İçeriğe geç →

Kategori: DÜZ YAZILAR

BİL BAKALIM

Hiç varılmayacak bir yoldan geliyorum, hiç tamamlanmayacak bir eksiğim ben. Kendimi anlattığım hikaye sanıyorum, oysa hikayeyi anlatanım ben. Bir kurbağa, tanrıyı kurbağa sandı. Bir serçe tanrıyı serçe sandı. Bir hikaye tanrıyı hikaye sandı. Bildin mi ben kimim, akıl derler bana.

Yorum Bırak

İç Konuşma Stiliylen

Kafamda iki adam. İki adam hoş beş ediyor. – Ne zaman yazar olmaktan vazgeçtim, hatırlamıyorum. Belki alacağımı aldıktan sonra. – Kadınlar gibi? – Kadınlar, ev, araba, çocuk… – Sakın azla yetinme! – Bazen iç ses, daimi yalnızlığa delalettir.

Yorum Bırak

Üçköşe

“Geceleri evin kapısı açık uyuyorum Rüstem abi” Ramazan üç köşelidir. Kafası yani. Ters bir üçgene benzer. Armuta benzetenler de olur. İnce çenesinden yukarı doğru genişleyen, alnında boynuz gibi çıkıntılarla son bulan üç köşeli kafası vardır üç köşeli Ramazan’ın. Bizim mahallenin çocuğudur. Burada doğmuş büyümüş. Anası babası da burada doğmuş büyümüş. Onların ana babalarından da burada doğan büyüyenler var. Başka yerde doğanlar da var. Ama üç kuşaktır Hicazkârlıyız dese başı ağrımaz. Kınayan da çıkmaz. Hicazkârımız adını aslen Dereboylu büyük kanun üstadı Meftûn Şekip’ten alır. O zaman itin öldüğü yer olan mahallemizde şimdilerde yerinde yeller esen pınarın başına rakı içip demlenmeye gelen…

Yorum Bırak

İŞTE ÖYLEYMİŞİM, Bİ’ ŞEY İŞTE

Sıcak bir temmuz öğlesi balkonda kalan kesme şekeri aşırmaya çalışan karıncayla birden karşı karşıya kalıverdik, sempatik olmaya çalışmıyorum, devam eden satırlar aksiyon filmi gibi düşünülsün lütfen, karıncanın korkusuyla ben de donakaldım, merakla baktı bana, gülümsediğimi görünce devam etti mesaiye. Kendimi karıncaya benzetirim bazen, neremi benzetirim bilemiyorum fakat. Ufak tefek değilim, çalışkan değilim, yufka yürekli değilim, naif desen alakam yok, ben oburum ama bu sefer de karınca obur değil. Kendimi karıncaya benzetmeyi seviyorum diyelim. Belki karıncayı seviyorumdur, sevmek melekelerim arasında yer alsaydı karıncaları severdim. Bazen de kendimi aya benzetirim. Evet baya gökteki aya. Eğer liseli bir kız bu cümleyi kursaydı ben…

Yorum Bırak

UNDERWORLD – KING OF SNAKE

Öyle sert öyle şiddetli sevişebilir insan, uyanınca ertesi sabaha, yeni biri olarak bulur kendini. Çehren yumuşamış ama kalbin kaskatı, yahut tam da tersi. Seks ona derler, adam öldürüp çocuk doğurmaya benzer.

Yorum Bırak

DİKKAT

Her söze aldanma, bazımız yenik düşmeyi daha çok sever. Her söze aldanma, ikna edilmek ve hatasından dönmek isteyenler var. Bazımız ancak pişman olarak atar kendini sevgilinin kollarına. Şu halk dediğin oyun içinde oyun demek. Hala kendini iyi zannedenler var, her söze aldanma.

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 11

Taner’in dediği; “İlk rakılar konmuş, birer dilim peynir söylenmiş, asıl mezeler için beni bekliyorlardı geldiğimde. Yatılı okuldan kalma alışkanlıkla gürültülü ve bol şamatalı bir selamlaşmanın ardından çöktüm masaya. Önümdeki bardağı çevirip rakımı koydu Ömür. Tek buz rakıya. İki buz suya. Daha hal hatır faslı bitmemişken arka masanın muhabbeti güm diye düştü bizim masanın orta yerine. Onlar fark etmedi gerçi ama beni 25 sene öncesine götürüp getirdi. “- Ben arkadaş kurbanıyım. Lisede tüm arkadaşlarım içiyordu onlara uydum başladım, şimdi de bırakamıyorum.” Yahu sen liseyi geçen sene bitirmişsin zaten. Tipinden belli. Fondötenin ergen sivilcelerinin hepsini kapatamamış. Toplasan kaç yıllık tiryakiliğin var da…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 10

Tahsin, ben, Taner oturup içiyorduk Körfez’de. Tahsin daha sonra bunu başka yerde yazacaktı, bilmiyordu. Hiç birimiz o akşam ne için orada olduğumuzu bilmiyorduk. “Cümlenin en güzel yeri yükleme en yakın olanıdır” dedi, Tahsin kadehinde işaret parmağıyla daireler çizerken. “O zaman ikiniz de götsünüz” dedim kadehimi ağzıma götürürken. “Sensin göt, şerh koyuyorum” dedi Taner kadehini diplerken. “Cümlenin en güzel yeri iki virgül arasındaki yardımcı cümledir.” Götlüğüne mi, Tahsine mi koydu o şerhi anlamadım. “O zaman Tahsin, Taner’den daha fazla olmamak kaydıyla, göttür” dedim ben de sigara aranırken.

Yorum Bırak

THE GUNNER’S DREAM 2 (FINAL CUT)

Adnan, toplum için tehlikeli bir hal almamak şartıyla serbest bırakılmıştı kapatıldığı akıl hastanesinden. Üçer aylık genel durum raporlarını da ben hazırlıyordum. Görüşmelere riayet ediyordu Adnan. Kim bilir kimin verdiği çizgili, gri takım elbisesiyle elinde iki kilo mandalinayla, hava güzelken buluştuğumuz parkın hep aynı bankın, aynı köşesine oturmuş beni bekliyor olurdu. Beni görür görmez ayağa kalkar, yanına gelip oturana kadar gözlerini diker beni izlerdi. Soru sormadan konuşmaz, sorulara kısa ve net cevaplar verir, suskunluk anlarımızda bazen kendi kendine gülümser, yüzü birden ciddileşip torbadan aldığı mandalinaları kabuğuyla elma gibi dişlerdi. Ekim ayında bir gündü. Sonbahar soğukları daha düşmemişti kasabaya. Bilmem kaçıncı görüşme…

Yorum Bırak

DAĞINIK – 1

Sabah uyanır uyanmaz ilk aklıma gelen şey; 1987 senesinde İl Halk Kütüphanesi’nden bir ödev için aşırdığım Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ‘Efsuncu Baba’ isimli kitabını hala teslim etmediğim oldu. Zaten bir kaç gecedir kabusunu görüp duruyordum; tam kitabı paltomun içine sokup götün götün çıkışa doğru ilerlerken kütüphane sorumlusu şişman, sarı-kısa kıvırcık saçlı, gözlüklü teyze beni farkediyor, masanın altına yerleştirilmiş gizli düğmeye basmasıyla aynasızlar beni çıkışta enseliyordu. Allahsız teyze! O yıllarda uzaktan kumanda bile yokken nasıl yaptırdınız o düzeneği. Ne biçim vali lan bu? Bir de akraba bu karı ha… Annemin bilmem kaçıncı kuşaktan kuzeninin teyzesinin kızı. Dolayısıyla yine kuzeni. İşte karakol, parmak…

Yorum Bırak

HAYAT

Hayat: Ne eksiğim var ne fazlam, ne de bir hata. Başım sonum bilinmez benim. Hayat hayattır. Hasta: Neden acı içindeyim o zaman? Hayat: Ne eksiğim var ne fazlam, ne de bir hata. Başım sonum bilinmez benim. Hayat hayattır. Hasta: Neden acı içindeyim o zaman? Hayat: Ne eksiğim var ne fazlam, ne de bir hata. Başım sonum bilinmez benim. Hayat hayattır. Hasta: Neden acı içindeyim o zaman……

Yorum Bırak

HAYAT

Bir gün sahip olduğunu sandın, kayıp gitmiş ellerinden ertesi gün.

Yorum Bırak

SANA HİÇ DOLMAKALEMİ ANLATTIM MI? – 2

Uzun süre kapalı kaldığı kutudan çıkarıp elime alıyorum. Kapağı ve piston yeri silindir, gövdesi köşeli, siyah kapaklı ve şeffaf akrilik kalem hacmiyle elimi dolduruyor. Kapağın üst kısmında ince, gövdeyle birleştiği yerde kalın, gövdesinin pistonla birleştiği yerde ise yuvarlak hatlı kızıl altın kuşakları var. Askısı da aynı kaplamadan. Tok ve sağlam. İnsana dinginlikle karışık bir güven duygusu veriyor. Haznede kalan kurumuş mürekkebe bakılırsa altın kaplamasına ve siyah renklerine uygun bordo renk mürekkep çekmişim zamanında. Kalemi baş aşağı çevirip izliyorum. Mürekkep yapışmış çeperlere. İyice temizlenmesi lazım. Altın kuşaklı siyah kapağını saat yönünün tersine ağır ağır çeviriyorum kalemin vidasını. Büyüteç altına koyup dişlileri…

Yorum Bırak

BAĞIMLILIKTAN KURTULMAK

Bağımlılık çeşit çeşit hayatta. Hepimiz de bir şeylere bağımlı halde yaşarız, bağlanmak değil bak kastettiğim. Baya kontrolü kaybetmekten, o olmazsa her şeyin eksik olmasından bahsediyorum. Sigara içmiyorsam dağa tırmanmanın ne anlamı var sorusundaki gibi, ekmek yemiyorsam doymuyorum yakınması gibi. İnsan bağımlılığından nasıl kurtulur? Bu bir sevgili de olabilir, bir madde de, internete girmek veya spor yapmak da olabilir. Kendi tecrübem ve etrafımda gördüklerim aslında birbirine yakındır. Kişinin içinde bir baraj dolar. Sen o dolanı duyarsın, baraj duvarının gerildiğini hissedersin, belki adı dahi konmamıştır gelecek sel baskınının. Onu duyarsın. Sonra aniden değişmiştir insan, şırak. Bağımlılık ne kadar kontrolümüzde geliştiyse, bağımlılıktan kurtulmak…

Yorum Bırak

GİTMEK Mİ KALMAK MI ZOR?

Giden de kalan da o anda her neredeyse tam olarak doğru yerdedir. Üstelik hakettiği de tam olarak budur. Yani ortada ne bir yanlış anlaşılma, ne hakettiğini bulamama, böyle bir şey yok, bunları sen uyduruyorsun, belki çok ağlarsam değişir diye ümit ediyorsun. Oysa tam olarak ait olduğun yerdesindir, her zaman.

Yorum Bırak