İçeriğe geç →

Yazar: Ömür F.

THE GUNNER’S DREAM 2 (FINAL CUT)

Adnan, toplum için tehlikeli bir hal almamak şartıyla serbest bırakılmıştı kapatıldığı akıl hastanesinden. Üçer aylık genel durum raporlarını da ben hazırlıyordum. Görüşmelere riayet ediyordu Adnan. Kim bilir kimin verdiği çizgili, gri takım elbisesiyle elinde iki kilo mandalinayla, hava güzelken buluştuğumuz parkın hep aynı bankın, aynı köşesine oturmuş beni bekliyor olurdu. Beni görür görmez ayağa kalkar, yanına gelip oturana kadar gözlerini diker beni izlerdi. Soru sormadan konuşmaz, sorulara kısa ve net cevaplar verir, suskunluk anlarımızda bazen kendi kendine gülümser, yüzü birden ciddileşip torbadan aldığı mandalinaları kabuğuyla elma gibi dişlerdi. Ekim ayında bir gündü. Sonbahar soğukları daha düşmemişti kasabaya. Bilmem kaçıncı görüşme…

Yorum Bırak

DAĞINIK – 1

Sabah uyanır uyanmaz ilk aklıma gelen şey; 1987 senesinde İl Halk Kütüphanesi’nden bir ödev için aşırdığım Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ‘Efsuncu Baba’ isimli kitabını hala teslim etmediğim oldu. Zaten bir kaç gecedir kabusunu görüp duruyordum; tam kitabı paltomun içine sokup götün götün çıkışa doğru ilerlerken kütüphane sorumlusu şişman, sarı-kısa kıvırcık saçlı, gözlüklü teyze beni farkediyor, masanın altına yerleştirilmiş gizli düğmeye basmasıyla aynasızlar beni çıkışta enseliyordu. Allahsız teyze! O yıllarda uzaktan kumanda bile yokken nasıl yaptırdınız o düzeneği. Ne biçim vali lan bu? Bir de akraba bu karı ha… Annemin bilmem kaçıncı kuşaktan kuzeninin teyzesinin kızı. Dolayısıyla yine kuzeni. İşte karakol, parmak…

Yorum Bırak

SANA HİÇ DOLMAKALEMİ ANLATTIM MI? – 2

Uzun süre kapalı kaldığı kutudan çıkarıp elime alıyorum. Kapağı ve piston yeri silindir, gövdesi köşeli, siyah kapaklı ve şeffaf akrilik kalem hacmiyle elimi dolduruyor. Kapağın üst kısmında ince, gövdeyle birleştiği yerde kalın, gövdesinin pistonla birleştiği yerde ise yuvarlak hatlı kızıl altın kuşakları var. Askısı da aynı kaplamadan. Tok ve sağlam. İnsana dinginlikle karışık bir güven duygusu veriyor. Haznede kalan kurumuş mürekkebe bakılırsa altın kaplamasına ve siyah renklerine uygun bordo renk mürekkep çekmişim zamanında. Kalemi baş aşağı çevirip izliyorum. Mürekkep yapışmış çeperlere. İyice temizlenmesi lazım. Altın kuşaklı siyah kapağını saat yönünün tersine ağır ağır çeviriyorum kalemin vidasını. Büyüteç altına koyup dişlileri…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 9

(Sonlarda bir yerlerde, en sonunda belki) – Bak Ömür! Su 100 derecede kaynar derler ya.. doğru değildir bu. Nerden biliyorum bunu. Çay severim ben. Gittiğim her yerde çay demlerim. Çaydanlığa suyu koyarım kaynamasını beklerim, hiç bir zaman aynı zamanda kaynmaz bu sular. Haa diyeceksin ki, o bir atmosfer basıncında 100 derecede kaynar diyeceksin. hani vardı ya NŞA yani neşeli anlarda, yani normal şartlar altında. Aslında bu da hikaye. Kaynamaz arkadaşım. Ben biliyorum. Bu yüzden çay ne zaman güzel olur, demlediğim çaylar ne zaman bir birine en yakın tatta olur onu da sadece ben bilirim. Senin rakılar gibi. İçtiğin rakıların hiç…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 8

Tahsin’in dediği: … “Hayatı ertelemek nasıl bir şey” Yeni kolileri eve çıkarıp diğer boş olanların yanına koydum.. Çıkarken balkon kapısını ve pencereyi kapatmadığımdan içerisi iyice soğumuş, ancak içerideki sigara kokusu gitmişti.. Balkon kapsını kapattım, pencereyi yarı açık bıraktım.. Salondaki doldurduğum kutuları boş odaya taşıdım.. Defterlere yine dokunmadım.. Önümde uzun bir gece, muhtemel bir migren atağı daha vardı.. Kitaplıktan birkaç rafı daha salona taşıyıp, kutulara doldurdum. Bu kez doldurduklarımı salonda bekletmeden hemen boş odaya diğerlerinin yanına taşıdım. Kaç aydır hiç açmadığım televizyonun yanındaki kutuyu ve kırmızı radyoyu yerlerinden kaldırmadım. İşyerindeki eşyaları o kutuya nasıl sığdıracağımı, odadan nasıl çıkacağımı kaç yıl önce…

Yorum Bırak

Mütecaviz

Hayat sığlaştıkça yazın da kötüleşiyor. Ve -nedense- anlatım bozuklukları hep son cümlede ortaya çıkıyor. Ya manası oturtulamamış bir yazıyı bir an önce bağlama isteği; anlatım bozukluğu. Ya da manası anlaşılamamış bir yaşamın ağızda bıraktığı son tat; anlam bozukluğu. Düüüt!

Yorum Bırak

Öyküleme

Ankarayı bilenler Güvenpark’taki dolmuş durağının yolcularını sıraya dizip aldığını da bilirler. Ankara’nın dört bir yanına dağılacak dolmuşların ilk durağı olan bu noktada -ayakta yolcu taşımak yasak olduğundan- zabıtalara baştan prim vermemek için- değnekçiler de koltuk sayısına bağlı bu kaideye sıkıca uyarlar. 14 yolcu kapasiteli bir dolmuş için sıraya girildiğinde değnekçi sıradakileri saymaya başlar “1, 2, 3…. 14! … Abi sen bir sonrakine…” Hikayedeki esas oğlan da-işte- okuluna gitmek için girdiği kuyrukta 15. Sırada olduğunu (en az 2 kez) sayarak böylece belirlemiş ve 15 dakika gecikecek de olsa bir sonraki dolmuşta en arka sıraya oturma serbestisine sahipliğini tasarlayarak, para uzatma derdinden…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 6

Tahsin’in dediği: Fotoğraf siyah beyaz. Köşede bir masa. Masada, bir fincan, bir demlik, bir kadeh, bir sigara paketi, bir de küllük var. Oturma yerinde koltuk mu yoksa başka bir şey mi olduğu görülmüyor. Oturanların başlarının hizasından itibaren yukarısı ayna ile kaplanmış. Aynaları köşe kolonu ayırıyor. Kadın sarı saçlı olmalı. Boğazına kadar kapalı bir elbise giymiş, saçlarının bir kısmını geriye bir kısmını sağa taramış. Saçları kısa olmalı. Adam kısa siyah saçlı. Adam kadını öpmek için eğilmiş. Kadın başını geriye atmış, hafiften gülümsüyor. Gözleri kapalı. Sağ eli, sağ kulağı hizasında. Sağ yüzük parmağında yüzük ve elinde sigara var. Adam sol elini kadının…

Tek Yorum

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 5

Sabah gözümü açıp sigara arandığımda ilk ceket gözüme ilişti. İç cebinden sürekli kullandığım dolmakalem ve yarım kalmış bir mektubun ilk cümleleri görünüyordu: “Sevgili dostum T…” ∴ Birçok farklı girdinin sürekli değişerek fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine kendisini etkilemesi insan zekasının ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin yeteneklerinin çok çok üstünde olmasından dolayı kaos olarak nitelendirilir. Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 4

Tahsin’in dediği: “Sen acıyı seviyorsun” Kanepede oturup hiçbir şey yapmadan, etrafa dağılan defterleri boş gözlerle izledim. Sigara bittikten sonra kaç saat böyle kaldığımı hatırlamıyorum. Sonra oturduğum kanepeye uzandım. Uyku ile uyanıklık arasında, ağrı, sancı ve düşünceler içinde bir süre yattım. Şakaklarım, ense köküm, göz çevrem zonkluyordu. Aç olmama rağmen iki defa ilaç içtiğimi hatırlıyorum. Gözlerimden yaşlar geldiğini de. Kusmamak için dakikalarca cenin pozisyonunda yattığımı da. Işığı söndürmem gerekmesine rağmen o günden beri evde bu ışığın hiç sönmediğini de. Aynada gözlerimin kızardığını gördüğümü de. Bakıp görmeden geçip gittiğini de. Bakıp görmeden geçip gittiğini de. Bakıp görmeden geçip gittiğini de… Ne zaman…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 3

Yazmayı orada bırakıp -biraz da sarhoşluktan- yatağa çekildim. Babamın cenazesinden sonra kasabaya döndüğümden beri günler yorucu geçiyordu. İşler birikmişti. Yazın da bu kasabadan ayrılacağımdan hem birikmiş işleri eritmek, hem de mevcudu eskisine oranla daha da azaltmak adına daha çok çalışıyordum. Akşamları da eve gelir gelmez içkiye oturup sarhoş olana kadar ya internette oyalanıyor ya kanepede kestiriyor ya da defalarca seyrettiğim bilim-kurgu filmlerini tekrar tekrar izleyip vakit öldürüyordum. Düzenli okumaları bırakmıştım artık. Bundan iki sene öncesine kadar haftada üç-dört öykü kitabı bitirdiğim günler geride kalmıştı. Canım ne okumak istiyor, ne de iki satır kalem oynatmak. Günlük niyetine tuttuğum deftere bile en…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 2

Tahsin’in dediği: Kalemde çalışmak eskilerden kalan bir usuldü. Alışmak birkaç haftayı bile almıyordu. Vatandaş, çaycı, polis, katip, diğer dairelerin memurları girip çıkarlar, ancak çalışan kim olursa olsun işine devam ederdi. İş dediğin günün birkaç saatini ancak alırdı zaten. Kalem kapısının tam karşısındaki masada kâtibe evde hazırladığım notları yazdırırken, dizlerine kadar uzanan koyu kahve paltosu ile gençten biri içeri girdi. Beni ve kalemi süzdükten sonra gördüğü ilk sandalyeye oturdu. Bu ilçeden olmadığı belliydi ama ilgilenmedim. ∴ “Sadece yazıyorum, seninle konuşmuyorum, ikisi aynı şey değil” Bu hafta sonu annemle babam gelecek. Evi toplayacaklar. Kamyoncu pazartesi günü erken geleceğini söyledi. Tebligatı sabah aldım.…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 1

Güldü. Deli deli, tuhaf tuhaf, tuzlu tuzlu, mutlu mutlu, karışık karışık, anlamaz anlamaz, çifter çifter güldü. Ömür İklim Demir – Muhtelif Evhamlar Kitabı T. dostumdur. Kendisi bir oyun oynamayı teklif etti, ben de kabul ettim. Ortak bir hikaye yazacaktık. Buna göre o hikayenin belli bir kısmını yazıp bana gönderecek, ben de onun kurgusunu başlatmış olduğu hikayeyi sonraki cümlelerle devam ettirecektim. Bu böyle sürüp gidecekti; ta ki hikayenin konusuna, kurgusuna ve temasına uygun son altın vuruş cümleyi biri yazana kadar. Beni bir şeylere teşvik etmeye çalıştığını görüyordum. Hal(i) ile ilk cümlelere o başladı: Kaleme girdiğimde, üzerinde dirsekleri sürtünmekten eprimiş kaz boku…

Tek Yorum

İNCE

“Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifadeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.” Sokak ortasında güpegündüz hırpalanmış deli gibi hissediyorum, dedim. Dayaktan öncesini de anlamadığıma göre anlatım değil hayat bozukluğu, kendi kendime dedim. Hadi öpüşelim. Düşündüm.

Yorum Bırak