İçeriğe geç →

Kategori: DÜZ YAZILAR

MEVSİM SONU – I

1. hiç utanmıyor muyuz öğrendiklerimizi öğretmeye? yaşadıklarımızdan başka hiçbir şey bizim değil. 2. azı çoğu olmaz yalnızlığın. 3. – giyecek hiç kıyafetim kalmamış – ben seni kıyafetsiz de seviyorum 4. birini unutmaya çalışıyorsan en çok da onu unutamazsın (özne-yüklem uyumsuzluğu) 5. – yazmak hiçbir şeyi çözmez. – peki yazmamak? 6. aşk dediğin kârdan zarar. 7. karı şık. 8. güçsüzden yanayım. bardağın boş tarafını tutuyorum. 9. aslolan yazmak. “boş” zamanın kalırsa yazmazsın. 10. her şeyden bir anlam çıkarıyorum. hiçbir şeyde anlam kalmayacak bu gidişle. 11. bildiğin her şeyi bildiğini biliyorsam, bildiğim kadarsın. 12. de ki ağlarken bile kısaltmalara gittim uzun uzun…

Yorum Bırak

İHTİMAL

düşümden tırnağımdan ne artırdıysam aklıma çarpıp duruyor böyle zamanlarda. böyle zamanlar diye etiketlemeyi sevmiyorum aslında yaşadıklarımı. ama bazen bayağılık en doğru tercih oluyor işte, tam olarak da böyle zamanlarda. “gözlerini kapat, bakalım ne göreceksin.” kahkahaları sokağın uykudaki sakinlerinin duvarlarına çarpıyor ve kalan ömürlerini geçirmek üzere aklıma yerleşiyorlardı. belki beni yeterince tanımıyordu ama iyi biliyordu, çok iyi biliyordu. beni tanıdığına memnun olan onlarca kişi yaşamıştı hayatımın muhtelif köşelerinde. ancak bildiği halde kaçmayan tek kişiydi o. cümlelerimin üzerindeki örtüyü kaldırıp hınzırca gülümseyen ve onları utandırmadan geri örten tek kişi. aynı şemsiyenin altına girme ihtimalimiz için yağmurun yağmasını, koluma girmesi için ise ellerinin…

Tek Yorum

OLTA

o gün evinden çıktığımda gelip çöreklenmişti aslında kafama. yokuştan aşağı meyletmiştim ki önce bir martı selamını verip geçti başımın üzerinden. sonra o tanıdık deniz kokusu tutundu burnumun ucuna. “yaklaşıyorsun işte denize” demiştim sigara arası bir nefeste, “ıslanacak mevsim de değil aslında.” yüzünü her düşündüğümde aynı şey oluyor. hani aynanın karşısında durup da omzunun üzerinden bana baktığın o an geliyor işte aklıma. gelmekle kalsa iyi, çıkmıyor ki anasını satayım. oltanın ucunda duruyor işte dudağının kenarı. ne diyeyim, rast gele! “bırakacan ki çırpınsın, yorulsun biraz” son iki saatimi en ucuzundan balıkçı bilgeliğine teslim ettiğimi düşünüyordum ki susmuştu. son cümleyi alnıma saplayıp susmuştu…

Yorum Bırak

ALEXANDRO DE SOUZA, ALEX YANİ

“Ben her 1 Ekim akşamı rakı içerim kardeşim. 30 senedir. Sene kaç? 2042. Tam otuz sene olmuş. Her 1 ekim akşamı bu fotoğrafı çıkarırım dolaptan, Gelirim buraya, peynirimi alırım önüme, rakımı içerim”. Önünde, eski bi topçunun, Alex’miş adı, Ordinaryüs Lefter dediği başka daha yaşlı bi futbolcunun elini öptüğü fotoğraf… Ankara’nın en eski meyhanesi Tavukçu’da bir adam Semih abi. Yaşı elli sekizmiş. Daha çalışıyor, maliye’de müfettiş. Yanlış anlama takım tutmuyor. Çok eskiden Galatasaray’ı tutmuş. “Baktım yanlış yerini tutuyomuşuz, hep güzelliği onaymış bilader, öyle olunca bıraktım, niye tutayım? Sonra futbolla da alakayı kestim. Ama çok güzel topçuydu bu oğlan. Hani biz övünürüz…

Tek Yorum

SUS

”ne güzel susuyosun suna”. suna önce duymazdan geldiyse de ona bakmaya devam ettiğimi, tepki beklediğimi anlayınca direnmedi, kafasını kitabından kaldırıp simsiyah gözleriyle gülümsedi. dizlerini göğsüne çekmiş, uzun eteğini ayaklarına kadar indirip iki ayağının da arasında kilitlemiş, aradan bir şey görünür kazara diye. odanın bir köşesinde ki en güzel köşesi. tam balkon kapısının kenarı. efil efil. dışarda da bahçe sulanıyor tıpı tıpı tıpı tıpı. suna kafasını kitaptan kaldırıp gülümsedi, keçi boku gözleriyle. bi kaç kere kırptı gözlerini. sonra eğildi geri kitabına. konuşur mu? konuşmadı tabi. susuyor. suna bir güzel susuyor. suna senin olsa altı sene osuramazsın yanında. öyle güzel susuyor.

Yorum Bırak

ALTI PATLAR BİROL

Her öğleden sonrası ganyancıda televizyon başında devrilirdi Birol abinin. Altı patlar birol abi. Yıllarını verdiği ganyan mevzuunda altılının altısını da yatırmasıyla meşhurdu. Öyle yürüdü yani namı. Lafı dinlenir adamdı. Taşak oğlanıydı da aynı zamanda. Nevi şahsına münhasır mahalle eğlencesi. Altı patlar birol abimiz net konuşurdu türlü hususta. At mı koşar baht mı birol abi? diye sorma gafletinde bulunduğumda, ”atların amına koyim yeğenim” demişti mesela. Çok uzatmazdı lafı. Evli üç çocuk babasıydı. Servis çekerdi okullara. Ekistıraya da giderdi denk geldikçe. Piknik organizasyonuydu, okul gezisiydi, şirket toplantısıydı. Ağzına içki koymazdı. Sulandırmazdı kafasını. Nassın diye sorunca, ”at gibi” derdi. Dün altılıyı tutturmuş ömrü…

Yorum Bırak

İKİ İSPANYOLCA ŞARKININ İKİNCİSİ

daha tanışalı dört gün oldu bu tuhaf adamla. Bu ülkeye ilk gelişim. Saçma sapan bir tanışmanın ardından, dört gündür beraberim. Çirozun teki. Ülkesi gibi tuhaf, dengesiz. Eğlenceli delinin teki. Ama yarın gideceğim. Bi daha da görmem herhalde. Ne o çıkıp gelir yanıma, zaten de gelmesin ne yapacak bizim oralarda, delilik; ne de benim bir daha buralara yolum düşer. Pek de güzel bakıyordu, ne yazık. Hiç böyle bakmadılar bana. Belki buralara hastır. Belki bi tek ona. Belki ikimize. İkimize hastır. Ona da hiç bakmamışlardır böyle. Ben kimseye böyle bakmadım şimdiye kadar. Bana bildiği tek ispanyolca parçayı söylüyor sevişmeye ara verdiğimizden beri.…

Yorum Bırak

İKİ İSPANYOLCA ŞARKININ BİRİNCİSİ

siyah takım elbisesi, siyah kravatı, 50’li yılların modasından kalma güneş gözlükleriyle merdiven başında dikiliyordu. güneş gözlüklerinin arkasından anlık bakışlarını seziyordum ama göz göze gelmek mümkün değildi. Doğru da değildi belki. Benden biraz kısa da olsa yeni, yakışıklı, eğlenceli sevgilim yanımdaydı. Eskisi de tam karşımda. Bin yıl geçse aynı ayakkabıyı bulur alırdı herhalde, her düğünden önce özenle parlatır, takım elbisesini temizletir, şıkır şıkır giyinir, bir beş on dakika görünür, kapıda zipposuyla bir sigara yakar, bi kaç kişiyle resmi resmi sohbet eder, sonra kaybolur giderdi. Elini biraz daha sıkı tuttum yeninin. Çaktırmadan bi kaç kez daha baktım merdivene doğru. Güzel buluyor mu…

Yorum Bırak

SON SIZI

ben sizi anladım artık. sizin içinizden gelenler var gece yarılarında. sözünüz de yüreğinizden geliyor, yalanınız yok. ben sizi anladım, acı çekmemek için buradasınız, yoksa olmayacaksınız, bile. hiç. tamam da bazen beni bırakın. bazen gidip hava alayım. tamam dönerim, korkmayın. gelin beni bazen bırakın. üstünüzü örtüp susarım sonra yanınızda. ama beni bazen, bırakın. çoğunuzdan karanlığım, çoğunuzdan utangaç. çoğunuzdan cahilim ve alın işte: görgüsüz! çoğunuzun gördüklerine körüm, sevdiklerine hasret, bile. çoğunuza sonsuzum. ‘sonsuz’ da, alın size bi muamma! yok benim bi son sözüm, işte, sonsuzum. >> Bab-ı Esrar / Sızı / 4’50”

Yorum Bırak

GÖZ GÖZ OLMUŞ GÖNLÜMÜZ, ET DEĞİL Kİ KANASIN

Bir kafir derviş oldum, havalar nasıl diye de sormuyorum, havalar beni sormayınca. Saçıldım gitti dünyaya, geri nasıl toparlarım hiç bilmiyorum. Ümitle doluyum ve şaşkınım, bir çocuk oldum bir adam. Herşey vaktini kollar. Kalpten içeri bir dil var, işte ondan başka da anlaşmanın imkanı yok galiba. Samimiyet ne kadar önemlidir, bizi göklere de çıkarır yerin dibine de sokar. Oysa kalbin içinde bir ev var, yer de bir, gök de bir. Yönsüz, şekilsiz şemalsiz bir ev. Peki ne var orada diye sorarsan, ben varım, benden sana bir selam.

Yorum Bırak

TAHSİN’LE BEN İÇTİK BUGÜN

Kıyıda bi masa seçtik, denize sıfır. Denizin çarşaf gibi olduğu akşam üstlerinden biriydi. Ufak bir koyun sonunda kayalıkların tam başladığı yerdeki mekana ilk kez geliyorduk. Hemen bir kaç adım yanımızdan yüz yüzelli metrelik kumsal başlıyor, karşı kayalıktaki diğer mekana kadar da hiç kimse görünmüyordu. Güneş karşı kayalıklara doğru hızla devriliyor, kumsaldaki şekillerin gölgeleri anbean bana doğru uzuyordu. Kış günü dersin ama hava sakin, dingin, esintisizdi. Sıcaklık üşütme sınırında olsa da üzerimiz sıkıydı. Yeteri kadar sigara, çakmakla masaya oturduk. Masa dört kişilikti. İki erkek olunca, bi ümit, hep dört kişilik masaya oturulur. Gece yalnız dışarı çıkarken yanına güneş gözlüğü almak gibi……

Tek Yorum

DÖRT BUÇUKTAN BEŞ

‘o kadar mutsuz oldum ki, bundan sonra mutluluktan hep yüz alsam, taş çatlasa kırk beş düşer karneye.’

Yorum Bırak

ÇEŞİT ÇEŞİT RAYİHA

“Kadir seni sevseydi iki bacağımın arasında uyumazdı dün öğlen”. Seval, Yeşim’in bu sözlerini duyunca gözlerinden ateşler çıkaracak kadar sinirlense de tek kelime etmeden, neredeyse koşarak eve döndü. Saçlarını fesleğenle kardı, iki memesinin arasına nergis yığladı. Basma elbisesinin üstten iki düğmesi açık, Kadir’in kapısına dayandı.Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş halde, kapıya öyle sert vuruyordu ki Kadir telaş ve korkuyla kapıya koştu. Açtım ki dağ, taş, ova, dere, tepe, tastamam bahar yığıldı üzerime. Gözlerim iki memesinin arasındaki karaltıda, öylece kalakalmışım. Üçe kadar saydı besbelli içinden. Memelerini esaslı bir seyrettirdi. Arkasından diziyle bir vurdu ki taşaklarıma… Vay anam vay ben ne ettim? “Bir daha…

Tek Yorum

MASAL – 4

o önde ben arkada, toz duman içinde bi kaç beş on zaman yürüdük. geceye kalır mıyız, uzak mı? deyince, ”ilk masalın mı?” diye sordu, gözüme sürekli kaçan tozlardan buruşmuş yüzümü kolumun arkasında tutarak evet der gibi başımı salladım. ”masal senin” dedi, sen istemeden güneş batmaz. ”batıyor ama?” diye sorunca durdu. toz, kuru otlar bi kaç saniye havada asılı kaldıktan sonra üzerime çökerken ”o zaman, sahip çık masalına” dedi. domates bahçesi koyu yeşil, kocaman yapraklı, koyu, devasa ağaçlarla çevrili uçsuz bucaksız bir alandı. ufka doğru bakınca gelincik tarlasına benziyordu. ”murlak ağacı bunlar” dedim. yürümeye başladığımızdan beri konuşmamıştık. ”bu mevsimde yaprakları insan…

Yorum Bırak

HAKKI

rüzgar esiyorsa onu serinletsin diyedir, yağmur yağıyorsa göz zevkinedir. hakkı bir şey istedi mi onu alacaktır ya, güzellikle istemeyi bile yediremez kendine. hiçbir siparişi standart isteyemez. makarna mı yiyecek hakkı? sosunu ayrı getirsinlerdir. su mu içecek? ne soğuk ne sıcak, tam kıvamında olacak. beş siparişin üçü en az, geri dönecek mutfağa, hakkı değerli olduğunu iy’ce bi’ hissedecek. hani hata yaptıkça yapmamayı öğrenir insan, acı çektikçe olgunlaşır, falan. günde en az beş kişinin kalbini kırar, on kişi fellik fellik kaçar hakkı’dan. o oralı bile olmaz. yüzüne bakan hiç acı çekmemiş sanar hakkı’yı, hiç hata yapmamış sanar ses tonuna aldanan. bütün terk…

Yorum Bırak