“so easy to look at, so hard to define…”
Bob DYLAN
Her birimiz ayrı düşlerde olsak da şimdi, ayrı hüzünlerde, kendi köşemizde; aynı yöne bakmıyor muyuz aslında?… Aynı şeyler değil mi çözemediklerimiz, korkuyla beklediklerimiz?…
“Biraz beklesen aslında, her şey düzelecek belki, belki gerek bile kalmayacak…”
Anlam verememek yaygın bir hastalık gibi şimdi, yalnızlık, bir hastalık, kalabalık içinde… Dedik ya, birlikte çıkmadıysak da yola, tökezlemedik mi aynı kavşakta?…
“Böyle bir şey için korkmaman gerek, bu dediğin, yani gerçekleşirse, zaten senin kaybetmekten korktuğun şeyler de geçerliliğini, değerini yitirmiş olmayacak mı? Aslında, senin için artık değersiz bir hale gelen bir şeyleri kaybetmiş ya da -belki- hayatından çıkarmış olmayacak mısın?”
Uzun uzun bakıyoruz uzaklara, yüzümüzde sanki acı bir söze başlayacak olmanın usancı; duyulacakların duyulmuşların, görüleceklerin görülmüşlerin usancı, utancı bir de…
Kim koydu bizi buraya? Kim getirdi taa buralara kadar, hiç üşenmeden, bıkmadan, ve bu kararlılıkla, kim? Biri bir şey söylesin, yoksa anlamak üzereyiz…
“Anlattıklarını uzun uzun düşündüm, çekindiğin şeyleri, ve sanırım seni anladım, sanırım hak verdim sana… Bu çok fazla…”
Her birimiz ayrı bir köşede, tanımlanmamış düşler içimizde; elimizde, anlaşılmaz silahlar, savaşımızı bekliyoruz yeniden… Bizi, en azından buradan çıkaracak olan savaşımızı… Belki yeni bir düşman arıyoruz…
Aynı yöne bakıyoruz…
“Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun peki?…”
Bekliyoruz…
* * *
(Beraber ve solo sancılar dinlediniz…)
Yorumlar