arkadaşım, kız arkadaşı, kız arkadaşının bir kız arkadaşı bara gittik. bizim tanışmamız amaçlı bir organizasyon. içtik, dans ettik vesaire. kız memelerini kalçalarını bolca sürttü bedenime. gecenin nasıl biteceğini tahmin etmek kolaydı. arkadaşımın kız arkadaşının evine gittik. iki odalı. yatak odasına geçtiler. bir de bizim bulunduğumuz oda var ki evin merkezi. mutfağa, banyoya, yatak odasına bu odadan geçip giriyorsunuz. biz bu odada yalnız bırakılmıştık. iç odadan iniltiler geliyordu. akşam kızın tavırlarından aldığım cesaretle biraz konuştuktan sonra kıza sarıldım. öpüşmeye başladık. artık daha ileri gitme vakti gelmişti ki arkadaşımın kız arkadaşı içeri giriverdi. su içecekmiş. her türk tosununun yapacağı gibi toparlandık. fakat kız konuşmaya sardırdı. git uyu.
iki kız finallerden konuşmaya başlayınca daha fazla dayanamadım. gidip ışığı kapattım. daha iyi olur falan dedim. sonra bu ismi dışında pek bir fikrim olmayan kıza sarılıp boynu, kulak arkasıyla meşgul olmaya başladım. içerden bizimkinin horultusu geliyor. sızdı muhtemelen. karşı kanepede oturan kız istifini bozmayınca şaşırdım aslında. su içip bizi izliyordu. altımda yatan arkadaşı hiç rahatsız oluyormuş gibi durmuyordu üstelik. önceden konuşulmuş bir fantezinin damızlık aktörü durumuna mı sokuluyordum? hiç umursamadım. çok tahrik olmuştum çünkü. karanlık odada kızın iri gözlerinin akını seçebiliyordum. gözlerini bize dikmişti. bu kelimenin tam anlamıyla azmama neden oldu. işin ilginç yanı benim böyle bir fantezim falan da yoktu önceden. o an farkettim bir başkasının önünde düzüşmek, düzüşmekti yaptığımız, son derece keyiflidir. kalkıp ceketimin cebinden prezervatif aldım. ben ayakta prezervatifi takarken iki kızın penisime takılan gözleri. tam bir maço gibi bunun keyfini çıkardım. sonra bu soluk, sentetik kılıfa baktım. ne kadar soğuk bir görüntüsü vardır. poşetinden ilk çıkardığınızda tipsizdir de. sevdiğim kızlarla bile bunu takıp sevişmiştim. oysa bu sapık kulunuz, spermlerini bir kızın içine bırakmanın duygusal bir yönü olduğunu düşünür.
boyunduruk altına alınmış gibiydim. geri çıkardım bu soluk benizli avrupa icadını. birisi bizi izliyordu ve ben bedenimle alabileceğim maksimum hazzın peşine düşmüştüm. o an kıza arkadan girmek çekici bir düşünceydi. zararlı olmasın? çok acırsa geri çıkarım. kızın önünde düzüşmek rahatsız etmemişti beni ama konuşmak hoşuma gitmiyordu. o gece farkettiğim bir şey daha vardı. bizim seslerimiz yükseldikçe bizi izleyen kızın solukları sessizleşiyordu. bunu lisede arkadaşlarla porno izlerken de farketmiştim. işin en heycanlı yerinde izleyenin soluğu hızlanmıyordu. sessiz derin soluklar. neyse kıza arkadan girdim, bundan keyif de aldı. alışıla geldiği üzre gel git boşal çık.
arkadaşımın kız arkadaşı yanımıza gelse ne yapardım bilmiyorum. arkadaş ayağına olmaz çeker miydim, yoksa üstüne mi atlardım? bilemiyorum. o oturduğu koltuktan son derece memnun görünüyordu. kızın içinden çıktım. bir süre sonra burnuma penisimden yayılan bok kokusu geldi. çok kısa bir sürede yeniden erekte olmuştum. banyoya gidip penisimi yıkadım. korktuğum kadar kötü görünmüyordu. sarımtırak bir krem sürülmüş gibi. dönüp bu sefer dinimizin helal kabul ettiği yoldan girdim. soğuk sudan sonra keyfim kaçmıştı aslında ama birinin bizi izlemesi afrodizyak etkisi yapıyordu. ertesi sabah arkadaşımın kız arkadaşıyla denk gelirse yatabileceğim fikrini kafamdan atmaya çalıştım. kahvaltıda normal davranmaya çalışıp, uzun süre göz göze gelmedim.
buraya kadar günlük hayatın dürüstçe aktarılışını okudunuz. “bir felsefe bir de caz…” demiş halkım. hadi biraz felsefe yapıp kendimizi tatmin edelim.
ensest, sübyancılık, eşcinsellik, fetişizm,hayvanlarla(zoofili miydi), ölü sevicilik (bi şey fili), toplu seks. ben daha sıralarken rahatsız olanlar, tiksinenler var mı aranızda? o gece çok ilginç bir şey öğrendim ben. önceden bu tür bir şey yapmak aklımdan hiç geçmemiş olsa da birisi bizi izlerken düzüşmekten büyük keyif almıştım. dahası becerdiğim kız anal seksten keyif aldığını söylüyordu. oysa anatomik olarak erkekle kadın arasında bir fark yoktur, anal bölgede elbette. şimdi kendimi zorlayıp benim de bu işten keyif alabileceğim sonucunu çıkarıyorum. fikir çok itici gelse de. o zaman insan nasıl bir varlıktır? sürekli baskıyla, günahla, cezalarla tehdit edilse de alışılmışın dışına çıkanlar hep oluyorsa. insan cinsel açıdan multi-potansiyel doğuyor belki de. teşvik edilen, kabul gören yönün daha yüksek yüzdeyle açığa çıkması mıdır gerçek? eşekle haşır neşir olmamamız köyde büyümediğimizden olabilir mi? oğlancı olmamamız osmanlı paşası olmadığımızdan mı? cinsel karakter oluşuncaya kadar belirli etkilere maruz kalıyoruz ve bu etkilerin ürünüyüz belki sadece. bu noktada dinler kendi içinde mantıklı oluyor. çünkü cinselliğimiz genetikle belirlenmiş bir kader olmayıp çok farklı biçimler alabiliyorsa, bir insanı sapkınlıkla suçlama hakkını elde ederiz. allah despot ama kendi içinde tutarlı bir krala benziyor. ben bir insanı eşcinsel diye yakmayı düşünmem. oysa o insanın biseksüel doğduğunu kabul ediyor. anlaşamamamız işin cehennem kısmı.
japonya’da geyşalara erkeklerin kıçına nasıl masaj yapacakları öğretiliyormuş. eğitimlerinin bir kısmı da bunu içeriyor. yani erkeğin anal bölgeden keyif alması heteroseksüel ilşkinin içinde görülüyor. bugün batı toplumlarında geçmişten farklı olarak eş cinsellere belirli özgürlüklerin tanınması tesadüf değildir. çünkü artık savaşacak insan yığınlarına ihtiyaçları yok. elli milyon yerine yetmiş milyon olmanın pek bir önemi yok. bursla falan üçüncü dünyadan seçme beyinler de geliyor nasılsa. artık üreyin emri verecek bir kral yok ve eş cinseller saklandığı yerden çıkıyor. dahası özgürlük eşcinselliği yaygınlaştıracak. yaygınlaşmayacağını var saymak saflık bence. yani görünür hale gelmiyorlar sadece.
şimdi konuyu cinselliğin ötesine genişletelim. insanın bütün bir biolojik varlığı, yediği içtiği, giydikleri ve belki acıklı olan duyguları ve nasıl düşüneceği büyük oranda öğretiliyor. doğduğunda multi-potansiyel olan bu varlık toplumun ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. bu noktada işi karışık hale sokalım. toplumsal düzenin süreğen olması için şekil verilirken insan köreltilir, bir şeyler feda edilir diyorum ya, bu o kadar kötü değildir aslında. içinde binlerce yılın tecrübesini de aktarıyor. artık hiç bir çocuk yeni doğamaz. bir günlük çocuk yoktur. bu toplumun içine doğdukça en gencimiz binlerce yıl yaşındayız. süslü sözler değil bunlar. ayakkabı alırken, sevişirken, üniversite sınavına girerken bu etkinin altındayız. farkında değiliz. insan kendi kendisini yaratıyor sürekli olarak. üretim ve verimlilik artınca özgürleşmeye yol açıyor. azaldığı durumlarda biolojik varlığı ve aklı kısıtlanıyor. tüm tarih bireyin toplumsallığı içinde özgürleşmesi sorunu belli ki. pek çok bilgi ve tavır binlerce yıllık bir ayıklanmanın sonucunda aktarılıyor insana. bu yüzden kısıtlanarak köreltilmemiz her zaman kötü değil. kesin özgürlük insanı tarihin başına atıyor. bunu göremeyen çiçek çocukları yoldular. iyi niyetle kurulan komünler çöktü. tarihi hafife almışlardı ve kayıtsız şartsız özgürlük talep ediyorlardı. oysa hepimiz bireysel yaşamımızda bir sorunla karşı karşıyayız. homo sapiens doğup insanlaşmak. diniyle, müziğiyle, aşk şiirleriyle kültür dediğimiz bu insanlaşma çabasından ibarettir. dinler zaman içinde hayvanı insana çevirme görevini yerine getiremediler çünkü iktidarla yakın ilşki içindeydiler. evcil hayvanlar yaratıyorlar yalnızca. savaşmayın diyemez hiç bir ilahiyatçı size. vatan için ölünce şehit olduğunuzu anlatırlar ancak. dinler ceza ve mükafatlandırmalarıyla terlik getirmesi, evi beklemesi, kuyruk sallaması için eğitiyor insanları. bu dinlerin iktidarın oyuncağı haline gelmesiyle ilişkili yalnızca. kültür bir biçim veriyor bize. özgürlüğümüzü iktidar ve toplam üretim düzeyimiz belirliyor. ve biz dayatılan düşünceleri mutlak sanıyoruz. hatamız budur. kısıtlanmak gerekli olabilir. toptan reddetmek romantik bir slogan olabiliyor ancak. insan yapısı bu. kültür en çok kaçağı cinsellik söz konusu olunca veriyor. sado-mazolar, ölü seviciler bir gün karşımıza çıkıveriyorlar.
peki bütün bu çatışmanın bir çözümü var mıdır? insanın doğasına dönebileceği bir toplum olabilir mi? o doğa ki içinde şiddet de barındırır. idam edilen insanları izlemeye çoluğu çocuğuyla meydanlara da toplanabilir. benim bir formülüm yok. yalnızca küçük bir kızın ırzına geçip öldüren kasaba sapıkları vardır ya, halk jandarma karakolunun önüne toplanır linç etmek için. çitlenbik çitleyip haberleri izlerken jandarmanın ordan kaçırmaya çalıştığı adama bakıp biraz da ona acırım. ne diyim hayatta kesin çözümü olan ne var ki, çekirdek çitlemekten gayrı?
Yorumlar