Önce o kadar önemliydi ki tarlada çalışacak çocuk doğurmak ve o kadar zordu doğanın hayatta kalması. Cenneti anaların ayakları altına serdik. Damızlık kutsal ineklerimizdi bizim. Sonra sanayi icad olundu. Fabrikada çalışacak insan gerekti. Kadınlar orada hazır duruyordu ucuz ve ayak işleri için biçilmiş kaftan. Disipline sokulması gerekti bu cıvık varlığın. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dönem uygar kadınları türedi. Kısa saçlı, takım elbise de giydi bunlar. Resimlerini görmüşsünüzdür çalışan çağdaş Türk kadınının. Çoğumuzun böyle ögretmenleri de olmuştur. Bütün insanlık üretim birimine dönmüştü bir kez. Her şey pratik olmalıydı. Elbiselere işlenen nakışlar uçup gitti. Etekler kaldırıldı. Kazaklı, kotlu bir sürü kız saldılar sokağa. Cinsellik adına playboy tv’nin silikon göğüsleri kaldı elimizde. Kadının cinselliği olabildiğince kırpıldı. Kadınsı tavırlar aptalca bulundu. Lorel hardi ikilisi aptal gibi görünmeyi nasıl becerirmiş biliyor musunuz, kadınların beden dilini taklit ederlermiş.
Fakat bize düzecek kadın da gerekiyordu. Cinsel özgürlüğü keşfettik hemen. Cinsel devrim tüm o güzel söylemi altında en çok erkeğin işine yaradı aslında. Bekarete önem vermediğini söyleyen hiç bir erkekten dogru dürüst bir açıklama duymadım hala. Yanlış anlamayın gerçekten takmıyor artık çok kişi. Evleniyor falan. Ama neden aştık biz bekareti? Bir bilinç sıçraması mı oldu? Yalan, her şeyin yalan oluşu gibi bu da yalan. O kadar çok yalan var ki, bir denge yaratıyor bu. Çöpten bir kale kuruluyor, yıkılmaz, hayat diyorlar ona.
Yorumlar