma…
Yorum BırakKategori: DÜZ YAZILAR
-kendimi hep kalabalık bir arkadaş grubuyla hayal ediyorum, bu benim doğal halim. -napıyorsun arkadaşlarının arasında? -onları seyrediyorum sadece. -seninki daha zormuş… (henüz anlaşılmadı)
Yorum Bırakdimyat kahire’ye ikiyüz kilometre mesafede bir mısır liman ilidir. mısırın önemli ticaret limanlarından biri. haçlı seferlerinin birkaçında da önemli rolü vardır bu özelliği dolayısıyla. kim bilir kaç bin senedir nil deltası ve çevresinin tarım ürünleri eski dünya pazarlarına ulaşmak üzere buradan yola çıkar. hasır çuvallar halinde paketlenmiş meşhur pirinci de bunlara dahil elbet. dimyat beni tanımaz bilmez, benim de dimyat’a gitmişliğim yoktur, halimden de belli olacağı üzere. ve fakat hikayemiz hep kesişir durur dimyat’la. dimyat hep buralardadır. dilimizde bi dimyat… birimiz de dimyat’ı başka bi cümle içinde kullanmamıştır. velhasılı bi gün şu dimyat’a gitmek lazım. hani sırf dimyat’a gittim demek…
Yorum Bırakben-1: n’napıyorsun? ben-2: ayrıştırıyorum ben-1: ayrıştırırken parçalıyorsun da. bak en esaslı parçalar kanapenin altına kaçtı. unutacaksın onları orada. her zaman yaptığın gibi. biz de böyle ayrışmıştık ilkin. unuttuğun o parçalar bir zaman -kendiliğinden ya da değil- kaybolduğu için böyleyiz şimdi? ben-2: olmuş olabilir. ayrışırken de biliyorduk en temelde böyle olacağını. senle ben.. bir de diğer benler..ya da senler.. ben-1: şimdi neyi ayırıyorsun? ben-2: “an” dan öncekilerle sonraları, olmuşlar ile olacakları, olmamış olanlarla, olmuş olacakları, olması gerekenleri, olmaması yeğ olanları, beni, onu, bizi, bir de diğerlerini, aydınlık ve karanlığı, ayaktakilerle oturanları, boş ve doluları, yarı boş-yarı doluları, değişmezleri, değişebilecekleri, a priori…
Yorum Bırak-peki..çemberler, çokgenler..dedi, görüyorum, başka? -çokgenler içinde çemberler, çemberler içinde, düzgün ya da değil çokgenler, dedim. bilirsin işte; kirişler ve teğetler.. -biliyorum, dedi. anlaşılabilir şeyler..ayrı ayrı anlaşılınca zaten zor değil, dedi. sonrası? – üç boyutlular.. küpler, silindirler, prizmalar, bunların içi içe geçmesi ve düzgün olmayanlarla birleşmesi, çakışması, çatışması dedim.. -hmm, dedi, anlatırsan anlayabilirim. -anlatabilirsem anlarsın, dedim, anlatabilirsem.. -başedebilir misin? dedi -ederim, dedim. -devam et, dedi.. -tipik ya da atipik üç boyutluların ama yalın ama diğerleri ile birleşme, birikme, çakışma ve çatışma halinde iken x ya da y düzleminde ya da çarpraz olarak dönmesi ( ya da döndürülmesi) ile oluşan şekiller ve biçimler…
Yorum Bırakkalem katibinin ismi satılmış’tır. ömrü bu dar koridorlarda, tozlu dosya yığınları arasında geçmiştir. ekrana bakmadan on parmak yazmayı bilir. vaktiyle bir karısı vardı. vardı ya terk etti satılmış’ı, iki sene sonra, eli yüzü düzgün, sünepe olmayan birine. öyle yazmıştı mektupta. o günden beri haber almadı satılmış. nüfusta hala evli.çocuğu yoktur. akşam eve giderken kabak çekirdeği almayı düşünür; televizyon karşısında uyuklayana kadar vakit öldürür. kuruyemişçi..adını bilmez kimse. ondan başka da kimse yok hikayesinde. akşama kadar gelen geçeni seyreder. ifadesiz. ununu mu elemiş, eleğini mi asmış? bir elinin parmakları deterjan torbasındadır hep. arada götürür burnuna koklar koklar durur. parmakları tahriş olmuş, sapsarı.…
Yorum Bırakokul yıllarında-bir yıl- kasım-aralık aylarıydı. bir arkadaşla elmadağa kamp yapmaya gidecektik. çantaları, tulumları, konserveleri hazırlamıştık. son kertede arkadaş bu işlerden anlayan bir arkadaşını aradı. ben aranan arkadaşın tombul ve bilgiç olduğunu hatırlıyorum da ismini bilmiyorum. arayan arkadaş ise daha çok sipsi gibi bir şeydi. aranan arkadaş “elmadağda odun bulamazsınız, kıçınız donar” dedi. arayan arkadaşta “göt olurmuşuz” diye özetleyince çadırları, tulumları bırakıp bursaya gitmeye karar verdik. “arayan” bana mektupları gösterdi otobüste.( bla..bla.. çekirge/bursa. )yola çıkarken- neden bursa –diye sormamıştım. ama mektuplar özetliyordu işte. otogarda indikten sonra adresi kolay bulduk. sabah erken saatlerdi hatırlıyorum. sis de vardı. adrese yakın fakat görebileceğimiz bir…
Yorum Bırak– toparlan bir an önce; çok dağıttın. bak… – toplamalıyım önce; çok biriktim. gör! g ö r s e m g ö r s e n i z >> Madeleine Peyroux / Between The Bars / 3’30” …çalıyordu kısaltırken… toplanan bu kadar çok, toplamlar az iken… ne kadar çok, bu kadar az iken…
Yorum BırakAdnan bizim kasabanın delisidir. Çok eskiden beri delidir ya, niçin delirdiği ayrı bir hikayedir. Kırk yaşlarında, yaşına uygun bir hal ile, geçimini pazar pazar dolaşıp sigara satarak sağlar. Ben buraya geldiğimden beri tanırım onu. Pazarda karşılaşıp -içmediğim halde- sigara almışlığım da vardır. Kendi halindedir, kimseye bir zararı yoktur. Adnan birini vurmuştur. Akıl hastanesine gidip rapor hazırlama görevi bana verildiğinde iki kilo mandalina alıp gittim yanına. Beyaz odadan içeri girdiğimde Adnan, pencereye sırtı dönük, tahta sandalyede oturmuş, sol elini dizinin üzerinde sallıyor; ara sıra da sağ eliyle, kafasındaki düşünceleri savmak ister gibi, başına konmuş hayali sinekleri kovalıyordu. Beni görünce salınmasını kesmedi.…
Yorum Bırak-ne çabuk susuyorsun, söyleyecek bir şeyin yok mu gerçekten? -yanlış yöne bakıyorsun; sustukça konuşuyorum demektir bu.
Yorum Bırak-ne çok konuşuyorsun, demek ki söyleyeceklerin var hala? -yanlış yerde duruyorsun, konuştukça susuyorum say bunu.
Yorum Bırak-merhaba, dedim. -aa, merhaba, nasılsın, dedi, bir gün.. (böyle böyle giriştik) -ben…dedi. -sen…dedim. -sen…dedi. -ben mi dedim. (böyle böyle dokunduk) -çok karanlık değil mi, dedi, korkuyorum. -çok aydınlık değil mi, dedim, karışıyorum. (böyle korktuk alacakaranlıktan ilkin) -olmayalım o zaman, dedi , bir zaman sonra -olmamalıyız, dedim, bir zaman sonra (böyle böyle oldukça..karıştık) -susalım, dedi. sustum o zaman ben de. (böyle böyle konuştuk yek diğeriyle, yek diğerine karşı, yek diğerine rağmen) -bir… anlamı var, diye düşündü -bir anlamı var…diye düşündüm ben de. (böyle böyle ayrıştık) -acıyorum -acıyıp acıtıyorum (hali ile kaldık biz) -merhaba…dedi -merhaba…dedim, çok zaman sonra (böyle unutmadık hatırladıklarımızı o gün)…
Yorum Bırak-niçin yazıyorsun-hala? -bir şey yapamadığım için. -yapmışsın ya işte-ki yazıyorsun.? -bir şey yapmadım, bir şey oldum sadece. -demek ki yapmak için yazıyorsun.. -öyle, belki… -yazmakla da yapamazsan? – (hiç) bir şey olmamış olacağım o zaman.
Yorum Bırak-yok iken var olmak mı zor, yoksa var iken yok olmak mı? -yoksam-nasıl-artık-var olacağım ki ya da varken nasıl yok olacağım? -ben bir durumdan bahsetmiyorum, bir düşünceden… -o zaman var-lık durumunda yok-luk düşüncesi en zoru. -ne??
Yorum Bırak-nasıl güzel öldürdük birbirimizi. -ölüm varsa yaşam da vardır ama.. -başka yaşamlar; bizim ölü olduğumuz yaşamlar olacak. – o zaman neden öldük biz?? >> pink floyd / empty spaces / 3’15” …çalıyordu \”yaşadıklarımız öldürdüklerimiz\” ken ve aslında boşluklar hiç yokken.
Tek Yorum